Mehmet DAĞLI
İNSANIMIZ, DEVLETİMİZ VE ‘15 TEMMUZLARIMIZ’
Tarihten beri gelen ve her daim ileriye doğru tekamül eden bir süreçte kimi zaman çağın ilerisinde, kimi zaman çağın biraz gerisinde ama hep ileriye doğru verdiğimiz mücadelede nice padişahlarımız; liderlerimiz, devlet ricalimiz, askerlerimiz, memurlarımız, insanımız şehitlik mertebesine ulaştı. Kadim devletimizden beri yakın tarihte de Osmanlı’yı tasavvur ettiğimizde milyonlarca insanımız; şehitlerimiz, gazilerimiz, yüzlerce büyük küçük hanedan, devlet adamlarımız, alimlerimiz, askerlerimiz, devlet çağırdığında düşünmeksizin gidenler; tarlasını eken, esnaflığını yapan, mücahede eden, millet olan, devletleşen insanımız ne gaileler atlattı; ne sancılar yaşadı, millet, devlet ne hercümerçler yaşadı ve sonra hepsini aşıp, durumunu toparlayıp ‘’ kızıl elmasına’’ giden yolda yeri geldi emekledi ama durmadı. Çok eski tarihlerden beri kimi zaman insanımız kimi zaman velinimetiz devletimiz dönüştü, değişti; bu tekamül sırasında tarihimizde reformlar kah başarılı, kah başarısız oldu, zaman zaman çok büyük toplumsal olaylar yaşandı; tarihimizde birçok vaki ‘ 15 Temmuzlarla’; kanımız aktı, kardeşlerimiz şehit oldu… Lakin kutlu serencama yol alırken son olarak da bir sene önce ‘’ 15 Temmuz olayı’’ ile ülkemizin düşmanlarına karşı kutlu bir zaferle yine düzlüğe çıkmasını bildik. Hatta bu kutlu yolda bir kere bile bağımsızlığımızı kaybetmedik zira Moğolların Anadolu’yu ne kadar işgal edebildiği ve işgal ettiği yerlerde ne kadar tutunabildiği de tartışmalıdır. Mamafih bu serencam akıbete daha ulaşmadı, daha çok yolumuz var ve hatta şu an insanımız, memurumuz, aydınımız, akademisyenimiz, ülkemizin stratejik kuruluşlarında ömrünü harcayanlarımız sayesinde çağı yakalamaktan ziyade çağı geçen bir millet-devlet olma yolunda tekamül ediyoruz. Mesela, bu asırların emeği sayesinde ülkemizin stratejik kurumlarında neredeyse her yeni gün yeni bir teknolojik aracı ordumuza kazandırıyoruz. Daha birçok örnekle de tasavvur edildiğinde milletimizin-devletimizin bu kutlu yolda ivmeyle çağını aşacağını biliyoruz. Bu kadim ve kutlu davada üzerimize düşeni insanımız yaptı, yapıyor ve yapacaktır. Bu kutlu yolda ilerlememiz, devletimizi korumamız, berkitmemiz gerekmektedir. Bu şerefli yolda namusumuz ve bağımsızlığımız adına dünyaya adalet bayrağını dikmek için asırlar ve asırlarca çektiğimiz çileye vefasızlık bize yakışmayacaktır, yakışmaz. Devletimize, memurlarımıza, insanımıza, camimize, okulumuza, sağlık kurumlarımıza sahip çıkmamız, üzerimize düşeni yapmamız icap eder…
Nasıl mı?
Ülkemizin insanı yeteneklidir ve devletimizin yetenekli memurları vardır. Temiz, dürüst, işini vatanı ve milleti adına en iyi şekilde yapmaya çalışan fedakar, yeri geldiğinde feragat da eden, yeter ki devletimin işi olsun diye düşünen yüz binlercesi. Polis memurları, jandarmalar, infaz ve koruma memurları, itfaiyeler, zabıtalar, amirleri ve birçok memur grubu, mesailerde ve nöbetlerde gecesini gündüzüne katanlar, görevini layığından fazlasıyla yapmaya çalışanlar, mesai sonrası bile hayatının merkezine vatanı ve milleti için devletini yerleştirenler… Hepsi birlikte daima ileriye giden ve gelişip sürekli kendini yenileyen bir devleti inşa etmektedir. Okul ve eğitim süreçlerini hep diri ve devamlı devletimizin sağladığı imkanlarla başarılı bir şekilde tamamlayıp, memur atanarak, insanımızı korumakta, kollamakta, ona yardımcı olmakta, her daim onun yanında olmaktadır.
