Metin AKGÜN
3 Aralık Dünya Engelliler Günü
Bizler; İnsanı yeryüzündeki en değerli varlık olarak gören bir anlayışı benimseyen, kişisel ve kurum ve kuruluşlarına dayalı devlet yönetim sürecimizde, uygulamayı kılavuzlayan yol haritamızda da “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” değerini, medeniyet mefkuresinin merkezine oturtmuş bir mirasın temsilcileriyiz. Bu yol haritamızda değerlerimiz merkezine İNSANI oturttuktan sonra; Allah’ın (c.c.) Tin Suresinde, “Biz gerçekten insanı en güzel biçimde yarattık” (Tin, 95/4), Teğâbün suresinde, “Allah size şekil verdi ve şeklinizi en güzel yaptı” (Teğâbün, 64/3) ve Secde suresinde, “Sonra insanı şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrâk organları yarattı” (Secde, 32/9) mealindeki ayetlerinde, insanları en güzel ve en mükemmel biçimde yarattığını ifadesine inanmışlığımız içerisinde; “İster sağlıklı, ister engelli olsun; insan, Allah'ın (c.c.) yeryüzünde yarattığı en kıymetli ve en değerli varlıktır.” İNSAN… İnsanoğlu var olduğu günden bu yana daha adil ve daha eşit bir dünyaya ulaşmak için mücadele etmektedir. Bu mücadelenin sonunda elde edilen en büyük kazançlardan biri temel hak ve özgürlüklerdir. İnsan hakları, hiçbir fark ve ayırım gözetilmeksizin her insanın doğuştan gelen hakları olup, Uluslararası sözleşmeler ve ülkelerin iç hukuk düzenlemeleriyle güvence altına alınmıştır. Ancak teoride sağlanan tüm iyi niyetli gelişmelerin, uygulamaya yansıtılması gayretlerine rağmen, uygulamada halen birçok sorunlar devam etmektedir... Özellikle kadın, çocuk, yaşlı ve engelliler gibi toplumun dezavantajlı kesimlerinin hakları konusunda yapılması gereken daha çok şey olduğunun farkındayız… Bugün burada toplanmamıza vesile olan engelliler konusunun, hepimiz için özel bir anlam taşıdığına inanıyorum. Çünkü engelli olmayan insanların hayat şartları ne kadar olumsuz olursa olsun, geliştirilebilir nitelikteyken, engellilerin içinde bulunduğu durumu tamamen iyileştirmek mümkün mü? Bu soruta EVET cevabını vermek isterdim ama ne yazık ki hala yapılacak çok şey var… Engelliler ile ilgili çabaları ve bu konuda sağlanan kazanımları daha değerli ve anlamlı kılan, işte bu temel farktır. Onların hakları için verilen mücadele, sadece aklımızla değil, yüreğimizle de evet demek gerektiği, empati ekseninde, “aynı durumda ben olsaydım” sorusunun cevabında vicdanen rahatlık duymak önemlidir… Engelliler, birey olarak sahip oldukları temel hak ve özgürlükleri kullanmak için, önlerine çıkartılan engellerle de baş etmek zorunda kalmamalıdırlar... Bu engellerin en başında, toplumun, bir “normal insan” modeli çizerek bu modelin dışındaki her türlü insan profilini dışlayan tutumu geliyor. Engelli insanlarımızı toplumun genelinden ayrı, korunmaya muhtaç, mağdur ve dolayısıyla topluma yük olarak gören anlayış artık geçmişte kalması gerekmiyor mu? Günümüzde engelliler konusu bir insan hakları meselesi olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla, engellilerin sorunlarını görmezden gelmenin ve onları toplumdan soyutlayarak kendi kaderleriyle baş başa bırakmanın, insan hakları ihlali olduğunu kısık sesle söylemek yetmez, haykırmak gerek… Engelli doğmak ya da engelli olmak bireyin kendi seçimi değildir. Bizlere düşen, herkesin aslında bir engelli adayı olduğunu göz önünde bulundurarak, kendimizi onların yerine koymak ve sorunlarına bu hassasiyetle yaklaşmaktır. Ülkemizde son yıllarda engellilerin, insan onuruna yaraşır bir hayat sürdürme haklarını güvence altına almak adına, önemli gelişmeler sağlandığının farkındayız. Devletin verdiği desteğin, toplumda kabul görülmemizin, yasal haklarımızın devlet teminatında oluşu gibi… Evet, dünden çok daha iyi durumdayız. Bugün bizim bir araya gelişimiz bile alınan mesafenin bir başka ifadesidir… Yasal düzenlemelerin devamında sağlanan tüm bu imkânlar kurumsallaştırıldı. Sorunların çözümü için iyi yapılmış kanunlar gerekli, ancak yeterli değil elbette. Kanunların çıkarılmasının yetmediğini, asıl sorunun uygulayıcıların samimiyetinde gizli olduğunun da farkındayız… Bu yönde mesafe alınabilmesinin, yukarıdan aşağıya toplumun tüm kesimlerinin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bunun için devletin, kurum ve kuruluşları yanında sivil topluma da büyük görev düştüğünü vurgulamak gerekir… Bütün yüreğimizle inanıyoruz ki, “Eğitimde, uygulayıcıların samimiyeti ile her engel aşılır.” Bu süreçte en temel sorun, eğitimcilerin bilinçlenmelerini sağlamak, uygulama yönündeki samimiyetlerini geliştirmektir… Engellilerimizin eşit şartlarda haklarını kullanmalarını sağlamak için atılması gereken ciddi ve cesur adımlara hala ihtiyacımız var. Onlara nasıl yardımcı ve destek olabileceğimiz konularında onların da fikirlerini alarak, kurum ve kuruluşların ortak hedef doğrultusunda senkronize çalışmaları gereğine dikkat çekerken, bu yönde çalışan ve gücünün ötesinde gayret gösteren güzel insanlara, değerli yöneticilerimize bir engelli ebeveyn olarak, en kalbi şükranlarımı arz ederken, bize insan olduğumuzu hatırlatan, hatalarımıza rağmen bizleri yargılamadan, bizleri aşağılamadan seven ve hatalarımızı anladıkları nedeniyle bizleri hoş gören engelli büyüklerimizi, kardeşlerimizi evlatlarımızı gönül dolusu muhabbetle selamlıyor, saygılar sunuyorum.