Mehmet DAĞLI
SAĞLIK ÇALIŞANLARINA SALDIRILAR TERÖR SUÇUNU ANDIRMAKTADIR!...
Öncelikle selamlar arkadaşlar!...
Başlıktaki kimileri tarafından ‘’ ağır‘’ sayılabilecek ‘’ sağlık çalışanlarına saldırılar terör suçunu andırmaktadır!...‘’ ibaresinin çok sağlam dayanakları mevcuttur. Bence ağır bir ibare de değildir.
Peki ‘’ terör’’ ne demektir, nasıl bir şeydir?
Terör-terörize etmek kelime manaları ile kabaca; şiddet, hile, hukuksuzluk ve kanun tanımazlık ve benzeri ve bunların kombinasyonlarıyla topluma ve devlete yönelik manipülasyonlarla, çıkar sağlamak-meşru iktidarı devirmek-meşru ve devletlerin üzerinde anlaştığı sınırları değiştirmeye çalışmaktır denilebilir. Yani anlaşılacağı üzere ‘’ terör faaliyetleri‘’ meşru, uluslararası hukuk dahilinde ve de diğer devletler tarafından tanınan herhangi bir devlet teşkilatını, çalışanlarını, bu devletin bulunduğu ülkedeki insanları direkt olarak kötü bir amaçla hedef almaktadır; canlarına, vücut bütünlüklerine kasıtta bulunmakla, yeri geldiğinde belki de bilinçlerini hedeflemekle kötü niyetli manipülasyonlarla onlara zarar vermeyi amaçlamaktadır. Bu verdiği zarar ile arkasına siyasi bir cereyan almayı amaçlamaktadır. Bu cereyan bir fırtınaya dönüşürse teröristler ve onlara terör sipariş ettirenlere çok daha fazla fayda sağlanmış olarak; meşru devlet yıpratılmış, halkın canına ve sağlığına kastedilmiş, büyük siyasi cereyan hedeflenerek hile ile meşru hükümet devrilmiş ya da çok ciddi bir şekilde, kötü amaçlar uğruna yıpratılmış olacaktır.
Peki sağlık çalışanlarına saldırı neden terör manasına gelmektedir?
Tam da az önceki sayılan sebeplerden ötürü…
Bu sebepleri irdelemek gerekirse; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, atalarından dedelerinden gelen soyla ve de bu ülke için ailecek bu ülkenin tarihinin bireysel, ailesel ve sülale ile birlikte parçası olup bunun için bedel ödemiş insanlardır. Bu insanlar büyük bir toplum-halk olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin önemli bileşeni olmaktadırlar. Bu vatandaş bireyler, bir aile bütünlüğünün milletin temeli olması mantığıyla; anne, baba, evlat-öğrenci olarak gerekirse birlikte bu ülkenin ‘’ taşını sıkıp suyunu çıkararak’’ geçinip iaşelerini sağlamaktadırlar. Bu ailelerden bireyler, bir şekilde bu topraklarda yetişip büyüyerek ve çeşitli eğitim aşamalarından geçerek kimi zaman devlet memuru olmakta kamu hizmetinde bulunmakta; mühendis, mimar, sanatçı, yazar, aydın olarak ülkede teknolojiyi ve diğer üretim mekanizmalarını sırtlamakta, kimisi girişimci ve iş adamı olarak ülkeye bambaşka bir boyutta fayda sağlamakta, kimisi diplomat ve siyasetçi olarak büyük sorumluluklar üstlenmektedir. Bu insanlar ülkeyi ve devleti sırtlamaktadır. Bütün bu hayatları boyunca ülkenin imkanları ile büyüyüp yine ülke için çalışmaktadır. Bunları yaparken devletimizin hukuku dahilinde yaşamlarını; eğitimlerini, üretimlerini, ticaretlerini, siyasetlerini, hizmetlerini yapmaktadırlar. Tamamen meşru sınırlar dahilinde devletin çarklarının dönmesini, toplumun maddi –manevi iaşesinin sağlanmasını bir millet bütünlüğü dahilinde sağlamaktadırlar. Ve anlaşılacağı üzere bütün bu bireylerden bir millete network dahilindeki faaliyetler bütünü, yani Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve faaliyetlerini oluşturmaktadır. Kamu ve özel alanda; hiç fark etmeden, hiçbir ayrım olmadan…
