Mehmet DAĞLI
Hatay Yangını Terör İltisaklı mıdır? 09/10/2020 Hatay Yangını.
9 Ekimde başlayan ve yaklaşık iki gün süren yangın afeti Hatay Valiliği’nin ilk açıklamasına göre; Belen’in Sarımazı Mahallesi’ndeki bir elektrik trafosundan kaynaklanmış ve Belen’in çeşitli yerlerine Arsuz ve Karaağaç’a ve de İskenderun’un bazı mahallelerine kadar yayılmıştı. Orman Genel Müdürlüğümüzün sosyal medya hesabından 10 Ekim 2020 akşam saatlerinde atılan: ‘’ Dünden bu yana büyük bir mücadele vererek #Hatay'daki tüm yangınları kontrol altına aldık. Bu mücadelede bizlere destek olan milletimize, devletimizin tüm kurumlarına ve cesurca yangınla savaşan Ormanın Kahramanlarına teşekkür ederiz. Orman sadece ağaç değildir, #OrmanVatandır.’’
Mesajını okuduktan sonra içimiz bir nebze olsun rahatladı. Hatay’a; Belen, Sarımazı, Arsuz, İskenderun ve Karaağaç bölgesi insanına bir kez daha geçmiş olsun diyoruz.
Peki bu yangını terör örgütü yaptı iddiası ne kadar doğru? Bunu mevcut yürütülen soruşturma sürecine zarar vermeyecek bir şekilde mantık ve geçmiş tecrübeler ışığında değerlendirmeye almaya çalışalım. Çünkü Hatay da üniter devletimizin bir toprağıdır. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Hatay’ı savunmak görevim olduğu gibi Hatay’ın bende özel bir yeri vardır, Hatay’a vefa borcum vardır. Bu yazı genel iddialara ters düşecek olsa da bu yazı yazılmalıydı çünkü ben hem öğrenci olarak hem de memuriyetimin ilk dört yılında İskenderun ve Belen’in yangının yayıldığı iki mahallesinde de ikamet ettim ve bu bereketli güzel memleketin ekmeğini yedim. Görev dahilinde ve sivil hayatta bu yangından etkilenen bir çok yerde bulundum…
Öncelikle iddiaları ele alırken yazıp anlatmayla bitmeyecek güze memleket Hatay’ın basit bir profilini çizmemiz şarttır. Hatay’ın insanlarından kendisini ‘’ Arap‘’ diye tanımlayan gruplar aşırı derecede devletine ve Cumhuriyete bağlı insanlardır. ‘’ Türkmen-yörük’’ diye adlandırılabilecek olan kesim de hakeza öyle olduğu gibi ‘’ milliyetçiliği’’ ile bilinen bazı siyasi kesimlere yakındır. Bütün bu insanların samimi bir şekilde vatanperver bir milliyetçiliğe sahip olduğu su götürmez bir gerçektir. Esas olarak Hatay’lı olmayıp ülkemizin başka yerlerinden Hatay’a göç eden bazı gruplar arasında gayri meşru yoldan ekonomik kazanç elde etmek ne yazık ki sistemsel bazı problemlerden ve bu insanların legal yollardan ekonomiye dahil etmedeki genel başarısızlıktan ötürü yaygındır. Bu ülkemizdeki gettolaşma sorunundan kaynaklı ayrıca uzun uzun değinilmesi gereken ayrı bir konudur. Bu kesimde de ekonomik kazanç yönünden illegal yolların yaygın olmasına rağmen terör örgütü ile iltisaklı bir durum söz konusu değildir. Ayrı ele alınması gereken sosyal, ekonomik ve sisteme dahil olamama sorunları olsa da bu kesimlerin de devlete ve vatana aykırı bir duruşu yoktur. Din çeşitliliğinin de olduğu Hatay’da bütün bu insanlar çeşitli soy ve gruplara dahil olmakla birlikte Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bünyesinde birlikte yaşamaktadır. Bu birliktelik toplulukların, insanların birbirlerine, adetlerine, dillerine, alışkanlıklarına yüksek saygısı ile birlikte uzun yıllardır süregelmektedir ve sonsuza kadar sürecektir. Hatay’da Türkiye genelinden çok farklı bir ekonomik canlılık vardır. İnsanların Arapça konuşulan çeşitli ülkelerdeki mesleki faaliyetleri ile Hatay’a getirdiği kazanç, eskiden çok daha canlı olan Suriye sınırı, limanın ekonomik etkisi, verimli topraklar, çalışkan ve girişken insanlar sayesinde ciddi bir bereket vardır. Türkiye’nin ekonomik olarak zora düştüğü zamanlarda bile Hatay ve özellikle İskenderun’da farklı bir ekonomik iklim olagelmiştir. Kiralar ve iaşe giderleri gayet ucuzdur ve bereketli bir memlekettir. Bütün bu sayılan demografik ve ekonomik özellikler Hatay ve İskenderun’da terörün beslenmesini gayet zorlaştırmaktadır. Hatta