Mehmet GÜLEÇ
Nitelikli Okul sorununa çok yönlü yaklaşımlarla çözüm önerileri-2
Geçtiğimiz hafta “Mesele, ortaöğretime geçiş sistemi sorunu mu yoksa ortaöğretimde kalite sorunu mu?” diye yazmış ve nitelikli lise sorununa değinmiştim ve yeni sistemin kalıcı olamayacağını çünkü genç nüfusu fazla olan (Türkiye gibi ülkelerde) sınavsız bir sistemin mümkün olamayacağını belirtmiştim. Hatta bazı yorumcuların buna benzer mahalli yerleştirme sistemlerinin A.B.D. ya da Almanya gibi ülkelerde de uygulandığından bahsettiklerini lakin bu ülkelerin nüfus yapısı incelenirse Türkiye gibi aşırı genç nüfusa sahip olmadıkları görülür diye de eklemiştim. Gelelim henüz uygulanmadan üzerinde bir dizi değişikliklerin yapıldığı ve yapılması muhtemel YKS’ye. Zira meselenin temeli; ortaöğretime geçiş sisteminin değiştirilmesi ya da yükseköğretime geçiş sisteminin değiştirilmesi değil, ortaöğretimde ve yükseköğretimde kaliteyi artırmaktır.
Eğitimde köklü ve kalıcı değişiklikler yapılmalı lakin bu büyük bir mutabakatla yapılmalıdır. Her okulun önemli olduğu ve değişik kriterler çerçevesinde “nitelikli” olduğu toplum tarafından kabul edilmelidir. Bunun da yolu “Liselerde Reform”dur. Peki ama bu reform paketi neleri kapsamalı? Nasıl işlemelidir? İşte bunun için çok geniş kapsamlı bir çalışma yapılmalıdır. Lakin her sistemin artılarının da eksilerinin de olacağı akıllardan çıkarılmamalıdır. Bu kapsamda nüfusu genç bir ülke olduğumuz gerçeği de asla unutulmamalıdır.
TEOG sonrası yeni süreçte adrese dayalı yapılacak yerleştirme sisteminde velilerin yine bazı okullar kaliteli (nitelikli !) diye çocuğunun iyi bir lisede eğitim alması için adres taşıtarak toplumda “nitelikli” diye tabir edilen liselere geçmenin yolunu arayacakları muhakkaktır. Yaklaşık 2 aydır üzerine çalışılan bu yeni sistem de anlaşılan o dur ki, bu sorunlara çözüm sunmaktan uzaktır.
“Veliye Göre Nitelikli Lise”
“Nitelikli lise” sorununda öncelikle veli ve öğrenci psikolojisinin iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Çünkü, her veli haklı olarak çocuğunu “iyi” yani gündemdeki deyimle “nitelikli” okula göndermek ister. Peki velilere göre iyi okul (yani nitelikli okul) nasıldır? Araştırmalarımı siz değerli okurlarımla paylaşmak isterim.
Veliler en başarılı liseler olarak Fen ve Sosyal Bilimler (Proje okullarını) görmektedir. Akabinde ise Özel Liselerin geldiği görülmektedir. Seçkin öğrencilerin kazandığı, kültürlü ve akademik başarı düzeyinin yüksek olduğu bu okullar en gözde okullar olarak ön plandadır.
Maddi anlamda durumu iyi olan velilerin ise öğrencisini “Özel Liselere” göndermeyi tercih ettiği görülüyor. Bu okullarda çoğu velinin eğitimli ya da eğitime önem veren kişiler olduğu inancı yerleşmiş bir durumda.
Şehrin kültürel ve eğitim açısından farklı kesimlerinden öğrencilerin toplandığı bir diğer okul türü de Anadolu Liseleri olarak göze çarpmaktadır. Maddi durumu iyi veliler ise Anadolu Lisesi-Özel Lise tercihinde genelde Özel Liseyi tercih ettiği görülmektedir (yabancı dilde eğitim veren özel okullar daha fazla tercih edilmektedir). Ama Anadolu Lisesi’ni tercih edenlerin oranı da azınsanmayacak derecede mühim olduğu görülmektedir. Bilhassa orta büyüklükte ve küçük çaptaki şehirlerde Anadolu Liseleri en gözde okullar olarak dikkatleri çekmektedir. Lakin burada ilçeler arasında da büyük farklar olduğunu hatırlatmak istiyorum. Çünkü bazı ilçelerdeki en iyi okul olarak görülen bir Anadolu Lisesinin başka bir ilçedeki bir meslek lisesi kalitesinden daha düşük kalitede olduğu gerçeğiyle de karşılaşmaktayız. Burada okul kalitesini belirleyen okul türü dışında farklı faktörlerinde önemli olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Velilerin düz liseden Anadolu Lisesi’ne dönüşen okulları ilk başlarda “iyi” şeklinde nitelemedikleri ancak zamanla “iyi” şeklinde nitelemeye başladıkları gerçeği de önemli bir bilgi olarak karşımızda durmaktadır. Burada bilhassa idealist ve vizyoner okul idarecilerinin etkili olduğu da düşünülmektedir. Velilerde bu fikir değişiminde “puanla” öğrenci alınmasının da etkili olduğu görülmektedir. Ayrıca Temel Liselerin de özel okullardan sonra tercih edilme oranlarının yükseldiği görülmektedir. Özel Okul ile Temel Lise arasındaki farkı burada iyi okumak gerekir. Temel Lise, dersaneden dönüştüğü için daha çok üniversite sınavı odaklı çalıştığı için üniversiteyi daha ön planda tutan velilerin burayı tercih ettiği, sosyal-kültürel ve yabancı dil eğitimli üniversite fikrini ön planda tutan velilerin ise Özel Liseyi tercih ettiği görülmektedir.
