Abdullah DAMAR
BİLSEM'lere Öğrenci Seçimi Krizi!
Bilim ve Sanat Merkezleri (BİLSEM), ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki özel yetenekli öğrencilerin bireysel yeteneklerinin farkında olmaları ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını sağlamak amacıyla valiliklerin teklifi üzerine Milli Eğitim Bakanlığınca açılan eğitim merkezleridir.
Zihinsel, resim ve müzik alanlarında, yaşıtlarına göre daha hızlı öğrenen; yaratıcılık, sanat, liderliğe ilişkin kapasitede önde olan, özel akademik yeteneğe sahip, soyut fikirleri anlayabilen, ilgi alanlarında bağımsız hareket etmeyi seven ve yüksek düzeyde performans gösteren çocuklar, belirlenen sınavlar ve tanılamalar sonucunda, tespit edilerek BİLSEM’lerde yetenekleri doğrultusunda yetiştirilir.
BİLSEM sınavları ve tanılamalara girecek öğrencilerin tespiti, kurumların açıldığından bu yana sınıf öğretmenlerinin yetkisi dâhilindedir. Sınıf öğretmenleri sınav takvimine göre öğrencilerin hangi yetenek alanında sınava gireceğine karar vererek, bu öğrencilere ait işlemleri sistem üzerinden yapar. Yani isteyen her öğrenci sınava başvuru yaparak giremez.
Yine bu okullar açıldığından bu yana uygulanan bu yöntem 2021-2022 Eğitim Öğretim Yılında kısmi değişikliklere uğradı ve ne olduysa bu değişikliklerden sonra oldu. Şöyle ki;
Zaman zaman değişmekle birlikte bu eğitim öğretim yılına kadar ilkokulların 1, 2, 3, ve 4. sınıflarından BİLSEM’lere aday gösterilen öğrencilerin sayısı konusunda herhangi bir kısıtlama yoktu. Bu dönem bu usül değişerek, her okulda her sınıf düzeyinde her bir yetenek alanı için öğrenci sayısının en fazla %20’sinin aday gösterilebileceği düzenlemesi getirildi. Bir başka değişiklik ise resim ve müzik alanlarında öğrencilerin herhangi, bir genel yetenek sınavına tabi tutulmadan doğrudan tanılama yapılmak üzere önerilebileceği konusudur.
Bu değişikliklerden resim ve müzik yetenekleri alanıyla ilgili olan, yerinde bir değişikliktir çünkü resim ve müzik alanlarında yetenekli olan çocukların mutlaka genel yetenek alanında da yetenekli olması ve bir baraj sınavına girmesi doğru değildir.
Ancak her okulda her sınıf düzeyinde her bir yetenek alanı için öğrenci sayısının en fazla %20’sinin aday gösterilebileceği düzenlemesi doğru değildir ve birçok okulda öğretmenleri ve velileri karşı karşıya getirmiştir. Düzenlemeyi kısaca bir örnekle açıklayacak olursak; A okulunun, 30 mevcutlu 2-C sınıfından, öğretmen, her bir yetenek alanı için sınıf mevcudunun % 20’si olan en fazla 6 öğrenciyi aday gösterebilecektir. Her öğrenci en fazla iki yetenek alanından aday gösterilebilecektir. Bu durumda her bir yetenek alanından 6 öğrencinin seçimi sınıf öğretmenlerini oldukça zorlamıştır. Resim ve müzik yeteneği alanında öğrenci seçimi konusunda tartışmalar yaşanmasa da, özellikle ‘Zihinsel yetenek’ alanında sınıf öğretmenlerinin yaptığı seçimler, veliler tarafında tartışılmış adeta öğretmenlerin mesleki formasyonları sorgulanır hale gelmiştir!
Öğretmenleri ve velileri karşı karşıya getiren zihinsel yetenek alanına öğrenci tespiti ile ilgili kriterler şu şekildedir;
-Sorulan sorulara hızlı yanıt verir.
-Uzun zaman önce öğrendiği bilgilere yönelik sorulara doğru yanıt verir.
-Yeni bir konu öğrenmek için sorular sorar.
-Sebep sonuç ilişkisini hızlı kurar.
-Problem çözümlerinde başarılı tahminlerde bulunur.
-Yalnız başına çalışmayı tercih eder.
-Bağlantısız fikirler arasında alışılmadık bağlantılar kurar.
-Başkalarına garip gelen orijinal deneylere girişir.
-Verilen görevi tamamlamada ısrarcıdır.
-Çalışmalarında mükemmeliyetçi bir tutum sergile.r
-Yoğun bir şekilde çalışır.
-Karşılaştığı engellere rağmen çalışmasını sürdürür.
-Kendisine koyduğu hedefleri gerçekleştirir.
Sınıf öğretmenleri, öğrencilerin zihinsel yetenekleriyle ilgili tespitlerde özellikle sınıf içi etkinlikler, sınıfta yaptığı ölçme-değerlendirme uygulamaları ve yukarıdaki kriterlere göre çocuğun durumunu tespit ederek, değerlendirme yapar, bu süreçte de bu şekilde değerlendirme yaptı. Ancak her velinin, kendi çocuğunu bu sınavlara girdirme hevesi, MEB tarafından getirilen kısıtlamayı göz ardı ederek bütün sorumluluğu öğretmene yüklemeye çalışması, hadlerini aşarak öğretmenin mesleki formasyonunu sorgular hale gelmeleri ve hatta çocuğu sınavlara girmeye aday gösterilmeyince okul değişikliği yapmaya varacak kadar pervasızlaşmaları birçok meslektaşımızı üzmüş, motivasyonlarını kırıcı etki yapmıştır!
Aslında yaşanan bu kriz, yeni bir durum değil, sadece BİLSEM tartışmalarıyla gündeme gelen ve buzdağının görünen kısmıdır. Krizin nedeni, öğretmenlik mesleğinin statüsünün, ekonomik, mesleki ve özlük hakları açısından yıllar içinde iktidarlar tarafından yerlerde sürünür hale getirilmesi ve öğretmenlerin itibarsızlaştırılmasıdır.
Konunun bir başka boyutu da, zaten pandemi döneminde bozulan öğretmen, veli, öğrenci ilişkisinin henüz tamir edilmeye başladığı bu günlerde, MEB tarafından böylesi bir kontenjan kısıtlamasının neden yapıldığının anlaşılamamasıdır. Sorun, çok sayıda çocuğun sınava girmesiyse, zaten sınav odaklı hale gelmiş eğitim sistemimizde bu sınavın mı fazlalık yaptığıdır?
Bu düzenlemeyle, okul ikliminin ve öğretmen veli iletişiminin ortasına bomba atılmış, onarılmaya çalışılan ilişkilerin üzerine tüy dikilmiştir! MEB, bu düzenlemenin getirdiklerini ve götürdüklerini sorgulamalı, önümüzdeki eğitim öğretim yılında bu yanlış kararından dönmelidir.