DEĞERLERİMİZİN EĞİTİMİ VE DEĞERLERİMİZİN YAŞATILMASI GÖREVİ KİME EMANET EDİLMELİ?

Bu yazıyı Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğünün 25-29 Eylül 2017 tarihlerinde Afyonkarahisar’da Türkiye'deki bütün Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri ve Proje Anadolu Liselerinde görev yapan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri için düzenlenen ‘Değerler Eğitimi Çalıştay’ı vesilesiyle yazmaya karar verdim. Elbette bu tür çalıştaylar, toplantılar yapılmalı. Ancak bu tür toplantıların beş yıldızlı otellerde; israfa, vakit kaybına, eğitim ve öğretimin aksamasına, milletin bütçesine yük olacak uygulamalara neden olmadan yapılması gerekir.

Bazı şehirlerde değerler eğitimine yönelik çalışmalara devam edilirken, bazı şehirlerde ise Değerler Eğitimine alternatif çalışmalar yapıldığına dair duyumlar almaktayız. Ben ise bir süre İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde, birkaç yıldır ise kendi halimde Değerleri Yaşamak Ve Değerleri Yaşatmak konulu seminerlere devam ediyorum. Bir eğitimci olarak Milli Eğitim Bakanlığının Değerler Eğitimi Çalışmalarına devam etmesini olumlu bulmakla birlikte eğitim camiasında bu konuda bir birlikteliğin olmadığını da üzüntü ile paylaşmak isterim. Bir süre İstanbul İl Milli Eğitim müdürlüğünde çalıştığımızda Anasınıfından lise son sınıfa kadar Değerler Eğitimi aylık konu ve kavramlar listesi hazırladık. İstanbul’daki tüm okullara ilettik. http://www.istmem.com/Sayfa/24/Degerler-Egitimi.aspx

PEKİ DEĞERLER EĞİTİMİ ÇALIŞMALARINI KİMLERE EMANET ETMELİYİZ, BU İŞİ KİMLER YAPMALI?

Sonunda yazacağım cümleyi başta yazayım:

Bu emaneti özellikle yapacağı ve yaptığı bireysel ve kamu hizmetini ulvi bir emanet görev olarak gören yöneticilere teslim etmek gerekir.

Bir an düşünün; Değerler Eğitimi çalışmaları ‘Beni kapıda karşılayacaksınız, içeri girdiğimde ayağa kalkacaksınız, beni arabama kadar uğurlayacaksınız, bu kurumda ben ne diyorsam o olacak. Sivil toplum kuruluşları, sendikalar, şairler, yazarlar ne düşünüyor beni hiç ilgilendirmez. Bugüne kadar kimsenin yapamadığı yenilikleri ben yapacağım…’ diyen veya israfçı, tüyü bitmemiş yetimin hakkını, milletin imkânlarını kendi çıkarları için harcayan sonra da kitlelerin önünde çıkıp değerlerimizden söz eden yöneticilere teslim edilmiş olsun?

Bana sorarsanız bu iş kesinlikle bu tür kişilere teslim edilemez. Ancak şuan bu önemli görevler ne yazık ki millete sırtını çevirmiş seçilmiş veya atanmış kişiler eliyle yapılmaya çalışılmakta. Bize ‘haddini bilmelisin, edebinle adamsın, önce edep illa edep,...’ ilkelerini kazandırmaya çalışan, darbecilere karşı millete hizmet etsin diye oy verdiği Ak Parti sayesinde makam mevki sahibi olmuş ancak daha sonra, hak yemeye başlamış, mağduriyetlere, haksızlıklara sebep olmuş eğitim yöneticileri eliyle yapılan eğitim ve öğretim, değerler eğitimi çalışmaları sonuç vermez. Çünkü işin temelinde samimiyet olmadığı için bu işlerin bereketi de olmaz. Samimi, dürüş, liyakat sahibi olmayanların eliyle yapılan değerler eğitimi çalışmaları değerlerin değersizleştirilmişine neden olur.

Bu Emanet ‘Ben sınıfa abdestim olmadan girmem’ diyen Nurettin Topçu’dan, İslam birliği için çırpınan Sezai Karakoç’tan alıntı yaparak söze başlayan ancak öbür taraftan birçok yanlışa sebep olan kadroların yaptığı işlerden hayır gelmez. Bu işlerden hayır beklemek için günahlardan pişmanlık duyan ve affedilmek isteyen her günahkâr müslümanın önce tüm günahlarından tövbe etmesi ve sağlam bir boy abdesti alarak hayatında yeni bir sayfa açması gerekir.

