İbrahim KILIÇ

İbrahim KILIÇ

BAYRAM TADINDA

Bayram, bayram, bayram…

     Bir çocuğun hediyelerini başucuna koyarak beklediği, şeker toplama arzusu ile mutluluktan uçtuğu, bayramda mutlu olacağım diyen bir bakışı, bayrama kaç saat kaldı uykum gelmiyor diyen bir sözü.  Anne ve babalarına sürekli yapılacaklarla ilgili soru soran, toplayacağı harçlıklarla büyük hayaller kuran bir çocuğun dünyası… Yaşamadık mı çocukluğumuzda bu anları, söylemedik mi sözlerimizi, demedik mi o eski bayramlar ve yine başlamadık mı “biz çocukken” denen cümlelere…

     Yaşlılarımız; kapı aralığından birinin çıkıp gelmesini bekleyen ve her kapı tokmağında heyecanla o kapıya koşan, koşmaya çalışan insanlar…  Aman şu yemekler olsun, aman tatlıyı da unutma, aman aman düşünceleriyle, hareket eden o ulu çınarlar. Gurbet yolu gözleyen ve kavuşma anının bayram olduğu bilincinde olan anne ve babalarımız, eşimiz, dostumuz ve bizleri sevenler…

     Hastane köşelerinde yatan, kimselerin gelmeyeceği düşüncesini taşırken, o gün geleceklerin olduğunu bekleyen hastalar.  Gelenlere iyi olduklarını söyleyen, siz nasılsınız demeyi düşünen o güzel insanlar. “Uzayan ağaç göğe mi değecek, biz ömrümüzü tamamladık aman siz iyi olun” diyerek gelenleri motive eden o hastalarımız, büyüklerimiz, belki de anne ve babalarımız… Dertlerini bizlere unutturmaya çalışan o eli öpülesiler…  Yanından ayrılacağınız vakit, belki diğer bayrama kavuşamayız düşüncesiyle, sizden helallik isterken, buğulu gözlerle size bakan o insanlar… Belki de elinizden son defa tutan, hem de sıkı sıkı, beni bırakma dercesine, size hayran olmuş edasıyla bakan o gözleri unutmamak gerekir.

     Huzur evlerinde kalan, yaşayan tarih, okunmayı bekleyen birer kitap olan dede ve ninelerimiz bizleri beklemezler mi?…  Bizlerle konuşmaz, evlat hasretini gidermez, gençlik ve çocuklarını bizlerle yaşamazlar mı? O yanık türküleri bizlere söylemezler mi? O pamuk ellerinden bizler öperken, mutlu olmazlar mı? Bizlere sakın ha evladım, aman yavrum gibi cümlelerle başlayan hayat dersleri vermezler mi?

     Virane bir evde kimsesiz yaşayan insanlar;  biz fakiriz bizlere gelen olur mu ki düşüncesini taşısa da, bayram hazırlığı yapan insanlar, onları ziyaret ettiğimizde mutlu olmazlar mı? … Öksüz ve bir yetim çocuğun başı, bizler tarafından okşandığında, o kocaman kırık ve buruk yüreklerinde, az bile olsa bir anne ve baba sevgisi hissetmezler mi? Bizim götürdüklerimizle, hele de sevgi ve şefkatimizle mutlu olmazlar mı?

     Ölmeden önce; “Bak benim kabrimi ziyaret et, beni unutma.” vasiyeti ile beklentisini dile getiren, eden ebedi âleme uğurladıklarımız. “En azından bayram ve arefe de” ziyaret et derken…  Beklemezler mi bizi kabirlerine? Mezarlıklarına gittiğimizde hissetmezler mi? Algılamazlar mı onlara gönderdiğimiz duaları? Belki de beklemezler mi?  Bir başka arefeyi, bir başka bayramı…

    Ve ve ve…

     Bir hatırası olsun çocuklarımızın anlatacağı. Bir dua yollayalım geçmişlerimize, bir dua alalım çınar gibi büyüklerimizden ve hastalarımızdan. Mutlu olsun öksüz ve yetim çocuklar, sevinsin huzurevinde yaşayan büyüklerimiz.  Mutlulukla dolsun, evde bekleyen anne ve babalarımız. Hatırlandığını hissetsin kimsesiz ve fakirlerimiz.  Yerine getirmiş olalım, mezarda yatan ölülerimize vermiş olduğumuz sözleri. Bayramlar bayram olsun. Hatta her günümüz bayram tadında…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
İbrahim KILIÇ Arşivi