Abdullah DAMAR
'Eti Senin Kemiği Benim' Anlayışından, Alo-147'ye..
Yeni kuşaklar bilmez ama eskiden bir ustanın yanına verilen çırak, bir işyerine tatilde boş gezmesin diye gönderilen genç ve ilkokula öğrenci kaydına giden anne-babaların sıkça kullandığı deyimlerden biriydi ‘Eti senin, kemiği benim’ deyimi.
İlk ve ortaöğretim okullarının yarıyıl tatiline girmesiyle birlikte sosyal medyada fenomen haline gelen ‘Bir okul müdüründen velilere gönderilen yarı yıl tatili mesajı’nı okuyunca; ‘Eti senin, kemiği benim’ anlayışından, öğrenci ile ilgili en ufak bir tartışma ya da sürtüşme nedeniyle hemen telefonuna sarılarak Alo-147’yi arayan veliler gözümde canlandı.
Önce mesajı paylaşayım;
“Sayın velilerimiz; çocuklarımızın bu tatil sürecinde bocalamamaları için evinizde onlara okul ortamı oluşturun. Çocuklarınız okuldaki davranışlarını evlerinde de sergileyebilsinler. Mesela ayakkabı izlerini duvara çıkarabilsinler, evinizdeki masalara, dolaplara kazıyarak sevgililerinin isimlerini yazabilsinler, girdikleri her odanın ışıklarını açık bırakabilsinler, yedikleri içtikleri her şeyin kabuklarını gelişi güzel atsınlar, evinizdeki cihazlara zarar verebilsinler, yüksek sesle garip garip sesler çıkarabilsinler. Çocuğunuz tüm bunları yaparken gayet sakin davranın onlara sakın kızmayın, hele hele sakın vurmaya kalkmayın. Alimallah çocuğunuzun psikolojisi falan bozulur! Şurada on beş gün bir veya iki çocuk idare edeceksiniz. Aylar boyu yüzlerce çocuk değil ki, az sabır. Bakın psikoloji önemli, bozulursa düzelmez. Güzel bir tatil geçirmeniz dileğiyle.”
‘Eti senin, kemiği benim’ anlayışını meslek hayatımın hiçbir döneminde doğru bulmamış bir eğitimci olarak, Alo-147 uygulamasını da doğru bulmadığımı ifade ettikten sonra, bir okul müdürüne bu mesajı yazdıran ve hemen hemen bütün meslektaşlarımız tarafından da büyük oranda onaylanan bu olumsuz öğretmen-veli ilişkisine nasıl gelindiğini ortaya koymak gerekiyor.
Öncelikle öğretmenin statüsü, mesleki kariyeri, mesleki ve özlük haklarının geldiği düzey, meslekte yükselme olanakları, okullarda yönetime katılım, hakkaniyetsiz ödüllendirme sistemi, her düzeyde yaşanan nepotizm, ek kaynak alınması ve çeşitli adlar altında okullarda toplanan paralarda öğretmenlerin tahsildar konumuna getirilmesi, haksız disiplin soruşturmaları gibi birçok uygulama, öğretmen-veli ilişkisini olumsuz etkilemiş, öğretmenlerin saygınlığını, velilerin nezdinde adeta sıfırlamıştır.
Üstelik Alo-147 gibi, okullarda çözülmesi gereken problemlerin tümünün hemen en üst düzeyde disiplin sorunu haline getirilmesi uygulaması, yaşanan sorunların üzerine tuz-biber ekmiştir.
Mesajda sözü edilen ayakkabı izlerinin duvara çıkarılması, masalara, dolaplara kazıyarak sevgililerinin isimlerinin yazılması, girdikleri her odanın ışıklarının açık bırakılması, yedikleri, içtikleri her şeyin kabuklarının gelişi güzel etrafa atılması, okuldaki, sınıftaki eşyalara ve cihazlara zarar verilmesi, yüksek sesle garip garip sesler çıkarılması gibi davranışlar, sınıfta ve okulda eğitim süreci sonunda düzeltilmesi gereken davranışlarken ve yıllar boyunca bu davranışlar bir şekilde düzeltilirken; öğretmen-veli ilişkisinde gelinen aşama ve Alo-147 uygulamasının devreye girmesiyle, öğretmenler artık sadece ‘öğretim’ süreciyle kendilerini sınırlandırmaktadır.
Öğretmen-veli ilişkisi bozulmuştur ve sıraladığımız uygulamalar devam ettikçe giderek de bozulmaya devam edecektir. Olumsuz öğretmen-veli ilişkisi, eğitim-öğretim sürecini ve öğrencilerin gelişimini de olumsuz etkileyecektir.
Sorun, kısa sürede düzelecek bir sorun değildir ancak, öğretmen-veli ilişkisini olumsuz etkileyen unsurların süreç içinde ortadan kaldırılmasıyla düzelme yoluna girecek bir mahiyettedir.
Ne Eti senin, kemiği benim’ anlayışındaki edilgen veli, ne de Alo-147 uygulamasındaki ihbarcı veli, eğitim-öğretim sürecinin sağlıklı yürümesini sağlayacak anlayışlardır. Olması gereken, okulda, okul toplumunun bütün unsurlarının ‘Demokratik okul’ anlayışını hayata geçirdiği bir okul anlayışıdır.