Metin AKGÜN
Yeni Eğitim Öğretim Yılı
2024-2025 eğitim ve öğretim yılı başlıyor. Karnelerin verilmesi sonrasında; ilk başladığında koskoca iki ay tatil dediğimiz süre, göz açıp kapanıncaya dek kısa bir sürede bitti. Okullar açıldı…
02 Eylül 2024 günü başlayan Seminer çalışmaları “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” bu yönde yenilenen programların tanıtılması, uygulamaya dönük eğitsel paylaşımların yoğunluğuyla devam ederken, uyum haftasında miniklerin coşkusu, anne ve babaların telaşı, öğretmenlerin yeni başlayan öğrencileri ve velileri ile tanışmalarıyla farklı bir anlam taşırken, özellikle 1,5, 9. Sınıf öğrencilerinin sınıflarının Bakanlığımızca belirlenecek oluşunun veli ve öğrencilere yansıyan boyutları gündemi doldurmuştu… Okul yöneticileri ve öğretmenlerin tedirginliğinde, ölçme ve sosyal sorumluluk uygulamalarının programlara girmesi ağırlıklıydı…
Sn. Cumhurbaşkanımızın eğitimdeki vizyonun ana eksenini oluşturan; 23 Ekim 2018 tarihinde 2023 Vizyon sürecimiz ile ilgili konuşmasında; “Çocuklarımızı, zihinlerini bilgiyle doldurarak, diploma sahibi yapmanın peşinde koşarken, onların gönül dünyalarını doyurmayı ihmal ettik…” dediği ve böyle olduğu için diplomaların hep yetersiz kaldığını vurguladığı değerlendirmelerinde; "Çocuklarımızı iyi bir talimle hayata hazırlamak için imkanlarımızı seferber ederken, onların terbiyesini eksik bırakmakla ne büyük hata yaptığımızı attığımız her adımda daha iyi anlıyoruz.” Cümleleri süreçteki eksikliklerimizi, 23 Ekim 2018 tarihinde yaptığı konuşmalarında büyük bir samimiyetle ifade etmişti. Hatırlarken hatırlatmak istedik…
Geçen bu sürede ne değişti diye sürecin sorgulanması, fayda/maliyet analizi ile eksikliklerin giderilme düzeyinin, akran değerlendirmeleri ile paydaş beklentileri ekseninde masaya yatırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Geçmiş yıllarda katıldığımız sohbetlerde ve yayınladığımız basın açıklamalarımızda; eğitimde yaşadığımız sürece dönük kaygılarımızı merkez almış, toplumda yaşadığımız değer erozyonumuz sürecinde;
Birbirimize olan güveni,
Biri birimize olan muhabbeti,
Bütün farklılıklarımıza rağmen “Birbirimizi kabullenmeyi”,
Birbirimizi çıkarsız ve karşılıksız sevmeyi…
Yeniden gündemde olması gereken ve asıl konuşmaya devam ederek, yeniden kazanmaya mecburuz olduğumuz değerlerimizi hatırlatmış,
Niçin unutuyor veya anlık düşünürken, asıl hedefimizi ıskalıyoruz demiş,
Nasıl unuturuz, bu kayıplarımızın bedellerini nasıl ödediğimizi, ödemeye devam ettiğimize dikkat çekmiş,
Bu kayıplarımızın, bizi mutsuzluğa ittiğini, mutluluğu kaybedişimize zemin olduğunu, kendi mutsuzluğumuzun çevremize yansıdığını, bu halin de çevremizle sürekli çatışma içinde oluşumuza sebep olduğunu, bu halin sonucunda da kaosa yuvarlandığımızı vurgulamıştık...
Bu değerlerin önemine binaen, tekrarda fayda olduğuna inanıyor, o nedenle tekrarlamakta fayda var diyoruz.
Unutmamak gerekir ki, millet olmamızı sağlayan değerlere sahip olmak, eğitimle mümkündür. Millet olma yönünde “Millet Ruhunu” ayakta tutan eğitimdir.
Yine unutmamak gerekir ki; eğitimde bir mevzi düşerse, “Millet Ruhu” yere serilir.
İstikbalin teminatı olan neslin eğitimine değer vermenin aksamasının bedeli ağır olur, “Millet Ruhunun” yıkılışına zemin hazırlar.
Eğitim, bizi biz kılan değerlerden, özümüzden koparsa, yöneldiği istikamette asımın neslini de sürükler, bu sürüklenişte “BİR MİLLET RUHUNU DA KAYBEDER”.…
Biz eğitimciler olarak, unutmayalım ki, her çocuk bir ayettir… Ayeti okuyup, bihakkın tefsir etmek gerektir. Rabbimizin bu ayetine hor bakıp onu israf etmemeliyiz.
Neslin inşa mesuliyetimiz dâhilinde; çocuk terbiyesine ise dikkat etmeli, bu süreçte kalbimiz ve elimiz titremeli...
Bütün eğitimci kardeşlerimizden istirhamımız oldur ki, “Lütfen bu değerli ayeti tahrif etmeyelim, bozmayalım. Çocuk terbiyesinde en küçük ihmal ve yanlış, büyük sorumluluk ve günahtır. O nedenledir ki öğretmenlerin sorumluğu da günahları ve sevapları herkesten fazladır.
Her çocuk bir nimettir. Rabbimiz bizi, her nimetinden olduğu gibi bu müstesna nimetten de hesaba çekecektir.
Bu açıdan okullar, eğitim ve terbiye nöbeti beklenecek kaleler olarak görülmelidir.
Eğitimci olarak yüklendiğimiz bu görev, insanlığın insanlarına nöbetçi olmaktır, kahramanca insan nöbeti beklemektir.
Bu noktadan bakıldığında, eğitimde yaşanan dejenerasyonun odağında; eğitimde ahlaka veda edilmiş, yabancı akımlarla şahsiyetsizleşme yaşanmışsa ve bilgi yüklenirken sevgi göz ardı edilmişse; milli, ahlaki ve gelişimci bir eğitim anlayışına yani “Bireyde Bilgiye Toplumda Sevgiye ve Kardeşliğe” ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz…
O zaman eğitim dünyamızda;
Bilgiyi ıskalamadan,
Birliğe, beraberliğe yönelirken,
Toplumda sevgi ve kardeşliğin yaşandığı modelleri yaşamak gerektiğine, dikkat çekeriz…
Eğitim, insan olmamız yönünde bizi bir kılan, milli ve manevi değerlerimizi, dikkat çekmeye çalıştığımız ve satırlarımızın yetmediği, kısmen de hatırlamadığımız değerlerimizi kazandırması gerektiğine olan inancımız içerisinde; Şahsım ve Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği adına, bizi biz kılan değerlerin aktarılması, neslin inşası sürecinde, 2024-2025 Eğitim ve Öğretim yılının hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Bu duygular içerisinde, neslin inşası yönünde yoğun bir sürecinin başlayacağını göz önünde bulundurarak, Allah’tan (c.c.), değerli eğitimciler başta olmak üzere anne ve babalarla birlikte, eğitim paydaşlarımızın bütününe sabır ve gayret diliyoruz. 2024-2025 öğretim yılının, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” uygulanması sürecinin yeni bir başlangıç olarak değerlendirilmesi yönünde dikkat çekerken, Başöğretmen M. Kemal Atatürk başta olmak üzere, İstiklal Harbi, Demokrasi ve eğitim şehitlerimize, ebediyete intikal eden eğitimcilerimize rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.