Abdullah DAMAR
İlkokullarda Öğrenci Başarısının Değerlendirilmesi
Ölçme ve değerlendirme, çocukların öğrenmeye hazır oluş düzeyini belirlemek, öğrenmelerin gidişatını izlemek, başta öğrenciye ve diğer paydaşlara dönüt vermek, öğretim yılı ortasında ve sonunda onların öğretim programlarında belirlenen amaçlar ve kazanımlara ulaşıp, ulaşmadıklarına karar vermek amacıyla kullanılır.
İlkokullarda öğrenci başarısının değerlendirilmesi, Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 20.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “Başarının ölçülmesi ve değerlendirilmesinde öğretim programlarında belirlenen amaçlar ile kazanımlar esas alınır. Ölçülecek kazanımın özelliğine göre ilgili dersin öğretim programında yer alan ölçme ve değerlendirme esaslarına uyulur. Kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğimlerine devam eden öğrenciler için; Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı Geliştirme Birimi tarafından bireyselleştirilmiş eğitim programı (BEP) hazırlanır ve bu öğrencilerin başarıları, bu programda yer alan amaçlara göre değerlendirilir. İlkokul 1, 2 ve 3.sınıflarda öğrencilerin başarısı; gelişim düzeyleri dikkate alınarak öğretmen rehberliğinde gerçekleştirilen ders etkinliklerine katılımları ile öğretim programlarında belirlenen ölçme ve değerlendirme ilkelerine göre tespit edilir. Karnede “çok iyi”, “iyi” ve “geliştirilmeli” şeklinde gösterilir. İlkokul 4. sınıf öğrenci başarısı; sınavlar ile ders etkinliklerine katılım çalışmalarından alınan puanlara göre değerlendirilir…”
Bu yönetmeliğe göre, ilkokul öğrencilerinin başarısını “çok iyi”, “iyi”, “geliştirilmeli” şeklinde üç kategoriye ayırmak, daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi yeterli değildir. Bu anlamda en az beş kategorinin olması, çocukların gelişimini görmek açısından daha yararlı olur diye düşünüyoruz.
Bu anlamda ilkokul 4.sınıf öğrencilerinin başarılarının değerlendirilmesi yazılı sınavların olması nedeniyle çok fazla tartışma konusu olmamaktadır, tartışma yaratan konu ilkokul 1, 2 ve 3.sınıf öğrencilerinin başarısının değerlendirilmesinde belirli ölçütlerin olmaması, her öğretmenin kendi ölçme-değerlendirme kriterlerini kendisinin belirlemesidir. Bu konu özellikle veliler ve öğrenciler arasında tartışma ve gerilim konusu olmaktadır. Şöyle ki; Bir okulda görev yapan sınıf öğretmenlerinin aynı başarı düzeyindeki öğrencileri farklı başarı ölçütleriyle değerlendirmesi veya aynı sınıftaki öğrencilerin başarı düzeyleri farklı olmasına rağmen tümünün “çok iyi” olarak değerlendirilmesi gibi örnekler, ölçme-değerlendirme ilkeleriyle örtüşmeyen örneklerdir.
Her veli, çocuğunun başarılı olmasını ve bütün derslerden “çok iyi” olarak değerlendirilmesini ister. Mihver dersler Hayat Bilgisi, Fen Bilimleri, Matematik ve Türkçe açısından öğrencilerin gelişimi sınıf içi etkinliklerin yanı sıra, sınıf öğretmeninin belirleyeceği ölçme araçlarıyla da yapılarak, öğrencinin karne ortalaması adaletli bir şekilde belirlenmeye çalışılır. Yetenek ve beceri derslerinde ise tamamen öğrencinin yeteneğine göre belirleme yapılır, yapılmalıdır. Oysa uygulamada birçok meslektaşımız, yetenek ve beceri derslerini bütün öğrenciler için “çok iyi” olarak belirlemekte, yetenekli öğrencilerin, diğer öğrencilerle herhangi bir farkı kalmamasına neden olmaktadır. Çocuk açısından, her sınıfta, hiçbir çalışma yapmasa bile, yetenek ve beceri derslerinin hep “çok iyi” olarak değerlendirileceği kanısı oluşmakta ve bu dersler hem öğrenci, hem de veliler açısından ilkokul yıllarından itibaren değersizleşmeye başlamaktadır.
Son yıllarda, özel okulların öğrenci başarısının değerlendirilmesinde her öğrenciye üst sınırdan not vermesi, okul idaresi ve velilerin, bu sürecine müdahale etmeye çalışması gibi etkenler sınıf öğretmenlerinin işini zorlaştırıcı etki yapmaktadır.
Öğretmenler, birçok konuda özerkliklerini ve bağımsız karar alma yetkilerini kaybettikleri gibi, öğrenci başarısının değerlendirilmesinde de bağımsızlıklarını kaybetmek üzere. Bu durum, ölçme ve değerlendirmeden amaçlanan, çocukların öğrenmeye hazır oluş düzeyini belirlemek, öğrenmelerin gidişatını izlemek ve öğretim programlarında belirlenen amaçlar ve kazanımlara ulaşıp, ulaşmadıklarına karar verme gibi amaçların gerçekleşmesinin önündeki en büyük engellerden bir olmaya başlamaktadır.
Bu nedenle, okul idareleri ve velilerin, çocukların eğitim-öğretim yolculuğunda üzerlerine düşen görev ve sorumluluğun dışına çıkmaması, öğretmenlerin yetki sınırına müdahale etmemesi gerekmektedir. Aksi takdirde, eğitim toplumunun bütün tarafları bir birini kandırmış olur!