bir zamanlar Türkiye’nin bir çok yerinde etkili olan sağ ve din tandanslı lider etraflı malum bir örgüt Hatay ve İskenderun içinde ülkenin genel ortalamasından çok daha az etkili olmuştur. Şu anki potansiyel tek sıkıntı Hatay’ın bazı bölgelerinde ciddi şekilde yoğunlaşan mültecilerin gelecekteki durumunun ne olacağının belirsizliğiyle sistem dışı halleridir. Hatay üzerinde yaşanan terör faaliyetleri Hatay’daki yoğun ormanlık ve dağlık alanları kullanan ve Suriye’de üstlenen teröristler aracılığıyla olmaktadır. Zaman zaman ülkemizin kolluk güçleri bu teröristlere karşı başarılı operasyonlar düzenlemektedir. Hatta benim şahsen hatırladığım bir olay olarak coğrafyadaki askeri operasyonun zorluğuna karşı piyade dışı çeşitli araçlarla bombalama yönteminde bile Dörtyol ilçesinin ormanlarında da basit bir yangın çıkmış ve sönmüştü. Görüldüğü üzere terörist faaliyetlerde bulunanlar için kendileri açısından ormanlar bir nimettir. Orada onlara karşı operasyon yapmak da zorlaşmakta ve ormanlar onlar açısından harika kamufle aracı olmaktadır. İskenderun’daki askeri üsse bile ormanların saklama işlevi aracılığıyla eski tarihlerde terör saldırıları maalesef olmuştur. Lakin tekrardan belirtmek gerekirse bu saldırılar Suriye coğrafyası kaynaklıdır. Hatay’da terör örgütlerine lojistik, barınma sağlayacak tek imkan ormanların ve dağlık coğrafyanın bizzat kendisidir. Tabi ki de terör ile mücadele için ormanları yok edecek değiliz, Hatay’ımızı yöre insanımız arasından vatanperver korucular ile birlikte devletimizin diğer kollukları elinden gelenin çok daha fazlasını ortaya koyarak korumaktadır. Peki vatanın nefesi olan ormanlarını nasıl koruyacağız?
Hatay’da son çıkan ve yerleşim yerlerinin ciddi şekilde etkilendiği orman yangınlarının yayılmasını kolaylaştıran asıl sebebin coğrafya dahilinde bir cevabı var gibi durmaktadır. İskenderun’un sıcaklık dereceleri yüksek seyretmektedir. Yöre insanının Hz. Ali’nin kılıcıyla yardığını rivayet ettiği ‘’ Yarık Kaya‘’nın ismini verdiği rüzgarlar ünlüdür İskenderun ve çevre yörelerde cereyan eder, sonbahar ve kış aylarında eksik olmaz. Son yıllarda ise küresel ısınma etkisini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştır. Yangının yayıldığı İskenderun, Belen ve Arsuz ilçelerinde insan yerleşkeleri ile orman iç içe geçmiştir ve yayıldığı bütün yerler bir bitki örtüsü ile birbirine bağlıdır. Bu güzel memlekette yaşamanın bir güzel yanı da bizzat budur. Lakin bu cennet içinde yaşamanın belli bir önlemler ve bilinç dahilinde olması gerektiğine son üzücü olaylarda bir kere daha şahit olmuş bulunduk. Hatay Valiliği’nin açıklamasına binaen ormanlık bölgelerdeki yerleşkelerin elektrik trafolarının bakımlarının sık sık yapılması gerektiği ortaya çıktı. Ormanlık bölgelerde elektrik dağıtımı yapılacaksa mevzuatın sıkı bir şekilde takip edeceği özel şirket-tüzel kişi sorumluğu en yüksek seviyede olmalıdır!... Ülkemizin diğer yerlerinde de benzer özellik gösteren bölgelerde herhangi bir yapılaşmaya, depoya, petrol istasyonuna ruhsat verilirken benim şahsi görüşüm olarak yeni mevzuatlara ve daha ciddi geniş önlemlere ihtiyaç olduğu açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ülkemizin ormanları bu bilinçle bu yüksek çabayla korunmalıdır. Pek tabi ki de bu olayların soruşturmalar sonucu kundaklama faaliyeti olup olmadığına kanaat getirilmelidir lakin soruşturmalar sonuçlanmadan terör örgütlerinin ‘ hayali faaliyetleri’ hem onlara bir propaganda fırsatı sunmakta hem de ormanlarımızı koruma bilincinden bizi uzaklaştırmaktadır. Mangal ateşini bile sahiplenmekte ısrarlı olan ve soytarıların yönettiği sosyal medya hesapları ve internet platformları ciddiye alınmamalıdır. Bu platformların ciddiyetsizliğini Adana/Kozan’lı olmam hasebiyle geçenlerde çıkan Kozan Kalesi yangına aşırı duyarlılığım sonucunda keşfetme fırsatını yakalamıştım ben de şahsım adıma. Yangından bir hafta önce ve Kozan insanından gizli bir şekilde kimliği ve milleti belirsiz kişilerin Kozan Kalesinde Ermenistan Devleti Bayrağı ile verdiği fotoğrafın sosyal medyaya düşmesi de tarafımı ayrıca tahrik ve şüphye düşürmüştü. Bu olay üzerine yaptığım araştırmada bu ‘’ ateşin bilmem nesi’’ şeklinde kendilerini adlandıran sosyal medya terör propagandacılarının soytarılığını mangal ateşini bile sahiplenmeleri aracılıyla keşfetmiştim…
