Selçuk POLAT
ÖĞRENCİ PSİKOLOJİSİ Mİ DAHA ÖNEMLİ BİLİŞSEL BECERİLER Mİ?
Covid-19 salgını ile birlikte baş gösteren yayılım devam ederken en önemli sorunlardan olan sağlık ve eğitim şüphesiz toplumun gündemine oturdu. Eğitim alanında birçok fikir ortaya atılıp, online eğitim üzerinden kimlerin daha iyi eğitim verdiği bir yarışmaya dönüştü adeta.
MEB bu konuda hem internet hem de çeşitli televizyon kanalları üzerinden eğitimlerini yapmaya çalışıyor. Bazı çevreler tarafından eğitim süresinin azlığı ya da yetersiz oluşu eleştirilse de bu konu tartışılır. Aslında bana göre pek de tartışılır bir yanı yok; yeterli ve hatta öğrencilerin dikkat süresi göz önünde bulundurulacak olursa fazla bile olduğu düşüncesindeyim.
Tüm bunların dışında öğretmenler çeşitli online programlarla uzaktan eğitim vermeye çalışıyor. Pekala öğretmenlerin iyi niyetli oluşundan ve daha çok şey yapmak istediklerinden de hiçbir şüphem yok.
Aslında sorun şu ki; çocukların bu kadar uzun süre bilgisayar başında oturtulup saatlerce bekletilmesi sonucunda bundan sonraki süreçte ne gibi sorunlar ortaya çıkacak bunun araştırması yapıldı mı acaba?
Ortalama bir İlkokul öğrencisi online eğitimler için televizyon ve bilgisayar karşısında 3- 4 saatten fazla süre radyasyona maruz kalıyor. Pekala bu öğrencilerin sınıfta bile dikkat sürelerinin 10-20 dakika arasında olduğu düşünülürse, bilgisayar başında bir ders için 30-40 dakika bekletilmesi bu öğrencilere ne gibi faydalar sağlayacak?
Bu zorlu süreçte öğrencilere akademik bilgi yükleme bilinci dışında sosyal, sportif ve sanatsal alanda ne gibi aktiviteler yapılabileceği konusunda herhangi bir çalışma yapılması fikri düşünüldü mü?
Öğrenci velilerine 1 ay sonra çocukları ile nasıl daha sağlıklı baş edebilecekleri konusunda rehberlik hizmeti yeterli düzeyde alt yapıyı sağlıyor ya da bu konuda çalışmalar yapıyor mu?
Bu durumda öğrenci psikolojisi mi, hayatta kalma telaşı mı, yoksa bilişsel beceriler mi daha önemli?
Bilindiği üzere birçok bilim insanı çeşitli dönemlerde yaşanan salgın ve savaşlarda en büyük eserlerini ortaya çıkarmışlardır.
O dönemde kütüphaneler ve kitaplar dışında bu dönemdeki gibi teknoloji imkanlarına sahip değillerdi. Pekala öğrencilerimizin bu süreci kitaplarla daha verimli geçirebilmesi adına evinde yeterli sayıda kitabı var mı? Ve bununla ilgili çalışmalar yapılıyor mu?
Örneğin; İkinci Dünya Savaşı döneminde Almanya'da çalışmalarını bir sığınak içerisinde yapan Jale İnan’ın paniğe kapılmadan ‘Bombaların yönünü değiştirmeyeceğini biliyorum. Üstelik burada güvendeyiz ve bombalar sona sona erene kadar bir hayli vaktimiz var’ diyerek hala çalışmasına devam edip bitirme tezini başarı ile tamamlaması. Bu aşamada bizim de çocuklarımıza tıpkı bu örnekte gördüğümüz soğukkanlılık bilincini aşılamamız gerekmez mi? Yetkililer olarak tüm öğrencilerin velilerini bilinçlendirme gibi bir sorumluluğumuz ya da görevimiz yok mu?
Yine Ishak Newton’a ilham veren de veba salgını değil miydi? Salgın süresince kendini izole ettiği o çiftlikte tüm insanların basitçe bakıp yanından geçtiği elma ağacının altında otururken, düşen bir elma tanesiyle fikirlerini ortaya çıkarmadı mı?
İnsanlık boyunca görülen tüm bu örneklere rağmen hala yalnızca öğrencilerine test kitabı aldırma yarışına giren öğretmenlerimizin ne yapmaya çalıştığını anlamakta zorlanıyorum. O zaman durup bu kadar testlere ve online eğitime gerek var mı diye tekrar sormamız gerekiyor.
Sosyal medyada adeta bir yarış haline dönüşen bu kirliliği azaltmak adına benim önerim şudur;
Öğrencilerimize evde kal, ailenle kitaplar oku, çeşitli bilgileri paylaş, masal anlat denilmeli. Bunun için öğrencilere kütüphane oluşturulup belirli saatlerde online bilgi alışverişi yapılabilir.
Müzik, sanat ve sporla uğraş. En azından yeteneğin doğrultusunda bir şey için çaba göster.
Matematik ve Fen Bilimleri ile ilgili mantık soruları ile vakit geçir. Düşün ve düşündüklerinin nerelerde kullanılabileceğini hayal et.
Öğrenciler adına kaybedilen 13 haftanın bilişsel telafisinin her sınıf kademesinde, her zaman yapılması mümkün ve kolaydır. Fakat psikolojik ve sosyal sorunların tedavisinin yapılması uzun vadede pek mümkün olmayacaktır.
Doğa tüm bu belirttiklerim için en güzel cevabı veriyor aslında bize; okul bahçelerinin betonlarının arasına sıkışmış çiçekler yeşillenmeye başladılar bile...
Saygılarımla.