Abdullah DAMAR
DOĞAYI ANLAMAK
Daha dün büyük bir deprem yaşadık, binlerce canımız gitti. Bugün, doğu illerinde sel felaketi….
Umarım yarın başka bir felaket yaşanmaz!
Doğanın bir DNA’sı var.
Doğanın DNA’sı ile oynarsanız, doğa bunun bedelini insanlara çok ağır ödetir.
Bakın dünyada bir sürü örneği var.
Yerle bir olmuş, şehirler ve ülkeler…
Ne diyor doğa:
Fay hattımın üzerinde ev yapma, nefes alamıyorum, diyor.
Ovamın düzünde şehir kurma, en yumuşak karnımdır, taşıyamam, diyor.
Dere yatağımdan uzak dur, çok su içtiğimde… diyor.
Doğa, daha bir sürü şey diyor.
Binlerce yıl denemiş, deneyimlenmiş, doğruluğu her koşulda tescillenmiş; doğa ile ters düşüldüğünde insanlık çok büyük bedeller ödemiş.
Bir zaman sonra doğanın dili çözülmüş…
Doğa ile barışık yaşam öğrenilmiş...
Tabii ki, bu barışıklık, doğayı çözen ülkeler için geçerli.
Biz hala doğanın DNA’sını çözmedik.
Tüm mesele doğa ile barışık olma meselesidir.
Bu iş bu kadar basit!
Bunu anlamak için ille de âlim olmak gerekmez.
Doğa ile barışık yaşamak zorundayız.
Bu böyle değil, deme şansımız yok.
Bilim bilim!
Dünyada var olan bütün işlerin bir hesabı kitabı vardır. Hesapsız, kitapsız iş olmaz. Ne iş yaparsanız yapınız, önce; defteri, kalemi elinize alıp yapılacak işin, artısını, eksisini; kârını, zararını tek tek hesaplarsınız; döker, düşünür, tartarsınız; işi yapmak hesabınıza gelirse, kafanıza yatarsa bir yerlerden işe başlarsınız.
Hesapsız, kitapsız bir iş olmaz.
Her şeyde hesap kitap vardır.
Doğada yapacağınız işlerde de defteri kalemi elinize alıp hesap yapmak zorundasınız.
Kendi kanunlarınıza göre değil doğanın kanununa göre yapmalısınız bu hesabı, yoksa evde yaptığınız hesap çarşıya uymaz.
Kar ve rant hesabı bir yere kadardır.
Bedelini gariban insanlar öder…
Buna hakkımız yok.
Doğa ile şaka olmaz, olmuyor da!
Doğanın bu kaçıncı uyarısı…
Neden ders almıyoruz?
İnsan hayatı bu kadar ucuz mu?
Yapılacak şey çok basit; doğanın dengesini bozmadan, doğaya zarar vermeden, doğayı koruyarak, doğa ile birlikte yaşayabilmek...
Bunu yapmak çok zor değil ki!