Selçuk TÜTAK
ÇOCUKLAR ORUÇ TUTMALI MI TUTMAMALI MI?
Evvela, kimin oruç tutup kimin tutmadığı kimseyi ilgilendirmez. Kişi kendisinden ve ailesinden sorumludur. Başkasına müdahil olmaya dinen izin de yoktur. Ancak tebliğ etmek kavl-i leyyin ile anlatmak ve davet etmek herkesin hakkıdır. Herkes birbirine saygı duymak zorundadır. Oruç tutanların tutamayanlara ya da tutmayanların tutanlara karşı tutumları ahlaki, insani ve vicdani çerçeve içerisinde incitmeden olmalıdır.
Herhangi bir hastalığı olmayıp reşit olan herkese de farzdır. İslamiyet'in şartlarındandır. Orucun hemen hemen bütün dinlerde ve inanışlarda yeri olduğu da aşikardır. İsteyen araştırabilir. İslamiyet'te de bu bir emirdir.( Bakara Suresi, 183. ayet: Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.
Bakara Suresi, 184. ayet: (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz-sizin için daha hayırlıdır.)
Hal böyleyken inkar etmek çok tehlikeli kapıların açılmasına sebebiyet verebilir. Bu emre ve şartlara inanan fakat tembellik gösteren ya da dinde lakayt, muhakeme-i akliyede kıt olanların da sorumluluğu ortadan kalkmaz. Bu da böylece bilinsin.
Benim esas değinmek istediğim konu ise belirli bir yaşa gelmiş, oruç tutabilecekken ebeveynlerin orantısız şefkatlerinden dolayı tutamayan çocuklara yönelik olacaktır.
“Öyle ise, işi bırak o Âdil-i Rahim’e. Fazla şefkat elemdir; fazla gazap zemime.”
''Allah’ın şefkatinden fazla şefkat cehalettir...''
Aman çocuğum aç kalmasın, üzülmesin, başkası yemek yerken benim çocuğum onun elindeki yiyeceklere bakıp canı çekmesin gibi malayani bahanelerle çocuğuna oruç tutturmayan ebeveynler kendi eliyle çocuğunun geleceğini ateşe atıyorlar farkında değiller. Zira Allah'ın şefkatinden fazla şefkat göstermek şefkat değil zulümdür. Haşa Allah senin çocuğunu düşünemeyecek ya da merhamet etmeyecek kadar zalim mi? Senin bu hareketin yani orantısız şefkatin Allah'ın şefkatine bir kusur isnat etmektir. Sonsuz şefkate karşı bir ishfaftır. Allah muhafaza gazabı celp edecek kadar büyük bir kusurdur.
Ağaç yaşken eğilir. Eğer zamanında verilmesi gereken kazanımlar verilmez ve benimsetilmezse sonradan kabul ettirmek ve hayata geçirmek müşkülleşecektir. Ebeveynler genelde şöyle düşünür: Daha çok küçük benim çocuğum, namaz kılmasın beş vakit her daim zorlar soğutur. Sabah namazı da ters bir zamanda zaten, benim güzel çocuğum biraz daha uyusun, uykusunu alsın sonra da dünyasına daha dinç bir şekilde başlasın. Aman oruç tutmasın daha çok küçükbenim yavrum, on beş on altı saat nasıl aç kalacak, tutmasın yoksa dinden soğur. Metabolizmaları bu açlığa dayanmaz, dinden soğurlar. Açlıktan kıvranan bir mideye tahammül edemezler, teklif bile etmeyin dinden soğurlar.
Yahu nasıl bir soğumaymış bu, Allah ve resulünden daha mı iyi biliyorsun? Yerinde ve zamanında yapılmayan müdahaleler ilerde daha farklı sonuçlar doğuracaktır. Zaten kimse kimseye bir şeyler dayatmasın, ısrarla zorlamasın, baskı aracı olarak kullanmasın. Fakat sevdirerek, mahiyetini anlatıp benimseterek, telkinlerle ve teşviklerle uyum süreci sağlanmalıdır. Yoksa ileride her hadise karşısında titreyen, kırılgan, tahammülsüz, şükürsüz, kural kaide tanımayan bir nesil yetiştirmiş oluruz. En ufak bir olumsuzlukta destek bekleyen desteksiz ayakta duramayan ve anında psikolojisi bozulan bir nesil ile karşı karşıya kalırız. Evet abartıyorum sanmayın, gerçekleri konuşuyorum. Mesele oruç tutup tutmama da değil. Mesele bir neslin yıkılışını hızlandıran ellere müdahale etme gerekliliğidir. Hem bilmiyor hem kendini bilir zannedenlere hadlerini hissettirmektir. Madem yapan bilir elbette bilen konuşur ve konuşmalı.
