EĞİTİMCİLER ŞİDDET GÖRMELİ!...

Son yıllarda öğretmenlik; fakülte mezunu olunca ve öğrencilik yıllarından başlayarak çalışılan Kpss sınavından da yüksek puan alınınca atanma şansı yüksek olan bir meslek haline geldi. 15 Temmuz Hain Fetö Darbe Girişimi ile birlikte mülakat ile birlikte yeniden revize edildi.

Öğretmenlere dair bir şeyler yazmak istediğinizde karşınıza çeşitli bilgiler çıkmakta:

Atanamayan öğretmenler diye yüzbinleri bulan bir öğretmen adayı kesim var. Kpss sınavından bir sonuç elde edemeyeceğini anlayanlar ücretli öğretmen olmayı tercih etmeye başladı. Yüzbinlerce ücretli öğretmen var. Ücretli öğretmenlerin de taşeron işçiler gibi kadroya alınmasını teklif edenler var. Bu da öğretmenlerin ücretli öğretmenliğe yönelmelerine sebep olacak.

Son zamanlarda öğretmenler, okul idarecileri şiddet gördü, dövüldü, darp edildi şeklinde haberler okuyoruz. Bu haberler ulusal medyada haber olunca dikkat çekmeye başlıyor. Bunun üzerine bazı yetkililer açıklamalar yapıyor. Sendikalar eğitimciye uygulanan şiddete karşı ‘Eğitimciye Şiddete Hayır’ şeklinde afişler hazırlıyor. Basın açıklamaları yapılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarı da bu tepkileri dikkate alarak eğitimciye uygulanan şiddete hayır kampanyasına destek veriyor.

Tabi bunlar durduk yerde olmuyor. Madde bağımlısı öğrencilerin sayısı arttı. Gençler saldırganlaştı. 3. sayfa haberlerinde eğitimlilerin şiddete başvurduklarını okumaya, izlemeye başladık.

Bazı veliler öğretmeni emir kulu görüyor. En küçük bir itiraz hemen şikayet olarak Ankara’ya, oradan valiye, validen okul müdürüne, okul düründen öğretmene kadar ulaşıyor. Öğretmenden savunma isteniyor. Öğretmenin moreli ise biranda sıfıra iniyor.

Sonra şikayet makamlarına yanlış anlaşıldı, şikayet geri alındı…türü cevaplar gönderiliyor. Cevap veliye kadar mesajla, e posta ile ulaşıyor. Aslında bu cevap vatandaşa verilen bir değerdir. Ancak vatandaş ise bu değeri öğretmen, okul idarecisi üzerinde bir kılıç sallar gibi kullanıyor.

Şayet veli bir valinin, bir bakanın hatta daha üst makam sahibi birinden öğretmenler için ‘öğretmenlik az mesai ile çok maaş alanların mesleği değildir’ şeklinde bir açıklama dinler, izler, okur veya okul kapısının dışında toplanan veliler arasında sıkça konuşulan bir konu olur ise öğretmenlere karşı bir önyargı sahibi olacaktır.

Şayet bir ön yargı vicdan ve insaf sahibi kişi tarafından düzeltilmez ise zamanla sahibi için bir son yargı haline gelecektir.

Bu yazımda okul idarecilerine uygulanan şiddete değinmeyeceğim. Ben de okul idarecisi iken bazı meslektaşlarım gibi üst makamlardan ve bazı velilerden şiddetin farklı şekillerine muhatap olduk. Hukuki mücadelem devam ediyor. Bu konuyla ilgili daha önce de bazı yazılar yazdım. Merak edenler önceki yazılarıma bakılabilir.

Medyada eğitimcilere yönelik şiddet haberlerini okuyunca fazla garipsemiyorum. Hatta eğitimcilerin peygamber mesleği olan öğretmenlik mesleğini icra ederken tepki, şiddet görmemelerinin anormal olduğuna inanıyorum. Bunu ‘Değerleri Olan Bir Öğretmen Olmak’ konulu bir seminerde öğretmenlerle paylaşınca önce tepki gösteren öğretmenler konu birlikte müzakere edilince sonradan bana hak vermeye başladılar.

Her eğitimcinin halden anlaması ve çözüm üretmede taşın altına elini koyması için şiddete maruz kalmış öğrencilerle, velilerle, idarecilerle iletişim kurmalı görüşüne sahibim. Eğitimciler; iyi, Teog sonrası ifade ile nitelikli okullarda görev yapmayı unutmalı. Her şartta ve her zeminde görev yapmaya hazır olmalı. Toplumsal iyileşmeler için projeleri, fantastik işleri bir kenara bırakıp öncelikle dezavantajlı öğrenci ve velilerle muhatap olmalı. Şiddet ve tepkileri fazla abartmamalı. Tabi ki herkes gibi adli makamlar da olup bitenleri seyretmemeli, herkes gibi görevlerini tam yapmalı.

Sadece üzüldüğüm ‘Eğitimcilere Uygulanan Şiddete Hayır’ diye kampanya yapanların ‘kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez’ anlayışından hareketle geçmişte eğitimcilerin itibarını aşağılara çeken çıkarcı siyasetçilerden farklı bir duruşlarının olmamasıdır. Benzer aşağılayıcı, yasakçı uygulamalara bazı eğitim yöneticilerinin de imza atmasıdır.

Eğitimcilerin siyasetçilerin duruşundan farklı bir duruşlarının olması gerekir. Eğitimciler siyasilerin her önerisine ‘başım üstüne’ demek yerine onları ikna etmek için çaba göstermeli. Tabi ki bunu yapacak eğitimcinin de donanımlı ve bir duruş sahibi olması gerekir.

Samimiyet Ah Samimiyet. ‘Din Samimiyettir’ diyordu. Özgürlük Peygamberi…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mahmut BALCI Arşivi