Abdullah DAMAR
Disiplin Soruşturmalarında İdarenin Takdir Yetkisi
Disiplin, örgütlenmiş bir toplulukta veya bir kurumda, gerek hizmetlerin iyi bir şekilde görülmesi, gerekse fertlerin davranışlarını kontrol etmesi bakımından, kanunların ve nizamların ve teessüs etmiş kaidelerin hâkim kılınmasıdır.
Kamu hizmetlerini yürütmekle yetkili ve yükümlü olan idareye kamu kudretinden kaynaklanan bir takım üstünlük ve ayrıcalıklar tanınmıştır. Bu üstünlük ve ayrıcalıklarla donanmış ve kamu hizmetini yürütmek için bir takım kararlar almak ve işlemler yapmak durumunda olan idare, özel hukuk ilişki ve işlemleri dışında, kamu tüzel kişiliğine sahip olma ve mevzuat tarafından açıkça yetkilendirilmesine bağlı olarak, kamu kudretinden yararlanarak bir takım idari işlemler yapmaktadır.
İdari işlemlerin, yasal olarak yetkilendirilmiş kişilerce, yasal esaslar dâhilinde yapılabilme yeteneği olarak tanımlanabilecek yetki, kamu düzenine ilişkin olup, kişilere değil, işgal edilmiş pozisyonlara tanınmış bir haktır.
İdareye tanınan yetkiler bağlı yetki ve takdir yetkisi olmak üzere iki grupta toplanır.
İdarenin belli bir şey yapması ya da belli bir davranışta bulunması kesin bir biçimde emredilmiş ise, bu durumda “bağlı yetki”den söz edilir. İdareye belli bir davranışta bulunurken ya da belli bir görevi yerine getirirken az ya da çok bir hareket serbestisi tanınmış ise “takdir yetkisi”nden söz edilir. Takdir yetkisinde, idarenin elinde birden çok çözüm yolu vardır. Yani, bu durumda idarenin takdir yetkisine sahip olduğundan bahsedebilmek için; ortaya çıkan bir olay karşısında idarenin nasıl bir yol izleyeceğinin mevzuatta ayrıntılı olarak gösterilmemiş olması, sorunun çözümünde kanunen birden fazla yolun bulunması ve işlemi yapabilecek idarenin bu çözümlerden dilediğini seçme hakkına sahip olması gerekir.
İdarenin kamu hizmetlerini nasıl yerine getireceğini, alacağı kararların içeriğini yasalarla önceden saptama olanağı yoktur. İdareye belli konularda takdir yetkisi tanımak, görevlerinin niteliği yönünden zorunludur. Yasa koyucu, idarenin görev ve yetkilerini belirlerken idareyi, bazı yetkileri kullanıp kullanmamada, bu yetkilerin kullanılmasının gereklerini saptamada az ya da çok serbest bırakabilir. Bu gibi durumlarda takdir yetkisinden söz edilir. İdare kendisine tanınan bu yetkiyi, yasaların gösterdiği sınırlar içinde ve kamu yararı için kullanmak zorundadır.
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda, idareye, disiplin cezalarının verilmesi ve uygulanması konusunda dört tür takdir yetkisi tanınmıştır.
İdareye tanınan ilk takdir yetkisi; 657 sayılı DMK, idareye suçun tanımlanması konusunda tanıdığı takdir yetkisidir. Bu yetki, 125. maddede, yasadaki tanımlar arasında yer almayan “benzer” fiil ve durumların da disiplin suçu kapsamına alınmasına olanak sağlamıştır. Bu hüküm, idarenin yeni bir hukuk kuralı yaratması anlamına gelmeyip, yasa koyucunun gerçek iradesine uygun olarak, disiplin suçu oluşturacak nitelikte olduğu halde kanunda tam olarak ifade edilemeyen ancak kanunda ifade edilenlerle benzer nitelik ve ağırlıkta olan fi illerin de cezalandırılmasını amaçlamakta olup Danıştay’ın düşüncesi de bu yoldadır. Bu durumda idareye, disiplin suçunun tanımlanması konusunda, kısmi bir takdir yetkisi verilmiş, olmaktadır.
