Erhan Ziya SANCAR

Erhan Ziya SANCAR

VİVA TÜRKİYE REPUBLİCA

‘Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.’ diyor Mustafa Kemal Atatürk.

Kuruluşunun üzerinden tam bir asır 1 yıl geçti, yüzyıl dile kolay, tam 101 sene..

Armageddon yaklaşırken ülkemde bir konsensüs sofrasına ihtiyacımız var.

Farklılıkları ön plana çıkardığımız değil benzerliklerde birleştiğimiz ortak bir sofra..

İşte Cumhuriyet bana göre farklılıkların bizi zenginleştirdiği bölünürsek yok oluruz bölüşürsek tok oluruz mottosunun hayata geçirilmiş şeklidir.

Dünyada saflar netleşiyor saflar bunu anlamasa da.. .

III. Dünya Savaşı fragmanı şu anda sergilenmeye başladı.

Büyük İsrail Devleti kurulması için vadedilmiş topraklarda önemli yer tutan kuşatılmış ülke Türkiye'mde yaşayanların, vatanperverlerin , bu vatanın güzel evlatları artık örgütlenmesi gerekiyor.

Bu örgütlenme fetö benzeri CIA maşalarından değil, cemaat ya da köy tipi dernek örgütlenmelerinden değil "Mevzu bahis vatan ise gerisi teferruattır. " diyen milliyetçi vatanperverlerden oluşmalıdır.

2007’den beri 29 Ekimlerde tam 16 yıldır yaptığım konuşma metnidir;

Sayın Meslektaşlarım,

Öpüp de başımıza koyduğumuz ekmek gibi mübarek, memleketimizin aziz köşesi bu memleketin değerli insanları,

Yarınımız, umudumuz, muradımız, çiçeklerimiz; gül benizli, reyhan soluklu, aydan arı sudan duru sevgili çocuklar,

Cumhuriyetle ilgili ödevlerin tamamlanması görevinin sahibi, gül yetiştiren insanlar, memleket bahçesinin bahçıvanı öğretmenler,

Memlekete hizmet yolunda fedakarca çalışan mesai arkadaşlarım!..

Ve ey yeryüzüne irfan, adalet ve medeniyet getirsin diye beşer kılığına bürünüp yere inen kutsilik ruhunun taşıyıcısı,

Ey daha düne kadar tarihin büyük düğümlerinin eteklerinde bağlanıp çözüldüğü, atının üzengisini öpmenin büyük şeref sayıldığı,

Ey düşmanının bile hakkını teslim etmek zorunda kaldığı büyük milletim,

Ve ey gözü, ümidi bu meydanda, bu meydanlarda olan Türk Milleti…

Bugün burada bu güzel günde,

koca tarihin ve gök kubbenin şahitliğinde,

Birçok yıkılışa ve dirilişe şahit olmuş bu cennet vatanın şahitliğinde,

Gazilerin ve şehitlerin şahitliğinde,

Yunus Emrelerin, Nene Hatunların, Belek gazilerin, Akçakocaların, Hacı Bektaşların şahitliğinde,

Yastığı mezar taşı, yorganı kar olanların şahitliğinde, ceddimizin ve son devletimizi kuranların manevi huzurunda,

Milletimizin en büyük bayramlarından birini kutlamak için toplandık.

Devleti kuranlara, şimdi toprağın altında ya da üstünde olanlara şükran hislerimizi ifade etmek için toplandık.

Cumhuriyetimizin yıl dönümünü ve bayramımızı kutlamak için toplandık.

Bayramımız hepimize kutlu olsun.

Bugün şehitlerimizi, gazilerimizi, o acılı günlerin ardından, o sefaletin, o viraneliğin içinden ilelebed payidar kalacak, mevcudiyetimizi teminatı kıldığımız devletimizi kuranları şükranla anıyoruz.

Bugün bu alandayız .

Memleket toprağına meydan meydan Cumhuriyet mühürleri vuruyoruz.

Bu meydanlardan meydan okuyoruz.

Peki bu meydana, bu güne nereden ve nasıl geldik?

Seferberliklerden, dolup dolup boşalan kışlalardan, kıtlıklardan, gidilip dönülmeyen yerlerden, gonca gülün tazelerinin kırıldığı cephelerden geldik bu meydana…

Ve kanlı Yemen’den

ve yiğitlerin harman gibi savrulduğu Çanakkale’den,

ve Balkanlardan ve Kafkaslardan ve anaların babalarını ümidini kestiği Kore’den, Kıbrıs’tan geldik bu meydana…

Yolsuz, okulsuz, ilaçsız, ışıksız günlerden geldik bu meydana…

Hey onbeşli onbeşli Tokat yolları taşlı onbeşliler gidiyor kızların gözü yaşlı diyerek geldik…

Ey vatan gözyaşların dinsin yetiştik çünkü biz diye haykırıp, düğüne gider gibi cenge giden yiğitleri, cephenin mermisini canının paresinden yeğ tutan kadınları arkamızda bırakarak geldik bu meydana…

Bizler daha müreffeh yaşayalım diye nefislerine kelepçe vuran, yemeyen, içmeyen, babalarımızı, annelerimizi, ninelerimizi arkamızda bırakarak geldik bu meydana…

Merdin dayanıp namerdin kaçtığı, gümbür gümbür gümbürdenen meydanlardan geldik bu meydana…

Velhasıl bu vatan kimin sorusuna en güzel cevabı vererek geldik bu meydana…

101 yılda büyük işler başardık ancak Atatürk’ün “Cumhuriyet fikren, ilmen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister.” diye tarif ettiği gençliğe gerekli şartları sağladığımız söylenemez.

