Süleyman PEKİN
RUSYA’NIN ORTAASYA’YI SÖMÜRÜ POLİTİKASI – 2
Detaylara indiğimizde incelikli siyasetin varyantlarını daha net görebilmekteyiz. Örneğin İslamî vakıfların ve camilerin malını-mülkünü devletleştirmek, medreselerdeki din adamlarını sürgüne göndermek Ortodoks misyonerlik için bir ön alma çalışması. Rus yazışmalarında Türkistan isminin kullanımın yasaklanmasının bugün bizim ödevimizin başlığına bile tesir etmesi örneğin. Bu ismin kalkmasıyla birlikte Kazakların, Kırgızların, Özbeklerin, Türkmenlerin boy duygularını kabartıla kabartıla yeni milletler ve Kazakça, Kırgızca, Özbekçe, Türkmence üzerinden yeni lisanlar oluşturularak sonra da bu farklılıklardan kalıcı husumetler üretmek moduna geçilmiştir.
Kafkasya ve Türkistan Türklerinden yüzbinleri işçi sıfatıyla geniş coğrafyadaki başka bölgelere göçtürüp boşaltılan bölgelere Rus yada Rusumsu milletlerin yerleştirilmesi de orta vadeli politikalar meyanında uygulanabilmektedir. Rusya, Türkistan bölgesini yalnızca hammadde kaynağı olarak görmüş ve pamuk dışındaki ürünlerin ekilmesine izin vermeyerek tarımsal sömürü politikası da gütmüştür. Türkistan Türklerinin elindeki toprakları çeşitli yöntemlerle ele geçirerek Rusya’dan gelen göçmenlere dağıtan Ruslar, halk baskı ve zulme karşı isyan edince de sertlikle bastırarak ve çok sayıda insanı sürgüne gönderme yoluna gitmiştir. Liderleri ortadan kaldırıp halkı başsız bırakma ve sonra da istibdat altında yönetmek için dizi dizi tedbir üretme onların işidir.
Aslına bakılırsa tarihsel kronoloji üzerinden periyodik bir işgal, istila ve sömürü söz konusudur. Moskova Knezliği’ni 1547’de Rusya Çarlığı’na dönüştüren Korkunç (Grozni) lakaplı IV.İvan zamanında 1552’de Kazan, 1556’de Astrahan, 1598’de Sibir Hanlıklarını; Çarlığı İmparatorluk haline getiren Büyük (Deli) lakaplı I.Petro ve politik takipçisi II.Katerina zamanında 1783’te Kırım Hanlığı’nı, 1790’larda Kazak Hanlığı’nı; Rusya’yı ayağa kaldıran reformların sahibi II.Aleksandır zamanında 1866’da Hokand, 1868’de Buhara, 1873’de Hive Hanlıklarını ve III.Aleksandır zamanında da 1884’te Merv’i alarak Türkmen Diyarını ele geçirmişlerdir.
Ruslar Türkistan’da Baymirza Hayıt’ın ifadesiyle “Sürekli beslenen fakat hiç doymayan” bir tutum takınmışlardır. Rusların Türkistan Valiliği’nin merkezi olan Taşkent’te “Yeni Şehir” adı verilen yere çok sayıda Rus göçmeni yerleştirilmiş, aynı zamanda bölgeye Batılı tarzda fikirlerin girmesi engellenerek gelişmesi istenmemişti. 1897’de Ortaasya’nın 10,3 milyonluk nüfusunun yüzde 90’ının Türkler oluşturmasına karşın mahkemelerde, okullarda ve devlet dairelerinde Rusça tek resmî dildi. Bölgeye medenileştirme misyonu noktasından bakan Rusya, 19.yy’ın ikinci yarısında Prens Gorçakov’un ağzından “Rusya’nın Orta Asya’da karşılaştığı durum, hiçbir sosyal organizasyonu olmayan, yarı vahşi ve göçebe halklar karşısındaki bütün medenî devletlerin problemleriyle aynıdır. Tıpkı Amerika Birleşik Devletleri’nin Kuzey Amerika’da, İngiltere’nin Hindistan’da, Fransa’nın Cezayir’de ve Hollanda’nın kolonilerinde olduğu gibi” diyerek niyetini ortaya koymuştur.
Ruslar Türkistan’da önce maşa olarak kullanabilecekleri idarecileri başa geçirerek halktan ağır vergiler toplama yolunu seçmişler sonra da “Siz kendinizi idare etmekten acizsiniz” diyerek idareyi tamamen uhdelerine geçirmişlerdir. Yerli Türklere ise sadece küçük memuriyetler vermişlerdir. Adaletsiz ve zulümkâr idarelerinden şikâyete hak tanımadıkları gibi ve haksızlıkları tenkit edenleri de ya idam etmişler ya da zindanda çürütmüşlerdir. Rus idaresinde yolsuzluk bir sektör olmuş ve özellikle Türkmenistan’daki subayların ve sivil idarecilerin 3’te 2’si hırsızlık, rüşvet, sahtekârlık ve cinayet suçlarından ya mahkeme yada mahkûmiyet görmüşlerdir.