İkinci takdir yetkisi; soruşturma yapılıp yapılmaması konusunda idareye tanınan takdir yetkisidir. Bu konuda, Danıştay bazı kararlarında soruşturma yapılmadan ceza verilmesinin hukuka aykırı olduğu yönünde karar vermesine rağmen bazı kararlarında da, savunma alınmış olmasının soruşturmanın yapılmış olduğu anlamına geleceği ve verilen cezanın hukuka uygun olduğu yönünde kararlar vermiştir. Soruşturma yapılıp yapılmayacağına ya da savunma alındıktan sonra ne derece ileriye gidileceği konusunda disiplin amirine takdir yetkisi tanımak, yargı yolu açık olduğu sürece, en doğru çözüm yolu olarak görülmektedir.
Üçüncü takdir yetkisi; DMK 137-145. maddelerinde düzenlenen görevden uzaklaştırma konusundadır. Hakkında disiplin soruşturması yürütülen memurun “kamu hizmetinin gerektirdiği hallerde” 3 ayı geçirmeyecek biçimde görevinden uzaklaştırılabileceğini öngörmekte ve bu konuda amire takdir yetkisi vermektedir. Ayrıca, hakkında soruşturma yürütülen devlet memurunun soruşturmaya konu olan fiillerinin, hizmetlerine devama engel olmadığı hallerde, görevden uzaklaştırma tedbirinin her zaman kaldırılabileceğini belirtmektedir. Burada, gerek “kamu hizmetinin gerektirdiği haller” in ve gerekse “hizmete devama engel olmayan hallerin” neler olduğunun yasada tam olarak açıklanmamış olması amirin her iki konuda da takdir yetkisine sahip olduğunu göstermektedir.
Dördüncü takdir yetkisi ise disiplin amiri ya da disiplin kurullarına tanınan takdir yetkisidir. DMK 125. madde uyarınca, disiplin cezasının türünün belirlenmesinde fiilin ağırlığı ve durumun niteliğine göre, bahse konu suça verilecek cezanın bir alt derecesindeki cezayı vermek konusunda takdir yetkisine sahiptirler. Burada, disiplin suçu işleyen kamu görevlisinin hizmet safahatı, sicil durumu, amirinin kanaati ve olayın oluş biçimine göre bir değerlendirme yapılmak durumundadır. Burada yasa idareye takdir yetkisi vermekte ancak, bu takdir yetkisini belirli koşullara bağlamaktadır. Bu durumda, takdir yetkisinin gereği gibi kullanılıp kullanılmadığı ve gerekçesi yargı denetimine tabi olacaktır. Memurun iyi halli olması durumunda, işlediği disiplin suçu konusunda amire bir alt derecede cezayı uygulamada takdir hakkı tanıyan yasal düzenleme tekerrür durumunda, “bir derece ağır ceza verilir” diyerek, takdir hakkı tanımamaktadır.
Disiplin amiri ve kurullarına tanınan bu takdir yetkileri her koşulda yargı denetimine tabi olmaları nedeniyle mutlak yetkiler değildir. Disiplin amirleri ve kurulları, bu yetkileri kullanırken, memurun lehine olan hükmün uygulanması ilkesi gereği, takdir yetkilerini memurun lehine kullanmak durumundadırlar. Aksi halde birçok Danıştay kararında ortaya çıktığı gibi yargı memurun lehine uygulanmayan ve takdir yetkisi ihtiva eden disiplin cezalarını bozma yönünde hareket edecektir.
i Kadir KORKMAZ TAKDİR YETKİSİNİN DİSİPLİN HUKUKUNDA KULLANIMI VE YARGISAL DENETİMİ. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XIII, Y. 2009, Sa. 1-2