İbrahim KILIÇ
ONUNCU KÖY
Doğruluk; insanın düşüncesinin gerçekle bağdaşması, söylenen sözlerin olayla uygunluğu, kısacası düşünceyi dile getiren yargının gerçekle uyuşması anlamına gelmektedir. Bazı insanlar için, doğru insan, güvenilir insan, özü sözü bir insan, adam gibi adam ifadeleri kullanılırken; yine bazı insanlar için, yalancı, güvenilmez, hilekâr ifadeleri kullanılarak insani değerler açısından bir sınıflandırma ölçeğine tabi tutulursunuz.
Doğru olmak; her zaman gerçekleri anlatmak, şeffaf olmak, gerçekçi davranmak, emin insanlarla arkadaşlık yapmak, doğru duran duvar yıkılmaz düşüncesini ilke edinerek ve dürüst yaşamakla sağlanabilir. Doğru olursanız, yalan sizin lügatinizde yer almaz, yapılan hataları şeytana uydum diye ona havale etmemiş olursunuz. Doğru olursanız hafızayı geriye dönük fazla zorlamamış olursunuz. Aklıma Mark Twain’in o anlamlı sözü geldi; “Her zaman doğruyu söyle ne dediğini hatırlamak zorunda kalmazsın.”
Doğru olmak; kararlılık, dayanıklılık, resme büyük bakabilme, bardağın dolu ve boş tarafını görebilme, size zararı olacak olsa dahi ilkenizden taviz vermeden gerçekleri haykırabilmektir. Doğru olmak; bazen yalnız kalmayı göze alabilmek, bazen risk almak, bazen anlaşılamamak, bazen istenmeyen kişi olmak, bazen de gıpta edilen olduğunuzdan harcanmanız için çeşitli yollara başvurulmayı kabullenebilmek demektir. Doğru insan olmak bazen yalnız kalmayı dahi göze alabilecek kadar cesur olmaktır. Bu yüzden her şeyin bir bedeli olduğu gibi doğru olmanın da bedeli vardır. Bu bedelin ceremesi az olabildiği gibi, size nefes aldırmayacak kadar da külfetli olabilir.
Bundan ötürü zordur doğru olmak, doğru kalmak, doğru anlaşılmak, doğru yaşamak, doğruyu söylemek ve doğruları savunmak. Toplum da bile bazı insanlardan; doğrucu Davut, âlemin akıllısı sen misin, her doğru her yerde söylenmez, bu defa da yalan söylesen ne olur, görmedim duymadım çok bela savmış… gibi telkinler ile önünüze set çekildiğine şahit olmuşsunuzdur.
Doğru olmanın böyle bedelleri ve zorlukları olsa da; esas maharet bunlara karşı direnç oluşturmak ve bu güce sahip olmaktır. Doğruluk ilkesine, özde inanarak onu kendine rota edinmektir. William Shakespeare’in dediği gibi “Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir.” Bu yüzden doğruluk çocuklarımıza bırakılacak en büyük servettir. Doğru davranışlar sizin ruhunuzu daha aydın kılacağından ve doğruluk elbisesi ile daha güzel gözükeceğinizden hiç şüpheniz olmasın. Doğru olursanız güven içerisinde sığınılacak liman sizsiniz.
Doğru insan olduğunuzda hep iyilikle yâd edileceğiniz bir gerçektir. Neymiş efendim doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış, varsın kovsunlar, doğru insanların yaşamlarını sürdürdüğü onuncu köyde ikamet etmeye ne dersiniz?