Anlaşılacağı üzere bu bahsedilen networkün kamu sağlık hizmeti kısmı olan, Türkiye Cumhuriyetinin sağlık teşkilatı çalışanları da yaptıkları hizmetle Türk insanına-vatandaşlarına kendi hayatlarından fedakarlıkta bulunarak büyük özveriyle hizmet vermektedirler. Ve bu durum dünya standartları dahilinde değerlendirildiğinde çok düşük kalan özlük hakları ile birlikte gerçekleştirmektedirler. Zira dünyanın en müreffeh devleti olan Amerika Birleşik Devletleri’nde bile sağlık hizmetleri ve bunlara ulaşmak kolay olmamakta ve de sağlık teşkilatı çalışanları ülkemize kıyasla çok daha yüksek düzeyde özlük haklarına sahip olmaktadırlar. Gençliklerinde girdikleri sağlık teşkilatından ömürlerini feda edip de o şekilde emekli olmaktadırlar. Başka mesleklerde daha refah, konforlu bir yaşam sürebilecekken Türk toplumuna ve insanlara hizmet amacıyla sağlıkçı olarak kamu hizmetine devam etmektedirler. Bu şekilde de yukarıda irdelediğimiz devlet etme faaliyetinin önemli bileşeni olmaktadırlar; Türk insanı cerrahlara, doktorlara, ebelere ve diğer hemşirelere sağlıklarını borçludurlar. Bu temel vakıa bile düşünüldüğünde sağlık çalışanlarına karşı şiddet doğrudan Türk toplumuna şiddet manasına gelmektedir. Onu hedef almak manasına gelmektedir. İşte sadece bu yüzden sağlık çalışanlarına şiddet terör manasına gelmektedir!... Sağlık çalışanları hayatlarından Türk toplumuna adadıkları zamanları ile büyük fedakarlık yapmaktadırlar; zira ‘’ zamanın doğrudan para‘’ olduğu ekonomi teorilerinin de desteklediği üzere zamanlarını dünya standartlarından az olan özlük hakları dahilinde Türk insanlarına adamaktadırlar. Yakın zamanlardaki örnekleri de hatırlayacak olursak; Covid süreci ve de hendek operasyonları sürecinde sağlık çalışanları Türk insanını ve askerini canı pahasına savunmuştur. Bu büyük fedakarlığın haricinde sağlık çalışanlarına saldırının neden Türk devletine saldırı olduğuna dair de ciddi emareleri sıralayacak olursak:
Sağlık çalışanları Türk vatandaşıdır; Türk Devletinin hizmetindedir, Türk vatandaşlarının hizmetindedir, Türk Devletinin kamu hizmetleri için ayrılan bütçesinden iaşelerini sağlayıp hayatlarını idame etmektedir, Türk üniversitelerinde yetişip öğrenimlerini tamamlayarak Türk insanına en zorlu sağlık operasyonlarında hizmet vermektedir, sağlık çalışanlarını kamu hizmetine TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ atamaktadır.
Şimdi doğru soru tam olarak şudur: ‘’ sağlık çalışanlarına saldırıda bulunanların Türk insanı ve devleti ile ne alıp veremediği vardır?’’ Eğer suç işleyen bir sağlık çalışanı varsa buna verilecek reaksiyon Türk hukuku ile olmalıdır, hukuki süreçlerdeki teknik ayrıntılar münferittir ve de eğer ki adalet yönünden sıkıntı olduğu toplumca mütalaa edilecek olur ise hukuk reformunun adresi TBMM’dir. Sağlık çalışanlarına şiddet doğru adres değildir ve de sağlık çalışanlarına şiddet yukarıda sayılan bütün sebeplerden ötürü terör suçuna benzemektedir!...
Yine de Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve sağlık teşkilatı çalışanları milletin diğer bileşenleri ile bu saldırıları göğüslemekte, şefkatli davranarak Türkiye Cumhuriyetinin sosyal devlet amentüsünün kaidesi olmaktadırlar.
Onlara minnettarız, ayaklarına taş değmesin!...