Çocuk İşçiliği, Çocukları Eğitimden Uzaklaştırıyor!

Kapitalist sistem; işçinin ürettiği üründe cisimleşmiş artı ürüne el koyma, bunu sermaye çevrimine aktarma, doğa dahil her şeyi metalaştırma esasına dayalı bir üretim sistemidir. Bu anlamda yaklaşık beş yüz yıllık tarihi boyunca çeşitli aşamalardan geçerek günümüze gelmiş ve halen de dünyada hakim üretim sistemi olmaya devam etmektedir. 

Kapitalizm; onar ve ellişer yıllık devresel krizlerle de mündemiçtir. Ancak yaşanan tarihsel süreçte bu krizleri aşma yolunu bulmasını da bilmiştir. Krizlerin nedenleri ve sonuçları bu yazının kapsamı dışında olmakla birlikte, kapitalizmin, üretim maliyetlerini düşürme amacıyla kadın ve çocuk işçiliğine başvurduğu bilinen bir gerçektir. Özellikle son yıllardaki başta Suriye olmak üzere yurt dışından sığınmacıların çocukları kapitalist sistem tarafından iştahla karşılanmaktadır. 

Oysa Türkiye’nin de imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, 18 yaşın altındaki tüm bireyleri çocuk olarak kabul eder. Evrensel olarak kabul edilen bu Sözleşme, çocukların “ekonomik sömürüden, eğitimi açısından sakıncalı, sağlığı ve fiziksel, zihinsel, manevi, ahlaki ve sosyal gelişimi açısından zararlı her tür işten korunması” gerektiğini belirtir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) tanımına göre ise çocuğa fiziksel, zihinsel, sosyal veya ahlaki açıdan zarar veren; sağlıklı gelişimini ya da eğitime katılımını veya devamını engelleyen, onu potansiyelini gerçekleştirmekten uzaklaştıran ve saygınlıklarını eksilten her türlü çalışma biçimi çocuk işçiliğidir. Buna göre çocuk işçiliği şunları içerir: 

-Çocuklar için zihinsel, fiziksel, toplumsal ya da ahlaki açılardan tehlikeli ve zararlı işler; 

-Okula düzenli devam etmelerini engelleyerek eğitimlerini aksatacak işler; 

-Okullarından erken ayrılmalarına yol açacak işler; 

-Çocukları okullarıyla aşırı uzun süren ve ağır işleri beraber yürütmek zorunda bırakan işler. 

Günümüz dünyasında, ülkelerin üzerinde uzlaştıkları az sayıdaki konulardan biri çocukların çalışmaması konusundaki yasal düzenlemelerdir, bu konuda tanımlanmış ve çok net belirlenmiş kurallar bulunmaktadır. Buna rağmen çocuk emeği çoğu zaman bu yasal düzenlemelerin, denetlemelerin ve yaptırımların dışında, kayıt dışılığın gölgesinde varlığını sürdürmektedir. 

Uluslararası ve ulusal düzenlemelere göre 15 yaş altında çocukların çalışması yasaktır ve 15 yaş üstündeki çocukların ise çalışma koşulları, çalışma saatleri, işe başlarken sağlık kontrolleri ve sonrasında da sağlık takipleri yasalarca düzenlenmiş durumdadır. Oysa bugün çoğunluğu 15 yaş altında çalışmaya başlayan çocukların neredeyse tamamı yasalarda belirlenen çalışma koşullarına aykırı bir biçimde çalışmaktadırlar. Arkadaşlarıyla oyun oynaması, okulda olması ve ailesiyle vakit geçirmesi gereken çocuklar; tarlada, fabrikada, atölyede ve sokakta çocukluklarını çalışarak geçiriyorlar. 

Bu çocuklar; en fazla pazarcılık, giyim sektöründe işçi/çırak, tezgahtar, gıda sektöründe hizmet, imalat sanayinde ve esnaf yanında çıraklık yapan çocuklar uzun saatlerde çalışmaktadır. Yoksul ailelerin çocuklarının eğitimlerine ara vermek pahasına çalışmak zorunluluğunda kaldıkları, çoğunlukla ortaokuldan liseye geçiş sürecinde okulu bıraktıkları görülmektedir. 

Çocuk işçiliği konusunda; Semerci ve diğerleri (2017) tarafından yapılan ‘Çalışan çocuk’ araştırmasının sonuçlarının eğitim boyutu gerçekten dehşet vericidir. Bu araştırmaya göre; çocukların yüzde 60’ı herhangi bir okula kayıtlı olduğunu belirtmiştir. Mevzuata gereği çocuklar 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul ve 4 yıl liseye devam etmek zorundadır. İlkokul ve ortaokul kayıtları adrese dayalı nüfus kayıt sistemi üzerinden otomatik olarak yapılmaktayken, lise kayıtları ise çocukların ortaokulda girdiği sınavın ve yerel yerel yerleştirme sisteminin sonuçları üzerinden olmaktadır. Sadece, lise eğitimine devam eden çocuklar açık liseye de devam edebilmektedir. Araştırmaya katılan tüm çocukların 12 yıllık zorunlu eğitim dönemi içerisinde yer aldıkları göz önünde bulundurulursa yüzde 40’ı mevzuata göre zorunlu kılınan eğitimlerine devam etmemektedir. Bu oran, çocuk işçiliğinin geldiği boyutun nerelere vardığını göstermektedir.  

Zaman zaman basında yer alan, hem eğitimine devam etmeyen, hem de iş hayatında olmayan çocuklar konusunun öznesi işte bu çocuk işçilerdir.  

Bu anlamda, ülkemizin geleceği olan çocuklarımızı eğitim hakkından mahrum bırakmamak için imzaladığımız uluslararası sözleşmelere bağlı kalmak gerekli ve zorunludur. 

Kaynaklar 

Pınar Uyan Semerci, Emre Erdoğan, Gözde Durmuş. (2017). Çalışan Çocuk Bağcılar ve Küçükçekmece Pilot Araştırması. Bilgi Üniversitesi Yayınları. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Abdullah DAMAR Arşivi