Metin AKGÜN
3 Mayıs Türkçülük Günü
İçinden geçtiğimiz küresel salgın döneminde, milli şuurun, dış etkilere ve bozulmalara karşı korunmuş, itibarlı bir uyanışı olan 3 Mayıs Türkçülük Günü'nü idrak ediyoruz.
3 Mayıs, Atsız'ın ifadesiyle zihinlerimizde iz bıraktığı şekliyle; “3 Mayıs 1944 Türkçülerin ızdırabı ile yoğrulmuş bir dönüm günüdür.”
Türkçülük fikir akımı, Osmanlı Devletinin yaşadığı çöküş ve dağılma döneminde yok olmanın eşiğinde bir milletin var olma mücadelesinin adıdır…
Türk milletinin kaderini kendilerine dert edinen Türklük sevdalıları, aziz milletimizin geleceğine adadılar kendilerini. Türklük için faydalı olan her çabanın yanında, zararlı olan her adımın karşısında oldular.
Milliyetçiliğe karşı gösterilen husumet aşikâr itiraf edilmese de millet ve milliyet hislerine duyulan hazımsızlıkla ilgili ve ilişkilidir.
Türküm demekten utanmanın geçer akçe görüldüğü günler dün de yaşandı… 1944 de Sovyetler Birliğine şirin görünmek adına, Türküm diyenlere reva görülenlerdir; yaşanan “1944 olayları veya Türkçülük davası,”… Bu dava, bir dönüm noktası olmuş, gerekli cevabı o gün Türkçü gençlerden almışlardı…
Bu aziz millet, 3 Mayısta, o gün, o güzel insanların sayesinde gafletten uyanmış, birilerinin taşıdığı maskelerin arkasındaki iğrenç yüzleri görmüş, maskeleri aralamış, dostunu, düşmanını tanımış ve deşifre etmiş ve tanıtmıştı herkese…
Bu süreçte hainler fark edilmiş, insanlar hayallerden sıyrılmış, gerçeğin sert yüzünü görmüştü 1940’lı yıllarda…
Sonraki yıllarda da olması gereken şuura ulaşamadık yıllar itibari…
Türküm, doğruyum, çalışkanım sözleri ile devam eden andımızı okuduk yıllarca İlköğretim okullarımızda, Türkün ne demek olduğunu kavratamadan çocuklarımıza…
“Türk” kelimesinin derin anlamını, töreyi, kültürel açıdan taşıdığı manadaki derinliği aktaramadığımızın mahkûmiyeti değil mi bu gün yaşadıklarımız?
Bu necip milletin dünya medeniyetine sağladığı derin katkıyı, İslâm’a hizmetin zirvesini nasıl yaşadığını, Resullah’ın (sav) övgüsüne neden mazhar olduğunu anlatamayışımızın mahkûmiyeti değil mi bugün yaşadığımız sosyal çözülme…
O açıdan, bu gün de 3 Mayıs Türkçülük günü, toplumsal bilinçlenmemiz açısından önem arz eder…
Küresel eşkıyaların hadsiz ve sınırsız çok yönlü küresel saldırılarına karşı istiklal ve istikbal mücadelesi verdiğimiz bir süreçte;
Gün, Türk Milleti ve Türk Devleti olarak içerideki farklılıklarımızı, ayrışmayı bir yana bırakarak, bir ve beraber olmak, küresel eşkıyalığa soyunan herkese, anladıkları dilden, mütekabiliyet realitesine dayalı gereken cevabın verilmesi gereken gündür.
Tepkilerimiz ile eş zamanlı, hayata geçirilmesi gereken husus; kendi içyapımızdaki birlik ve beraberliğin devamlılığı olduğundan hareketle, Milli Birlik ve Beraberlik Ülkümüze hizmet edecek faaliyetlere odaklanmak gerektiğidir.
İstikbalimizin teminatı ola neslin inşası mesuliyetine dönük yaptıklarımıza yönelmenin mana derinliğini fark etmemiz gerektiğine dikkat çekmek isteriz.
Salgın şartlarında neslin inşası sürecinde “Uzaktan Eğitim” sürecine girdik ve devam edeceği de anlaşılmaktadır. Bu süreçte, küresel kontrol altında, salt bilgi odaklı, bizi biz kılan değerden uzaklaştırılan bir neslin yetişmesi riski fark edilmelidir.
Bu açıdan, “Uzaktan Eğitim” sürecinde bizi biz kılan milli ve manevi değerlere yönelik nasıl bir eğitim vermemiz gerektiğine yönelik araştırmalar yaparak, yüz yüze eğitim için geliştirilmiş öğretim programlarımızı da bu eksen de “uzaktan Eğitim” şartlarına dayalı güncelleyerek, yarına daha bir hazır olmamız gerektiğine dikkat çekeriz.
Bu duygular içinde, şahsım ve Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu ve üyelerimiz adına;
Toplumsal bilinçlenmemiz açısından önem arz eden, “3 Mayıs Türkçülük” gününü, toplumsal açıdan bir ayrışma değil, birleşme, ötekileştirme değil, kültürel manada birlik ve beraberliğin sağlanacağı ve milli bir şuur kazanmanın başlangıcı olması dualarımızla, Aziz Milletimizin; 3 Mayıs 1945 yılından itibaren kutlanmakta olan ve bu davaya gönül veren herkes için büyük anlamlar taşıyan “Türkçülük Günü” nü kutluyoruz.