Abdullah DAMAR
Niteliksiz Okul, Niteliksiz Öğretmen, Niteliksiz Öğrenci Yoktur!
Milli Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz’ın, TEOG yerine gelen “Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi” ile ilgili sorulara cevap verirken kullandığı “Nitelikli okul” kavramı sadece eğitim kamuoyunda değil, toplumun bütün kesimlerinde tartışma yarattı. Sayın Bakan’ın daha sonra Meclis’te “Bir kişiye yakışıklı derseniz, diğer kişilerin çirkin olduğunu mu söylemiş olursunuz?” şeklindeki açıklamaları da bu tartışmaları sonlandırmaya yetmedi.
Aslında eğitimciler arasında “Seçici okul” ya da “Sınavla öğrenci alan okul” şeklinde tanımlanan okulların, Sayın Yılmaz tarafından “Nitelikli okul” olarak kategorize edilmesi; okulların % 2-3’ünün dışında kalan diğer ortaöğretim okullarında görev yapan başta eğitimciler olmak üzere, öğrencileri ve velileri de derinden üzmüştür.
Pedagojik açıdan bakıldığında okulların, öğretmenlerin ve öğrencilerin nitelikli-niteliksiz olarak kategorize edilmesi bilimsel bir yaklaşım olmadığı gibi, dünyanın hiçbir yerinde de yapılmayan bir ayrımdır.
Hafızalarımızı biraz tazeleyecek olursak; TEOG sistemi ve liselerin tümünün Anadolu liselerine dönüştürülerek, sınav puanına göre öğrenci alınmaya başlandığı yıllardan önce zaten sınavla öğrenci alan liseler ve adrese dayalı kayıt sistemi yürürlükteydi. Dolayısıyla öğrencilerin bir kısmı sınavla öğrenci alan liselere yerleştirilir, diğerleri de adreslerine en yakın okullara veya diploma notlarına göre kayıt edilirdi. Sistemde, liselerin % 90-95’inde her başarı düzeyinden öğrenciler bulunur, öğrenciler başarı düzeyine göre kategorize edilmezdi.
Ne olduysa liselerin tümünün TEOG puanına göre öğrenci almaya başlaması ve bu şekilde kategorize edilmesiyle oldu. Tekrar tekrar yazmaya gerek yok. Öğrencilerin ve okulların başarı düzeylerine göre ayrıştırılmasının ne kadar yanlış ve pedagojik açıdan ne kadar sakıncalı olduğunu anlatan en az on tane yazı yazdığımızı, yazılarımızı takip edenler bilir. Bu sistemin meslek liselerine de darbe anlamına geleceğini, başarı düzeyi yüksek öğrencilerin fen, Anadolu ve sosyal bilimler liselerine yerleşeceğini; kalan öğrencilerin, meslek liselerine zorunlu olarak kayıt yaptıracağını, bu durumun da meslek liselerine darbe olacağını ifade etmiştik.
Beş yıl gibi bir deneme sürecinden sonra TEOG ve liselere başarı puanına göre öğrenci yerleştirilmesinin yanlışlığının ulusal ve uluslararası ölçme-değerlendirme kuruluşlarının ortaya koyduğu bilimsel sonuçların acı bir şekilde anlaşılmasından sonra sistemden vazgeçilmesinin doğru, yerinde, ancak geç kalınmış bir karar olduğunu düşünüyoruz.
Zaman, bazı öğrencilerimiz için geçmemiş olmasına rağmen en azından beş milyon öğrenci için çok geç kalınmıştır. Son beş yıldır TEOG sisteminde sınava giren ve liselere yerleşen öğrencilerin gençlikleri, gelecekleri ve hayalleri çalınmıştır. Bu öğrenciler için yapılacak çok fazla bir şey kalmamıştır. Ancak gelecek kuşaklar için zaman geçmiş değildir.
Yeni sistemin eleştirilecek yönlerini başka bir zamana bırakarak acilen beş okul sınırlamasından vazgeçilmesini ve TEOG sınavlarıyla okullara yerleştirilmiş öğrencilerin de yeni sistemden yararlandırılarak istedikleri okullara nakil olmalarının sağlanmasının yolunun açılması gerekiyor.
Bu bağlamda, hiç bir eğitimci öğrencileri, okulları ve meslektaşlarını nitelikli-niteliksiz olarak bir ayrıma tabi tutmaz. Objektif koşulların benzer, ekonomik gelir düzeylerinin adaletli ve
fırsat eşitliğinin adil olması halinde bütün öğrencilerin ilgi ve yeteneklerinin ortaya çıkacağını düşünüyoruz.
Bu anlamda niteliksiz okul, niteliksiz öğretmen ve niteliksiz öğrenci yoktur!