Gelelim bir alt kategoriye: Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi diye geçen okullara... Bu okullar içerisinde Kız Meslek, Turizm, Ticaret, Endüstri Meslek gibi okullar yer almaktadır. Bir dönem Sağlık Meslek Liseleri de gözdeydi. Yalnız son birkaç seneden beri çocuğunun iş garantisi nedeniyle bu okulları tercih edenlerin farklı yerleri tercih etmeye başladığı da bilinen bir gerçektir. Lisede aldığı eğitimle biran evvel hayata atılmak durumunda olan öğrenciler için Meslek Lisesi birinci tercihtir. Zira öğrencisinin ilkokul ve ortaokuldaki eğitim süreci boyunca eğitimde belirgin bir akademik başarıyı sağlayamadığını gören velilerin en azından çocuğum bir meslek öğrensin diye gönderdiği bir okul türü olduğu düşünülmektedir. Veliler tarafından eğitim düzeyi düşük okullar olarak nitelenen meslek liselerinin içinde başarılı çok az öğrenci olduğu gibi 12 yıl yerine 8 yıl okuma zorunluluğu olsaydı belki de okumayı tercih etmeyecek öğrencilerin bu liselerde olduğu bir dilimi ifade ettiği görülmektedir. Veliler tarafından meslek liselerinin başarısız öğrencilerin meslek öğrenmesi için zorla gönderildikleri okullar olarak nitelemeleri ne yazık ki acı ama bilinen bir gerçek olarak masada durmaktadır. Bu kapsamda İmam-Hatip’de okuyan öğrencilerin de üniversite kazanamadığı durumlarda verdiği mezunlar niteliksiz işgücü olarak ülke gerçeğinde ilk sıralarda yerini almaktadır. Bu kapsamda “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” sözü tam da bu durumu ifade etmektedir.
Görüldüğü üzere veli algısı liselerde bu şekilde ceryan etmekte, yine öğrencilerinde velilerinin isteği üzerine eğitimlerine bu şekilde yön verdiği görülmektedir. Bizim öncelikle bu algıyı değiştirmemiz mümkün müdür? Bunu tartışmamız gerekmektedir. Nitekim yıllardan beri bu şekilde oluşan kalıp-yargılar eğitim dünyamızın kaçınılmaz gerçekleri midir? Sorgulanır elbette.
“Nitelikli Aile”
En baştada belirttiğim gibi sistemi ne yaparsanız yapın, burada önemli olan husus velideki algıdır. Aile nitelikli ise öğrencinin başarılı olması da buna göre şekil almaktadır. Nitelikli aile olmak için ekonomik olarak iyi olmak gerekmiyor. Nitelikli aile, eğitime önem veren, öğrencisiyle düzenli olarak ilgilenen ve öğrencisinin sosyal ve kültürel anlamda gelişimine destek olan, bu imkanı okuldan talep eden ailedir. Yoksa biz daha;
Müfredata göre mi üniversite sınavı şekil almalı yoksa üniversite sınavına göre mi müfredat değiştirilmeli?
Üniversite lisenin devamı mıdır yoksa lise üniversiteye hazırlık mıdır?
Gayemiz herkesin üniversite okumasını mı sağlamaktır yoksa sınavsız üniversiteye geçişi mi sağlamaktır?
Amaç öğrencinin donanımlı, kültürlü bir birey olarak yetiştirilmesi midir yoksa üniversiteyi kazanması mıdır? Üniversite ya da daha üstü bir eğitim olmadan kültürlü olunmuyor mu?
Nitelikli insan yetiştirmek mi istiyoruz yoksa nitelikli insanlardan oluşturduğumuz (ya da oluşturduğumuzu sandığımız) nitelikli yerlere girmeye mi çalışıyoruz?
Nitelik, sınav için mi var? Yoksa sınav, niteliği sağlamak için mi var?
Daha bunun gibi sorular çoğaltılabilir. Lakin bu NİTELİK SORUNUNUN hem aile boyutu hem öğrenci boyutu hem de okul-öğretmen-idare boyutu olduğu unutulmamalıdır. Bu kapsamda ileriki günlerde bu konuyla ilgili fikirlerimi kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğim. Siz değerli okurlarımın da bu konuda fikirlerinin, düşüncelerimizi olgunlaştıracağı ve daha iyi öneriler geliştirmemize yardımcı olacağı muhakkaktır. Eğitimdeki kaliteyi artırabilmek ve her okulumuzun marka-model olması temennisiyle...