İbrahim KILIÇ
KARNEDEN DAHA ÖNEMLİ
Öğrencilerin heyecanla beklediği, ümit ve hayal kurdukları bir döneme, yarıyıl tatiline giriyoruz. Karne haftası olarak ta adlandırılan haftanın, son günü ve karnelerin eline alınacağı ders saati bir türlü gelmez, gün geldiğinde de heyecan dorukta olur. El ovuşturmalar, yüz ifadeleri, kalbin ritmindeki hızlanmalar, bakalım karnem nasıl olacak kaygısı… Bir de anne-babanın karne ile ilgili olan beklentileri yok mu heyecanı biraz daha tetikler.
Karne günü; karnesi iyi olan öğrencilerin sevinç çığlıklarının, mutluluk gözyaşlarının, karnelerini sallayarak arkadaşlarına göstermelerinin, anne ve babalarına koşmalarının olduğu gündür. Beklentisinin altında bir karne ile karşılaşan bir kısım öğrenci notları pek önemsemedikleri, bir kısım öğrencinin gözyaşlarına boğuldukları, bir kısmının ise karneyi katlayıp kimseye göstermemek istercesine çantaya koydukları ve yine bir kısmının başını önüne eğerek ayrıldıkları bir gündür. Bu olaylara birçok eğitimcinin tanıklık ettiği gibi kendim de birçok defa şahit olmuşumdur.
Benim için bu durumlardan daha da önemli olduğunu düşündüğüm, veli yaklaşımıdır. Velinin öğrencinin karnesinin sorgulamasından öte, daha da önemli sorgulanması gereken durumların olduğu kanaatindeyim. Çocuğun bu notları almasında; ev ortamı nasıldı? Öğrencinin ve öğretmenin talepleri yeterince yerine getirildi mi? Öğrencinin arkadaş çevresi kimlerden oluşuyor? Öğrenme problemi var mı? Çocuğa doğru rehberlik yapılıyor mu? Çocuk bu dönemde herhangi bir önemli sıkıntı yaşadı mı? Çocuğun ilgi alanları neler? Karne günündeki sorgulama ve takip durumu, karne gününe kadar var mıydı? Listeye birçok madde ekleyebiliriz. Eğer bir sorun varsa, bu sorunun tek faili öğrenci olmayacaktır. Teşhisi iyi yaptıktan sonra iyileştirme alanlarının saptanması gerekir.
Beklentinin altında bir karne ile eve gelen öğrencinin, üzüntüsünün yanında anne ve babasının ona kızması, onu cezalandırması, onu sevdiği birçok şeyden yoksun bırakması, iyi karne getiren kardeşi veya sınıfından başka bir öğrenci ile kıyaslaması öğrencide daha derin üzüntü oluşturacaktır. Bu durum çoğu zaman öğrencinin kendine olan özgüvenini yitirmesini sağlayacak, derslere karşı olumsuz anlamda şartlanma oluşturabilecektir. Özellikle; çocuğun kişiliğine yönelik aşağılayıcı ve kırıcı yaklaşımlar çocukta tedavi edilemez yaraların açılmasına neden olacak ve ailesinden kopuşun önünü açabilecektir. Cezalandırmanın öğrenciyi motive etmeyeceği, aksine daha da olumsuz etki oluşturacağı, anne ve babanın unutmaması gereken en önemli hususlardandır.
Notları iyi olan öğrenciyi anne babanın övmesi, ona teşekkür etmesi gerekir. Maddi ödüllendirme de ise aşırıya kaçılmaması, öğrencinin sınıfı, yaşı ve ilgi alanlarına göre bir ödüllendirme yapılmalıdır. Pahalı hediyeler başarıyı artıracak diye bir kural yoktur. Önemli olan, ödülün maddi değerinden öte sembolik değeridir.
Tatilde öğrenciler dinlenmeli, eğlenmeli, oyun oynamalıdır. Anne baba ile daha çok vakit geçirmelidirler. Tatilde çok çalışma yerine planlı ve eksikliklerin giderilmesine yönelik çalışma yapılmalı, bu planlamada anne ve baba mutlaka rol almalıdır. Tatil, düzenli ve planlı çalışma adına bir kazanıma dönüştürülmeli, anne ve babalar içinde öğrencileri değerlendirme, eksikliklerini görme, çözüm üretme adına muhasebe yapma zamanı olmalıdır.
Anne ve baba öğrenciyi değerlendirilirken empati yapar, kendi yaşam filmini geriye çevirip, öğrencilik yıllarını bir daha gözden geçirirse; bu durum çocuğuna davranışta onlara ışık tutacak hususlardan biri olacaktır. Eğer aile çocuk iletişimi iyiyse; çocuk ve aile bu olumsuzluğun nedenlerini daha iyi anlayabilecek ve çözüm üretecektir. Unutmayalım başarı kadar başarısızlık da olabilir ve olağandır. Olgunlukla karşılayıp, çözüm ürettiğimizde doğru olanı yapmış oluruz. Öğrencinin kendine olan özgüvenini kaybetmemesi, kişiliğini, kimliğini koruması, değerlerine bağlı yetişmesi; çocuğun karnesindeki notlarından daha da önemlidir.