Bugün tarih yepyeni oluşumlara gebedir. Yepyeni aksiyonların zembereği kurulmaktadır.

Tarihin bu gündönümü çağında, birliğimizi-dirliğimizi, sevimizi-saadetimizi çekemeyen şer güçler, yine memleket semalarımızın o berrak görünümünü bozmak için uğraşıyor.

Neler yapmadılar ki…

Kardeşi kardeşe kırdırmak istediler, bizi bölmek istediler, ötekileştirmek istediler…

Sağ sol, laik anti laik, Sünni Alevi, Türk Kürt diye bölmek istediler.

Kardeşi kardeşe hedef gösterdiler. O zaman bilinsin ki Türk Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir.

Her ağacın kurdunun özünden olduğu gerçeğini iyi bilenler, bizi bize düşürmek için elinden geleni ardına koymuyor.

Çağdaş bir toplum olma yolundaki koşumuza çelmeler takmak istiyorlar. Bu hedeflerine ulaşmak için bizi hedefsiz ve hafızasız bırakmak istiyorlar.

Biliyorlar ki, hafızası olmayanın ne muhayyilesi ne de hedefi olabilir.

Biliyorlar ki tarihini bilmeyenin coğrafyası değişiyor.

Ve bu oynak coğrafyanın liderleri kaypak oluyor.

Hem kaypak, hem hain, hem de kardeşini arkadan vuran kalleş…

Dağ başı yine dumanlıdır. Aslan payına yine aslan olmayanlar taliptir. Dünyanın bütün coğrafyalarında mazlumlar ve çocuklar gözyaşı dökmektedir.

Haklının değil güçlünün, zorbanın sesi gür çıkmaktadır.

Çocuklarımıza zorunlu dün eğitimini vermediğimiz müddetçe coğrafya kaderdir, ninnisini söylemeye devam edeceğiz.

Dünyanın yaşadığı değişim ve dönüşüm sürecini, ağır bedeller ödemeden, milli menfaatlerimiz ve milli hedeflerimize halel getirmeden yaşayabilmek için iyi bir tarih şuuruna ve gücünü milletten alan bir vizyona sahip olmak zorundayız. Tarihini bilmeyenin coğrafyasını başkaları çizer.

İçinde bulunduğumuz koordinatları okuyabilmenin yegane anahtarı budur. Hiçbir muhasebe bizi ümitsizliğe sevk etmemelidir.

Atatürk ve çalışma arkadaşları, seferberlik nesli öyle sağlam bir temel atmışlardır ki, bizim her zaman için hamle yapma imkan ve gücümüz vardır.

Devlet kurmanın timsali olan Türk milletinin bekasının ve milletler camiası içinde hak ettiği yeri almasının yegane biçimi cumhuriyettir. Bunun bilinci içinde devletimize ve cumhuriyetimize sahip çıkalım.

Birlik ve beraberlik içinde, sevgi içinde, değerlerimizin değerini bilerek çalışalım.

Kendimizi küçük görme hastalığından kurtulalım.

Bu meydanları bizlerle birlikte bütün milletimizin ve insanlığın gönüllerinin bayram yerlerine döndürelim.

Dünyanın gözü, insanlığın umudu bu meydandadır, sizlerdedir, çocuklarımızdadır..

Bu asra bizim damgamız vurulacaktır. Buna mecburuz.

Çünkü sadece bizim için değil, bizimle ilgili oyunlara alet olanlar dahil bütün dünya için hayırlısı bu olacaktır.

Hepimiz aynı gemideyiz, gemiye zarar verirsek hepimiz boğuluruz…

Gidecek başka coğrafya yok gidecek başka vatan yok…

Zaten şunu biliyoruz ki Türk vatanından kaçmaz, o toprağa gömülür şehit olur, o toprağı vatan yapar.

Vatanını yaşanmaz bulanlar vatanını yaşanmaz kılanlardır.

Bugün burada, bugün Türkiye Cumhuriyetinin meydanlarında bütün dünyaya yeni bir hamlenin müjdesi haykırılsın.

Bugün burada, fevkalade güzelliklerin kozası örülsün.

Bugün burada, yepyeni ufuklara doğru kısraklar doru atlar eyerlensin.

Akıl ile, adâp ile, ahlâk ile, adalet ile, aşk ile muasır medeniyet sürecimiz devam etsin.

Bugün burada, ecdad bize gülümsesin.

Bugün burada, dallar yapraklar kökleri ile buluşsun.

Bugün burada, bütün fertleri ile Türk Milleti bayram etsin.

Allah şehitlerimizin mekanını cennet eylesin.

Bilinsin ki şehitler ölmez vatan bölünmez.

Biz amip değiliz ki bölünelim.

Ruhun şad olsun Mustafa Kemal.

Ruhunuz şad olsun bu toprakları vatan yapanlar..

Bayramınızı bu duygularla tebrik eder, dünya durdukça bu bayramların yepyeni meydanlarda, yepyeni ufuklarla ve yepyeni umutlarla sürüp gitmesini diler, sevgi ve saygılar sunarım.

29 Ekim 2024

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Erhan Ziya SANCAR Arşivi