Bu soytarıları ve hatta onların paylaşımlarına da sahip çıkan soytarıları bir kenara atıp şu son üzücü yangın olayına tekrardan başka açılardan da değinecek olursak; Hatay’da yaşayan insanların yüksek derecede milliyetçi olduğunu bir kez daha ispatlamıştır. Halk yoğun şekilde terör kundaklaması olduğunu düşünmektedir. Birçok siyasi kesim ve isim ise kendi çıkarımını kendi siyasi görüşü ve hayata bakış açısı yönünden olayı ele almıştır. Siyasetin içinden gelen genel iki tepki bu afetin terör ya da maden ocağı iltisaklı olduğu iddialarıdır. Hatay insanının yüksek milliyetçi duyguları ile bu üzücü yangın olayı üzerinden ciddi de bir siyasi cereyan ortaya çıkmıştır. Bu Hatay insanının duygularını sömürmeye varmadıkça bir sorun değildir; siyaset hayatın içinden bir olaydır. Türk memuru dışında herkes yasalarımız güvencesiyle siyaset yapabilir, siyasi düşünce ve görüşünü dile getirebilir. Bize düşen görev ise halkımıza uyarımızı yapıp vatana vefa borcumuzu ödemektir. Tüm Türkiye artık küresel ısınmaya karşı harekete geçmelidir. Belediye ve diğer kamu hizmetleri ya da özel kuruluşlardan hizmet alırken ya da her türlü ekonomik ve diğer faaliyetlerde bulunurken kamunun yüksek yararını gözetmelidir. Tüm Türk vatandaşları kamunun yararının takipçisi olmalıdır. Zaten duyarlı olan vatandaşlarımıza teşekkür ediyoruz ve küresel ısınmaya ve de çokça yanmaya meyilli ve hatta 50 yılda bir kendi yangınını çıkararak büyüyen ve de sık sık küçük yangınlarla kendini büyük yangınlara karşı sigortalayan Akdeniz Ormanları ile birlikte daha bilinçli bir şekilde yaşamak için daha geniş bir perspektif sunuyoruz. Tam da burada Akdeniz ormanlarının özellikleri ve orman yangınları ile ilgili bilim anlatıcısı sayın Çağrı Mert Bakırcının ‘’ Yangınlar Ormanlar İçin Neden Önemlidir?‘’ adlı videosunu şiddetle tavsiye ediyorum: link için TIKLAYINIZ.
Bu üzücü yangın olayları ile bir kez daha Türk devletinin, bürokrasinin, vatandaşının, belediyelerin organizasyon gücünü gördük. Türk devleti bürokrasisi işte böyle organize ve güçlüdür, vatana kastı olan her türlü sorunları ve olayları böyle silinir gibi ezer geçer. Hatta Sayın Çağrı Mert Bakırcı’nın videosunda dikkat çektiği üzere; ülkemiz orman yangınlarına müdahale konusunda dünyanın en zengin ve güçlü ülkeleriyle yarışır vaziyettedir ve Orman Genel Müdürlüğümüz bazı yabancı devletlerin memurlarına eğitim vermektedir. Orman Genel Müdürlüğümüzün de dahil olduğu, bu; devletimizin sahip olmasından ötürü biz vatandaşlar olarak şanslı olduğumuz tarihimizden miras böyle ciddi bir bürokratik yapının verimi çeşitli siyasi müdahalelere göre artabilir ya da düşebilir, bu konu bu yazıda dışıdır; dikkat kesilmemiz gereken şudur: Türk memurları ve de Türk vatandaşları devletine, vatanına, kamu yararına canla başla ve bilinçle sahip çıkmaya devam etmelidir!...
Kamu yararını, insanımızı, vatanımızı, devletimizi koruyacağız; insanımızın bilim, eğitim, sanat ve spora daha kolay ulaşmasını sağlayacağız!...
Zaten var olan millet bilinci ve oluşacak yüksek kolektif bilinç ile sürekli yükselecek ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hedef gösterdiği muasır medeniyetler mefkuresini de aşıp çok daha ilerisine milletçe ulaşacağız!...
Bütün Hatay insanına, bu yangında görev alan bütün personele selamlarımı ve saygılarımı sunuyorum!...
Tekrardan geçmiş olsun tüm Türkiye’ye!...