İleride iradesine sahip çıkamayan bir çocuğunuz olmasını istemiyorsanız orantısız şefkat göstermeyin. Önce yaşına uygun bir şekilde bir iki saat de olsa oruç tutturun. Sonra sabahtan öğleye ya da öğleden akşama kadar tutsun. Bu şekilde devamlı oruç tutmasını sağlayabilirsiniz.
Orucun zaten bilinen ve bilinmeyen birçok hikmeti vardır. Sadece açlık olarak bakmak doğru değildir. Şimdiden emirlere itaat etmeye alışmayan bir çocuğu bu alışkanlıklarını sonradan tek bir teklif ile değiştirebileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Kısacası Allah emretmişse peygamber efendimiz uygulamışsa bize çok fazla şey düşmez. Ancak ittiba etmekle mükellef oluruz. Benim çocuğum çok nazik, çok nazenin, açlığa tahammül edemez yavrucağım dersen sana tavsiyem cam fanusa koy ve cebinde taşı...
Bir zamanlar Suriyeli bir çok ailenin çocukları da bizim çocuklarımız gibi daha güzel giyinip daha güzel besleniyordu. Ancak bir musibet geldi ve bir çoğu açlıkla dahi sınandı. Her zaman bolluk bereket içerisinde yaşayacağımızı zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Her an her şeye hazır olmalıyız ki o çok hassas psikolojileri bozulmasın. Oruç da bu hususta bir talim ve bir terbiyedir. Ne olur çocuklarınıza tapmayı bırakın. Bir akademisyenin yazısında okumuştum. Şimdiki ebeveynlerin çocuklarını mavi ve pembe putlara benzetmişti. Haksız da sayılmaz aslına bakarsanız. Hele tek çocuk ise anlatmaya bile gerek yok... Bırakın çocuklarınız dört mevsimi yaşasın. Her zaman bahar olmaz, hayat da her zaman güllük gülistanlık değildir. Bu vesileyle herkesin ramazan-ı şerifini tebrik ediyorum. Hayırlı ramazanlar dilerim.
Şu zemin yüzüne dön de bir bak!
Nasıl bir sofra-i nimet yaratmış, Cenab-ı Hak,
Bütün mahlukatın rızkını veren Rezzak,
Külli ve azametli bir ubudiyetle gerektir iştirak,
Eğer etmezsen iştirak; azab ve itaba olursun müstehak.
En küçük bir ihsana edilirse teşekkür,
Hadsiz enva-ı nimete gerekmez mi şükür?
Ramazan-ı şerifteki oruç buna kafidir, edersen tefekkür,
Küre-i arz ve bütün mahlukat olmuşken saf, gel etme tekebbür,
Görmez misin? Ehl-i iman hep beraber eder tezekkür.
Oruçla anlar halinden, nefisperest zenginler,
Kuru bir parça ekmek ile nimeti nimet bilir, şükrederler,
Bu suretle oruç çok cihetlerle anahtar hükmüne geçer,
Fukaranın acınacak acı hallerini oruç vasıtasıyla hissederler,
Nesin firavunluğunu bırakıp rahmetin kapısına iltica ederler.
Ne güzel bir aydır ki nüzul etmiş Kur'an-ı Hakim,
On bir ayın sultanı, şehr-i müstakim,
Her bir harfine verilecek on binlerce sevap; kaçırırsa kim,
Kaybeder milyonlarla baki meyveleri, olur müteellim,
Bırak biçare feryadı seni bekler Rahman-ı Rahim.
Gel istersen fani, kısa hayatta bir ömr-ü baki,
Nass-ı kuranla sabittir bin aydan daha hayırlı, hüccet-i kat'i,
Ezel ve Ebed Sultanı, on sekiz bin alemin Padişah-ı Zülcelali,
Hususi ihsanatına, has iltifatına mazhar eder raiyetini,
İşte bununla anlarsın Ramazan-ı Şerifin kıymetini.
Sevgili kari! Orucun ekmeline bir bakalım,
Nasıl olmalı? Bir bir tartalım,
Dilimizi gıybetten, galiz tabirlerden arındıralım,
İstiğfar ve salavatla taçlandıralım,
Göz ibrete; kulak hak sözle Kurana ram olalım.