Mesela kötü bir duruma düştüğünüzde, bir kaza yaptığınızda, bir telefonla, işte bu devleti devlet yapan milletin devleti sırtlayan memurları polisiyle, itfaiyesiyle, ambulansıyla ve acil tıp teknisyenleriyle kısa sürede yanınızda olmakta, sizi hastaneye ulaştırırken malınızı da en uygun şekilde koruma almaktadır.
Mesela devleti sırtlayan; günlerce, aylarca operasyonlara çıkan jandarmalar ve yeri geldiğinde devlet sınırlarımızın dışında büyük, aylarca süren operasyonlarda bulunan ordu mensupları geceli gündüzlü, sokak sokak, dağ taş geze geze, köy köy, ev ev, oda oda mücadele vere vere ülkemizi savunmaktadır.
Peki devleti sırtlayan, 15 Temmuzda her biri bir devlet olmuş rütbeli rütbesiz polislerimize, devlet olmuş subaylarımıza ne demeli? KOM’daki ‘’ ben yanlış adamı tutuklayıp kendimi amirlerime güldürmem’’ diyerek amirlerine iş bile bırakmayan yetenekli polis memurlarına, kan-ter can-baş çevikçilere, dağda taşta uzman jandarma olarak çarpışmış, sıramı savdım demeden bir de şehirdeki eşkıyalarla mücadele vererek halkın sağlığını ve huzurunu temin eden buna rağmen aydın, toplumun ileri gelenleri diye geçinenlere bile yaranamayan zabıta memurlarımıza, başında sadece bir rütbeli amirle koca bir cezaevini çekip çeviren infaz koruma memurlarımıza ne demeli?
İşte bizde devlet organizasyonunu sırtlayanlar bitmez, bizde asker bitmez, polis bitmez, şehit olanların yerine yenisi gelir ve devleti sırtlamaya, inşa etmeye, tekamül ettirmeye devam eder. İşte bu yüzden terör örgütleri en üst rütbeli komutanları, amirleri, devlet ricalini kolay kolay şehit etmeye çalışmayarak anca arada bir manipüle amaçlı eylemler yapmaya çalışır çünkü devlet yenilmez, ülkede son tüten ocağa kadar devlet bitmez!... Yakın zamanda helikopter kazasında şehit olan Tümgeneral Aydoğan AYDIN’ı hatırlayalım, suikast olduğunu düşünenlere şunu hatırlatalım; dinamik milletimizin devletinde yeterinden fazlaca askeri okullar, oraya çocuklarını emanet eden vatandaşlar, ordu-millet-devlet teamülü mevcuttur. Ülkemizde azımsanamayacak sayıda olan generaller bitmeyeceği gibi en kötü durum bile tasavvur edildiğinde emekli askerler görev almak için can atacak, seferberlik sırası düşünüldüğünde ülkenin gençlerinin de desteği ile uzman çavuşlar assubay, assubaylar subay, subaylar general oluverecektir. Ülkemize boynunda emperyalizmin tasmasıyla saldıran terör örgütlerinin halleri bitaptır. Doktrin ve örgütsel ideolojilere sapıkça ve gözü kör bir şekilde sıkı sıkıya bağlanmış teröristler işte bu yüzden umutsuzdur ve bu insanların terör örgütlerinin sultası ve etkisinden kurtarılması gerekmektedir. Dünyaya adalet, eşitlik, barış verebilecek tek düzen Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve müttefikleridir. Farkındaysanız terör örgütleri liderlerini bile koruyamazlar, devlet siyaset ve stratejisine göre belirli bir takvimde kendi istediği tarihte teröristlerin ipini çeker…
İşte bu kadim ve kutlu geleneğin varisleri olan devletimizin liderleri, ricali, memurları, vatandaşları ve aydınları birbirlerine ve haklarına saygı duyarak; birbirlerine değer verip sahip çıkarak, birbirlerinin kanun çerçevesinde meşru görevine karışmayarak, ona işini öğretmeye kalkışmayarak, birbirlerini destekleyerek, birbirlerine yardımcı olarak millet ve devlet olma iradesiyle üzerine düşeni yapmış, devletini berkitmiş olacak, artık her zaman çağının ilerisinde olacaktır!...
İnsan bizim, devlet bizim, memur bizim!...
Devlet adamlar, devlet insanlar, devlet memurlar!