Abdullah DAMAR
Ülkemizde Öğretmen Özerkliğinden Söz Edilebilir mi?
Öğretmen özerkliği hem bilimsel araştırmalarda, hem de uygulamaya yönelik politikalarda, öğretmenlerin eğitim sistemindeki rolünün ve yetki alanının anlaşılmasında ve tanımlanmasında sıkça kullanılan bir kavramdır.
Öğretmen özerkliğinin, temelde öğretmenlerin meslekleriyle ilgili konularda belirli bir yetki ve özgürlük alanına sahip olmalarını ifade ettiği söylenebilir. Bu yetki ve özgürlük alanı öğretmenlerin ‘profesyoneller’ olarak isleriyle ilgili bir takım önemli kararları alabilmeleri, çalışma ortamlarının düzenlenmesinde söz sahibi olmaları, eğitimin planlanması, geliştirilmesi ve yönetimi süreçlerine katılmaları gibi hususları içermektedir.
Bu anlamda, öğretmen özerkliğinin farklı boyutları ana hatlarıyla üç grupta toplanabilir:
-Öğretimin planlanması ve uygulanması,
-Öğretmenlerin eğitimle ilgili önemli kararlara ve okul yönetimine katılmaları;
-Öğretmenlerin mesleki bilgi ve yeterliliklerinin geliştirilmesi.
Bu boyutlardan öğretimin planlanması ve uygulanması; öğretim içeriğinin seçilmesi ve planlanması, öğretim yöntem ve materyallerinin seçilmesi ve planlanması, öğrencilerin değerlendirilmesi konularını içerir. Bu boyut açısından bakıldığında, ülkemizde ilk ve orta öğretimde, öğretim içeriği anlamına gelen müfredatın belirlenmesi merkezi hükümet politikalarının kapsamı alanındadır ve öğretmenlerin bu konuda söz sahibi olduklarını söylemek güçtür. Öğretim yöntem ve materyallerinin seçilmesi konusu da, uzun bir süre uygulanan ‘Öğretmen kılavuz kitapları’ nedeniyle öğretmenlere herhangi bir açık alan bırakmamaktadır. Öğrencilerin değerlendirilmesi ise doğrudan öğretmenin yetkisinde olması gereken bir husustur. Ancak bu konuda bile uygulanan çeşitli merkezi sınavlar ve özel deneme sınavları nedeniyle öğretmen özerkliğinden söz etmek mümkün değildir.
Öğretmen özerkliğinin ikinci boyutu olan öğretmenlerin eğitimle ilgili önemli kararlara ve okul yönetimine katılmaları konusunda ikili bir değerlendirme yapabiliriz. Öğretmenlerin, okul ortamında var olan çeşitli kurul ve komisyonlar aracılığıyla, okul yönetimine katıldıklarından söz edilebilir. Ancak, eğitimle ilgili çeşitli kararlara doğrudan katılmaları ya da söz söylemeleri olanaklı değildir.
Öğretmen özerkliğinin üçüncü ve en önemi boyutu ise öğretmenlerin mesleki bilgi ve yeterliliklerinin geliştirilmesidir. Mesleki bilgi ve yeterliliklerin geliştirilmesi, hem eğitim fakültelerinde alınan eğitim, hem de mesleğe atandıktan sonra yapılan hizmet içi eğitimler ile ilgilidir. Bu anlamda ne hizmet öncesi ne de hizmet içi eğitimlerin verimli olduğundan söz edilebilir. Bu durumda kendini yeterince geliştirmeyen ve materyal üretmen noktasında yetersiz kalan öğretmenleri tamamen ders kitaplarına bağlı kalarak eğitim-öğretimi sürdürme durumunda kaldıkları görülmektedir.
Öğretmen özerkliği; öğretmenlerin eğitim ve öğretim faaliyetlerinde ve genel olarak eğitim sistemindeki rollerinin geliştirilmesinde dikkate alınması gereken en önemli olgulardan birisi olarak ortaya çıkmaktadır. Öğretmenlerin görev ve sorumluluklarını gerektiği gibi yerine getirebilmelerinin en temel koşullarından birisi onlara mesleki faaliyetlerinde yeterli yetkinin ve serbestlik alanının sağlanmasıdır. Öğretimin içerik, yöntem ve materyallerinin seçilmesinde ve düzenlenmesinde öğretmenlere geniş bir özerklik alanı sağlanmadan, onların öğretimin geliştirilmesinde etkin bir rol oynamaları beklenemez. Aynı şekilde, okul yönetimiyle ilgili kararlara öğretmenlerin aktif katılımını gerçekleştirmeden, onların okuldaki eğitim ve çalışma koşullarının iyileştirilmesine üst düzeyde katkıda bulunmalarını beklemek gerçekçi bir yaklaşım olamaz.[i]
[i] İbrahim Hakkı ÖZTÜRK. ÖGRETMEN ÖZERKLİGİ ÜZERİNE KURAMSAL BİR İNCELEME. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi Kıs/Winter Cilt/Volume:10 Yıl/Year:2011 Sayı/Issue:35 (082-099)