Eğitim Bir-Sen'den Genel Müdür Adnan Boyacı'ya Eleştiri
OPERA- BALE VE KÜLTÜREL İKTİDAR
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın belirli aralıklarla -adeta kendi muhalefetini yaparcasına- bir çok alanda yapılan atılımlar ve yeniliklere rağmen "Eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz kültürel iktidarı sağlayamadığımızı düşünüyorum" diyerek 18 yıllık Ak Parti iktidarının zayıf noktasını gündeme getirmesi son günlerde konunun tekrar tartışılmasına neden oldu.
İbn Haldun Üniversitesi'nin açılışında Sayın Cumhurbaşkanı konuyu tekrar tartışmaya açarken, ".. Genç bir nüfusa sahibiz ancak medeniyet tasavvurumuzu hayata geçiremiyoruz." diyerek öz eleştiri yaptığı değerlendirmesinde meselenin kendi iktidarları ile sınırlı bir sorun olmadığını ifade etmiştir. Sayın Erdoğan, "Ülke ve millet olarak kendimizi kontrolsüz bir batılılaşma fırtınasının içinde bulduk.Fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için çıkılan yolun en sığından, en bayağısından bir batı taklitçiliğine dönüşmüş olması cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır." diyerek dünden bugüne kıblesi batı olmuş hikayemizi özetliyor.
Cumhurbaşkanı tarafından, gerçek iktidar manifestosu olarak zikredildiği bir ortamda, durumdan vazife çıkarması gereken iki bakanlıktan birisi kuşkusuz Milli Eğitimdir. Bu bakış çerçevesinde yeni bir ufuk ile hareket ederek bir eğitim paradigması ortaya koymasını beklediğimiz MEB bürokrasisi, ne yazık ki konuyu pek anlamışa benzemiyor.
Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan son mesleki çalışma programında, neredeyse her gün Opera ve Bale gösterisinin olması "MEB'i yöneten akıl ile Sayın Cumhurbaşkanı arasında doku uyumu var mı?" sorusunu akla getiriyor desek abartmış olur muyuz bilemedim.
Daha önce de cuma namazını dikkate almadan hazırlanan uzaktan eğitim programı yüzünden tartışılan MEB'in, mesleki eğitim bağlamında ihtiyaç olarak gördüğü bu yaklaşımın, öğretmen yetiştirme vizyonu açısından nereye tekabül ettiği ortadadır.
18 yıllık Ak Parti hikâyesinde, eğitim ve kültür, "bir fire odağı" olarak gözüküyorsa -ki Cumhurbaşkanı böyle düşünmektedir- kayıpların telafisi ve hataların tedavisi için doğru bir reçeteye ve bu istikamet ile eşgüdümlü akla ve kadroya ihtiyaç olduğu ortadadır.
Kültürel iktidarın, İstanbul'un fethini "işgal" olarak ifade eden bir bakış açısıyla ya da, bale/opera merkezli öğretmen yetiştirme vizyonuyla ne kadar mümkün olduğunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
İdris Şekerci
EBS İstanbul 6 No.lu Şube Başkanı