Metin AKGÜN
Eğitime Bakış Açımızı Sorgulamalıyız…
Çocuklarımıza/öğrencilerimize dönük düzenlediğimiz eğitim durumlarını sorgulamak gerek…
Öncelikle samimi bir öz değerlendirme yapmak, akran/paydaş değerlendirmesini dinlemek, önerileri üzerinde düşünmek gerek…
Biz eğitimciler;
Çocuklarımızı /öğrencilerimizi eleştirdiğimizde öncelikle kendimizi sorguladık mı? Hiç öz değerlendirme yaptık mı?
Ya; akran/paydaş (arkadaş-komşu-bizimle doğrudan veya dolaylı ilişkisi olanların- bizi tanıyanların) değerlendirmesini dikkate aldık mı?
Gerçekten; bizi, uygulamalarımızı eleştiren o samimi cümleleri dinledik mi? “Kardeşim, bunu iyi yapıyorsun ama….,” “Bak birader, yine sen bilirsin ama; bana sorarsan;…” diye başlayan cümleleri dinleme inceliğini, en son ne zaman yaşadık?
Sözlerime yarını kurtarmak amaçlı bir paydaş değerlendirmesi kabilinden başlamak…
Bu süreçte yaşanan sıkıntıları anlatırken kelimelerin yetersiz kalışlarını aşabilmek …
Satırlarımın kendini savunma amacı dışında okunması için; ne yapabilirim, nasıl ifade edebilirim diye düşünürken sonra neden olmasın diye, ümitsizlikten sıyrılarak, eğitimde kalite önceliğimiz, ilkemiz olmalı diye yazmalıyım diyorum…
Okul öncesinde, Anaokulu ve Anasınıflarında uygulanan öğretim programlarımızda yer alan hedef ve kazanımlarımızı planlayıp uyguladığımız sürecin işleyişini nasıl buluyoruz?
MEB Öğretim programını, eğitim-öğretim ekseninde planlarken, 1 yılın hedefinde uygulamamıza zemin olacak planlamamızı; okul ve çevre şartlarımıza, sınıf gerçeklerimize dayanarak yapıyor muyuz?
Yoksa sanal ortamda, birilerinin yaptığı, mevcut olan planları hataları ve günahlarıyla indirip, programa dayalı incelemeden, bir değerlendirme dahi yapmadan, okul yönetimine teslim mi ediyoruz? Sonrasında, planlanan kazanımları mı uyguluyoruz?
Yoksa… Yılların getirdiği alışkanlıklarımızı tekrarını mı yaşıyoruz? Değişen öğretim programından çıkarılan kazanımları, alışkanlıklarımızın tesirinde uygulamaya devam mı ediyoruz?
Yoksa, anaokullarında-anasınıflarında sık yaşanan bir uygulama gibi, bir sonraki senenin öğretmeninin; 1. Sınıf öğretmeninin işini yapmaya mı odaklanıyoruz?
Okul öncesinde eğitim sorunlu başlarken, ilkokulda, ortaokulda veya ortaöğretimde farklı mı?
Eğitim sürecimizin bütününü kapsayan temel sorun; öğretim programlarında yer alan hedef ve kazanımları, öğrenme türlerine (Görsel-İşitsel-Devinişsel öğrenme alanları–Devinişseller son yılarda dokunsal diye bir alt alana daha ayrılmakla beraber) uygun, öte taraftan; zekâ türlerini de etkin kılacak eğitim durumları düzenlemek yerine, programda yer alan hedef/kazanımları merkez almadan, programa uymadan, aynı dersin bir yıl, bazen de belki birkaç yıl sonrasında göreceği/görmesi gereken kazanımlarını kazandırmaya yönelmemizin bedelini düşünüyor muyuz?
Düzenlediğimiz eğitim durumlarında çocuklarımızın/talebelerimizin; Benjamin Bloom un Eğitsel Hedeflerin Taksonomisinde, bilgi ve kavrama düzeyinden ileri aşamasına tekabül eden hedef ve kazanımları kazanmaları yönünde uygulamaya ne kadar geçiyoruz? Çocuklarımızın uygulama yapmaları için zaman ayırıp da ne kadar sabır gösteriyoruz?
Belki daha önemlisi olarak; planladığımız ve uygulamada kazandırmaya uğraştığımız hedef ve kazanımları; çocuklarımızın analiz-sentez yapmalarına dönük, interaktif bir anlayışla, onların kendi aralarında istişare ederek, uzlaşarak, bilgiye ulaşma, ayrıştırarak irdelemelerine ne kadara fırsat veriyoruz?
Hiç değerlendirme yapmalarına, kendi görüş ve düşüncelerini ifade etmelerine, bilgi ve kuramı değerlendirirken, bilgiyi, öğrendiklerini yeniden yapılandırarak, alternatif görüş ileri sürmelerine ne kadar fırsat tanıyoruz? Belki bu süreç ders dışına taşabilecek kadar önemli olabilir ihtimaline dayalı ders dışı etkinliklerle bu süreci etkin kılmaya ne kadar yöneliyoruz?
Bu sürecin bütününde etkili olan, belki de istikbalin inşası sürecinde en anlamlı olan noktada; neslin inşası mesuliyetimiz dâhilinde, öğrenmek, hedef ve kazanımları kazanmak için sabahın erken saatlerinde okula gelen, sınıfları dolduran çocuklarımızı; öğrenme sürecinde, planlanan hedef ve kazanım ekseninde, bilgiyi ve yeterlikleri talep eden bireye dönüştürme yönünde ne kadar gayretimiz oluyor…
Bu süreçte tükendiğimizi hissettiğimiz zaman, “ben bu çocuklara yetmiyorum” dediğimiz an yetmek için kendimizi geliştirme yönünde ne kadar okuyoruz, bu işi bilen birine ne kadar danışıyoruz?
Aziz gönül dostu eğitimci kardeşlerim;
Çok namüsait bir mahiyette tezahür eden şartların, verdiğiniz emeklere karşın, hak ettiğiniz ücretlendirmenin gerisinde kalan ücretlendirmenin mağduriyetinin,
Haklı olduğunuz anda dahi yanınızda kimsenin kalmadığı, öğrencinizin bizzat sizin telefonunuzu kullanarak, sizin yanı başınızda, sizi “ALO 147” hattına şikayet ettiğinde de sesini çıkarmadan suskun kaldığınızı,
Mesleki erozyonun rüzgarında, heyelana dönüşen kayan toprak yığınlarından daha tehlikeli, istiklal ve istikbali risk eden kaosun karanlığında, emeğinizin kaybolduğunu,
Katlandığınız özveriyi, öğreniciniz için cebinizden harcarken kimsenin bilmesini önemsemediğinizi, akşam, gecenin geç saatlerine dek bir gün sonrası için hazırlık yaparken maddi karşılık beklemediğinizi,
Katlandığınız özverilerinize karşın, takdir edilmediğinizin farkında olan biri olarak,
Her şeye rağmen, mesleki onurun telafisi, neslin inşası mesuliyetimizin farkındalığı içerisinde;
Bir akran-paydaş-arkadaş (kabul ederseniz bir dost) değerlendirme soruları mantığında değerlendireceğiniz ümidi ile sıraladığım soruların “Eğitimde Kalitenin Geliştirilmesi” amaçlı olduğuna dikkat çekerek, en kalbi sevgi ve saygılarımı sunuyorum..