Metin AKGÜN
Mevlid Kandilimiz Mübarek Olsun
Yüce Rabbimizin bütün alemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamber Efendimiz(s.a.s.)’in bir mevlid-i şerifine daha ulaşmanın mutluluğunu yaşamaktayız.
Efendimiz’in doğumu, her müminin gönüllerinde yarattığı duygusal coşku, lisanda ise;
“Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır
Bu gelen tevhid-i irfan kânıdır
Bu gelen aşkına devreyler felek
Yüzüne müştak durur ins ü melek.” Satırlarıyla bizlere de ilham oluyor.
İnsanlığın yaratılış gayesini unuttuğu, insan olmanın erdemlerinden uzaklaşılırken, nefsin tatmini merkezinde yaşamanın teslimiyetinde, yaratılan zulmün azametinin yaşandığı bir dönemdi… İnsanlık, şirk, inkar, isyan ve cehalet içindeydi. Onun, gönül dünyasını aydınlatacak bir nura ihtiyacı vardı.
Kardeşin, kardeşe diş bilediği, insanlığın en küçük değerinin bile tanınmadığı, insanların hayvanlara gıpta ettiği, hayvanların dahi insanların hareketlerinden utanç duyduğu bu zaman diliminde; dünya, müjdeleyici ve kurtarıcı bir rahmet peygamberine sancı çektiği bir süreçte, Rebiülevvel ayının 12. gecesi Allah Teâlâ, o nuru insanlığa gönderiyordu…
Cenâb-ı Hak, Ahzab suresinde, (Ahzab:45-46); “ Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeci ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.” diye ifade ediyor.
Resullah’ın dünyayı şereflendirmesiyle,
Kisra sarayının sütunları yıkılmış, burçları çatlamış,
Mecusilerin bin yıllık yanan ateşleri sönmüş ve Sava gölü kurumuştu.
Bu olağanüstü mucizeler bilinmesine rağmen, bilmek yetmiyor…
Bugün;
Çağdaş Kisra’ların sarayları yükseliyor,
Zalimler alkışlanıyor, hatta kurtarıcı görülüyor…
İnsanlık, küfrün ateşinde ısınmak için koşuyor…
Allah (c.c.) “İnnemel mû'minûne ihvetun” Mü’minler ancak kardeştirler, demesine karşın, kardeşini ötekileştirerek, kendi menfaati merkezinde yaşayan gönüller çölleşiyor…
Rahmet peygamberinin çağırdığı kardeşlik, yerini çıkarın, menfaatin doğurduğu nifakla, ayrışıyor, az bir dünyalık uğruna imani noktadaki kardeşliği unutup, küresel eşkıyaların tahrik ve tertiplerine kanıp, akıllarını kiraya vererek, küresel senaryoların piyonu haline gelip, biri birine düşman, biri birine hasımlar haline geliyor.
Cahiliye devrinde yaşanan zulmün, çirkefin benzerlerinin yaşandığı kaostan çıkış yine onda, yine onda. Onun tebliğindeki güzelliklere yönelmekte, o samimi teslimiyeti yeniden kazanmaktadır.
Bunun için, Âlemlere sığmayan bir sevdanın Peygamberi’ni, sadece “Mevlid Gecelerine” sığdıramayacağımız şuurunda olarak, bizleri kardeşliye davet eden Rahmet Peygamberinin; Ensar ve Muhacir örneğinde en somut biçimde görüldüğü gibi kardeşliğin temini, tesisi ve devamı için, yaşadığımız her günü bu şuur içinde idrak etmeli, doğduğu günün güzelliklerini yaşamaya odaklanmamız gerektiğine dikkat çekerken, şahsım ve Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu adına, bu kutlu gecenin, dünya’da şefkat, sevgi, hoşgörü, adalet ve huzur ikliminin hakim olmasına vesile olmasını dilerken, aziz milletimizin ve tüm İslam aleminin Mevlid kandilimizi tebrik ediyorum.