Değerler Eğitimi’nin gündeme gelmesinde, değerler eğimine ihtiyaç duyulmasında sosyal hayatımızda yaşanan arızalı durumların artmasının rolü çok büyük rolü olmuştur. Gençlerimizin kendi tarihlerinden, geleneklerinden kopması, sosyal bozulmaların artması ve hedefsiz bir gençliğin yetişmesi birçok kişiyi endişelendirmeye başladı. Çözüm olarak değerlerin yeni nesillere aktarılması önerildi. Ancak bu değerlerden yeterince nasiplenmeyen büyükler ise kendilerini düzeltmenin dışında tutmaya çalıştılar. Sanki büyükler her konuda her şeyi tam yapıyor, sorun sadece gençlerde gibi davranıldı. Halbuki değerlerin yeni nesillere aktarılmasında en önemli rol model büyüklere düşmektedir.

Gençlerin sosyal meselelere ilgisiz olmaları, tarih bilincinden uzak olmaları eğitim camiasında da sıkça dile getirilince Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Antalya’da 2-6 Aralık 2014 tarihleri arasında düzenlenen 19. Milli Eğitim Şurasının açılış konuşmasında değerlere vurgu yapmasında bu konunun daha çok gündeme gelmesinde etkili oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu toplantıda özetle şunu söyledi.

“ 12 yıllık süreçte, yılların ihmalini gidermek için eğitimin altyapısında, muhtevada, programlarda, ölçme değerlendirmede köklü reformlar gerçekleştirdik. Şimdi eğitim öğretimde, artık biliyorsunuz, değerler dönemi başladı. Bu değerler döneminde, eskiden böyle bir şey yoktu ama şimdi değerler dönemindeyiz, gerçekten eğitim öğretim camiası bunu adeta ayrı bir branş olarak öğrencilerimize veriyor.”

https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/1536/ogrencilerimize-oz-guven-asilayan-bir-muhtevayi-egitim-sistemimize-kazandirmamiz-gerekiyor.html

19. Milli Eğitim Şurasında Değerler Eğitimine okul öncesinden itibaren ve öğretim programlarında etkin bir şekilde sarmallık anlayışla yer verilmesine kararı da alındı. İşte bu konuşmadan sonra ismi yanlış işlere bulaşan, SMS Belediye Başkanları, Siyasetçiler, Ak Parti sayesinde başkan olan bazı yerel yöneticiler bile Cumhurbaşkanı istedi diye Değerler Eğitimi çalışmalarına ilgi göstermeye çalıştılar. Ak Parti Teşkilatları da bu işlere eğilmeye çalıştı. Esnaflar, iş adamları kasalarında para çalan elemanlarından haberdar olunca çözümü değerler eğitiminde aramaya çalıştılar. (Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 7-8 Ekim 2017 tarihlerinde Ak Partinin Afyonkarahisar’da düzenlenen 26.İstişare toplantısında da bu konuya değinmesini Değerler Eğitimi açısından önemsiyorum.)

Değerler Eğitimine önem verdiğini söyleyen bazı yerel yöneticiler üst katta kendisine ayrı bir iftar sofrası alt katta garibanlar için ayrı bir iftar sofrası kuracak kadar ahlaki olmayan icraatlarını hizmet olarak takdim etmeye çalıştı. Demek ki etik kurallara dikkat etmeden çalışan bu tür idarecilerin, eğitimcilerin pano süslemeleri ile değerler eğitimi adına yapılan çalışmalarından verim alınamaz. Şayet değerlerimizin eğitimi ve değerlerimizin yaşatılması gücünü güçten haktan, adaletten, tevazudan ve İslami hassasiyetlerden almıyor ise yapılan çabalardan bir sonuç alınamaz.

Okullarda laik, seküler ve sol ideolojiden yana olan bazı öğretmenler önyargılı davranarak Değerler Eğitimine karşı dururken Değerler Eğitimini önemsediğini söyleyenler ise başka yanlışlarla değerler eğitimine zarar vermektedir. Halbuki Değerler Eğitimini önemseyen kişi gücünü sendikasından, partisinden, cemaatinden, mezhebinden, tarikatinden değil Kadim Adab-ı Muaşeret kurallarından, adil davranmaktan, liyakatten alır.

Özetlemem gerekirse Değerler Eğitimini önemseyen bir kişi Kadim İnsani ve İslami değerlere bağlı hareket eder. Değerler Eğitiminden nasibini alan bir kişi haksızlıklara, yolsuzluklara, usulsüzlüklere meydan vermez. Değerler Eğitimi sadece nutuk atmak, pano hazırlamak, tiyatro ve video izletmekle olmaz. Değerleri ruhen ve bedenen yaşamak ve yaşatmak gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mahmut BALCI Arşivi