8 Mart Dünya Kadınlar Günü

Korku, kaygı ve stres içerisinde yaşadığımız Korona günlerinin korkusundan, kaygısından, yaşadığımız sellerin yıktığı dünyamızdan, boğulana canların kaybını atlatamadan, yangınların afetinde buharlaşan dünyamızdan, 06 Şubatta yaşadığımız depremin 11 il ile sınırlı kalmayan yıkımın derinden etkileyen psikolojisini atlatmada, “Berat Gecesini” kurtuluş için değerlendirelim demiştik.

Gönül ehli bir dost ile sohbetimizde; “Asrın Felaketi” denilerek tanımlanan, zelzelenin şiddetinde küçük bir kıyamete tanıklık ederken, bir anda çöken, yok olan binaların enkaz ve moloz yığınları arasında yiten canların üzüntüsünü yaşamaya devam ettiğimize dikkat çekmiş, bilim insanlarının açıklamalarında, yarın için planlar yaparken; Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde, 10 yıldır sürdürülen araştırmalar sonucunda mevcut betonarme binalardaki tuğla duvarları “gömlek kumaşı inceliğindeki karbon lifli polimerler” le kaplayarak bir çeşit perde beton haline getirmek yöntemini hatırlamış, hayatın doğal akışında gördüğümüz bir süreçte,  az bir dünyalık için yaptığımız hataların, işlediğimiz  “günahların enkazının” farkında bile olmadan yasadığımıza dikkat çekmişti… Bu dikkat çekiş, bireysel kayıplar olmakla beraber, yaşadığımız sosyal zelzelenin farkında bile olmadan…  

Bir binanın depremde yıkılmaması için “bütünlük içinde” olması gerekiyor. Yani deprem sırasında bina ileri geri oynarken bir bütün oluşturabiliyorsa yıkılmadığına dikkat çekiyordu Prof. Dr. Güney Özcebe…

Bizi biz kılan değerlerin sarsıldığı, özümüzden kopuşun hızlandığı süreçte yaşadığımız sosyal yapımızdaki zelzeleleri konuşmak gerekmiyor mu? 

Sosyal depremlerde yıkılmamak için…, toplumsal bütünlüğü güçlendirecek polimerler kullanmak gerektiği de söylenebilir…

Esasen, toplumsal bütünlüğü tahrip eden, toplumun hedef birliğini yok etmek olmuştur.

O halde, bugüne kadar farklı idealler peşinde koşan Türk aydınları, milletin tamamını buluşturacak ortak bir hedef tespit etmek durumundadır...

İşte Türkiye binasının duvarlarını sağlamlaştırmak, ancak böyle bir bütünlük kurulabilirse mümkün olabilir.”  ( 1 ) diyor…

Resullahın (sav) övgüsüne mazhar olmuş bu aziz milletin bugün yaşadığı çalkantının durulması sadece Türk İslam alemi değil, bütün insanlık için büyük önem arz eder.

Aksi takdirde, bu çalkantının artarak devam etmesi ve yaşadığı sosyal çözülmenin doğuracağı yıkıntı, sadece Ortadoğu- Ortaasya bazında salt Türk-İslam alemi değil, küresel ölçekte bütün insanlığa vereceği zararlar tahminlerin ötesine taşabilir… Bu olası yıkım göz önüne alındığında, sadece devlet değil, sosyal sorumluluk bağlamında her fert mesuldür…

Bu ağır mesuliyetin farkındalığı içinde değerlendirirsek; tarihte 30 yıl, 100 yıl savaşlarını yaşayan Batılı devletler, dün aralarında yaşadıkları savaşları unutup, ortak hedef birliğinde ekonomik ve sosyal oluşumlarla bir araya gelirlerken, İslam alemine, Türk Dünyasına mazisinde bir ve beraber olması gereken değerlerini unutturup, kabileciliği, cemaatçiliği, aşiretçiliği, mezhep farklılıklarını tahrik ederek ayrışmayı teşvik edip, bölünme vasıtası olarak kullanıldığı süreçte, bir ve beraber olmanın önemi ve nasıl sağlanacağı yönünde ortak aklın kullanılmasının önemine dikkat çekmenin en büyük görev olduğunu düşünüyoruz.

Bu gün özel veya umuma açık, medyaya yansıyan veya medya aracılığıyla yapılan sohbetlerde, açık veya imalı ifade etsek de her geçen gün artan bir şiddette sosyal çözülme devam ediyor…

Peki, bu sürece dur derken, en etkili kim/kimler olabilir?

Kurumlar mı? Kuruluşlar mı?  Nasıl?

Bir yönle, bunlar zaten deneniyor denebilir…

Peki etkili bir şekilde denenmeyen?

Kalite Yönetiminde uygulanması öngörülen (SWOT)/(GZFT) uygulansa, risklerin farkındalığı içinde fırsatların değerlendirilmesine dönük stratejik yol haritaları oluşturulsa…

Fırsatlarımızın en önemlisi olan; toplumların şekillenmesinde, neslin inşasında temel değişken olan “Kadının Yeri” ve önemi yeniden keşfedilse…

Milli mücadelede, cumhuriyetin ilk yıllarında sağladıkları özverili katkıların mana ve önemi yeniden anlaşılsa, bu kötü gidişe dur denilemez mi?

“8 Mart Dünya Kadınlar Günü”nün idrak edildiği bir süreçte; Allah’ın emaneti olan ve ayaklarının altına cennet serilen annenin, Allah’ın rahmeti ile sarmalanmış kızlarımızın ve Rabbimizin (Mükerrem) aziz kıldığı namütenahi varlık olan, bu itibarla her türlü hürmet ve saygıya layık olan kadınlarımıza, hak ettikleri değeri vererek, yaşadıkları her türlü incinme, kırılma nedeni olan çirkin, merhametsiz, vicdanî değerlerden yoksun olan, tavır ve davranışlara karşı muhafaza edilmesi yönünde duyarlı olunarak, toplumsal yapımızın yeniden inşası, aksayan yönlerimizin, süreçte yaşanan hataların izalesi açısından, sosyal çözülme önünde set olabilmeleri yönünde taşımaları gereken misyonun yeniden kazandırılması bu kötü sürece dur diyebilir diye düşünüyoruz…

Bu duygular içerisinde, şahsım ve şahsım ve Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu ve üyelerimiz adına, yaşadığımız sosyal çözülme sürecine dur diyebilecek olan, nefsini değil, neslini koruma ve kollama hassasiyetini fıtratında taşıyan, nesline hizmet için her türlü fedakarlığın zirvesini yaşayan analarımızın, bacılarımızın, hayatımızın yarısı hatta çok daha fazla değerlerimizi ifade eden kadınlarımızın 8 Mart Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Metin AKGÜN Arşivi