Metin AKGÜN
Eğitimde Fırsat Eşitliğinin Önemi ve Denetim (1)
Fırsat eşitliği, kişilerin hayata eş imkânlarla başlaması ve mevcut fırsatlara herkesin eşit derecede sahip olması gerektiğini belirten yönetsel anlayıştır.
Hem eğitimde hem ekonomide kullanılan fırsat eşitliği kavramı; dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın her bireye eşit hakların tanınması, olarak tanımlanabilir. Bununla birlikte fırsat eşitliği kavramı; eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, istihdam gibi daha çok toplumsal talep ve beklentilerle şekillenen alanlara, herkesin hiçbir ayrım yapılmaksızın eşit bir biçimde girebilmesini ifade etmektedir. Başlangıçta bu eşitlik sağlanmakla birlikte, eğitim sürecinde sağlanan ortam ve uygulama anlayışlarının etkilemelerine açık hal oluşturur. Bu süreç bazen (+), bazen de (-) yönde istikamet tayin eder. Herkesin eşit şartlarda başladığı bir süreçte, kişinin ilerleme gücü ve yetenekleri doğrultusunda farklı konumlara ulaşmasının da tartışılmadan kabul edildiği, yargılamaların olmadığı bir süreçtir. Bir başka ifade ile bireylerin kendi iradeleri, yetenek ve yeterliklerine dayalı ulaştıkları sonucun, bireylere dönük yaşanması/yaşatılması gereken bir süreçte, ‘Eşit Olmama Hakkı’ olarak da ifade edilebilir. Zora dayalı, genel kabul ekseninde düzenlenen eğitim durumlarıyla, herkesi “EŞİTLEYECEĞİZ” mantığının da tartışılması gerektiği göz ardı edilmemelidir. Balığın uçmaya zorlanması, kuşun da yüzmeye zorlanması gibi…
Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanabilmesi çıktıları itibariyle, gelir, istihdam gibi birçok alanda bireyin durumunda değişiklere yol açabileceğinden diğerlerinden çok daha önemlidir.
Türkiye, din, din ve farklı kültürel kaynaklardan beslenmiş, farklı iklim ve coğrafi özelliklere sahip, dolayısıyla sosyo-kültürel zenginliğine sahip bir cennet vatan. Bu farklılıkları nedeniyle bir o kadar da zor bir coğrafyada yer almaktadır. Bu zor coğrafya, jeostratejik önemi nedeniyle de küresel güçlerin hedeflerinin, odak noktasındadır…
Bu zor coğrafyada çözülmesi gereken problemlerden biridir “ eğitimde fırsat eşitliği” Bu alanda yapılan çalışmalarla; (Şuralar, Kalkınma Planları, hükümet programları, yasalar) önemli perspektifler çizilmiş, özellikle de son dönemlerde önemli mesafeler kat edilmekle beraber, uygulamada yaşanan sorunlar, uygulayıcıların samimiyeti/mesuliyeti ve senkronize faaliyet noktasında yaşanan kopukluklar, nedeniyle arzu edilen hedeflere ulaşılamamıştır.
Bu süreçte engellerden bir başka boyut da yaşanan hızlı nüfus artışı, bölgeler arası derin yapısal farklıklardır.
Eğitimde fırsat eşitliğinin tam olarak sağlanabilmesi gelir dağılımı mülahazaları, istihdam sorunları, bölgeler arası farklılıklar gibi çok temel sorunların çözümüne de katkı sunacaktır.
Toplumsal kalkınma, birlik ve beraberliğin devamlılığı, ekonomik istiklal açısından da önemli olan kriterlerden bir olan, nitelikle birey yetiştirtilme şartının üretime yansımasının temini açısından değerlendirildiğinde; “Eğitimde de Fırsat Eşitliği” başat ilkedir.
Bu ilke; eğitimde odaklanılan temel amacın, “Toplumsal kalkınma, birlik ve beraberliğin devamlılığı, ekonomik istiklal vb.” gerçekleşmesinin ana eksenidir.
Bu ilkeyi uyulmadaki başarı, birlik ve beraberliğin devamının da emniyet supabıdır. Bu ilkeye uyulma düzeyi, kimin ne düzeyde samimi olup, olmadığı, görev noktasındaki mesuliyetinin/sorumluluğunun yerine getirilip, getirilmediğinin takibi önemlidir. Bu süreçte; kuru ve kuruluşlar ve birimleri arasındaki koordinasyonları, verimliliklerinin takibi ve tespitinin milli hassasiyetler dâhilinde büyük bir önem arz ettiğini düşünüyoruz.
Bu denli önemli olan bir sürecin mahallinde takibi, uygulayıcıların uygulama sürecinin izlenmesi, varsa sorunun süreç içerisinde giderilmesi yönünde dönüt-düzeltme evresine işlev kazandırılması “DENETİM” ile gerçekleşir.
Eğitimde fırsat eşitliliğinin sağlanmasının sürdürülebilir kılınmasının, temel şartı, bu hedefe dönük kamusal bilinç ile arkasında durulan, nitelikli, bağımsız bir denetim sitemidir.
Denetim sisteminin dejenere edildiği, zayıflatıldığı, gereksiz görüldüğü, kontrol altına alınmaya çalışıldığı haller ve dönemlerde, bu alanda verimliliğin kaybolduğu, yaşanan nitelik kaybı, toplumsal karanlığı tetiklerken, nitelikli işgücü kaybının ekonomiye ve diğer kurum ve sektörlerde verim kaybı yanında toplumsal barışa da olumsuz yansıdığı görülür.
Vatandaş olmanın, birey olmanın en temel haklarından biri; ülkenin neresinde olursanız olun, hangi ekonomik şartlarda yaşarsanız yaşayın, insan olmanın erdemlerini merkez alan, kaliteli, bilimsel ve insanlığa fayda sağlayacak eğitim almaktır.
Toplumsal bilincin yerleştiği alanlardan birinin “EĞİTİM” olduğunu düşünüyoruz. Bizi bu düşünceye iten değişken; çocuğu kaliteli eğitim alsın diye bilinçli olan aileler, kaliteli okul, kaliteli öğretmen araması, bu yönde gayret sarf etmesidir.
Bu açıdan, devlet olmanın gereklerinden biri de bireylerin aldığı eğitimin kalitesi noktasında vatandaşlar arasında fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırmasıdır.
Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlaması, eğitim sisteminin işlevselliği açısından; sürecin her aşamasının takibini sağlarken, yaşanan sorunları mahallinde tespit, sebeplere dayalı sorunların giderilmesine dönük sistem temelli yaklaşarak, çözüm sürecinde etkinliğin sağlanması için, sorunun mahallinde çözümü açısından, denetim sistemini güçlendirmesi, eğitim paydaşlarını denetlemesidir.
Devam edecek.