Selçuk TÜTAK
KUDÜS’TE NE İŞİMİZ VAR, NEDEN DESTEK VERMELİYİZ
Uzun zamandır pandemiden dolayı kabuğuma çekilmiş, köşe yazısı yazmıyordum. Ancak sosyal medyada son dönemde yaşanan Kudüs olayları nedeniyle tekrar yazmaya karar verdim. Çünkü muhalif silahşorların algısını tersine çevirecek vatansever kalemlere ihtiyaç olduğunu gördüm.
Benim okuyucularım ve sosyal medya takipçilerim çok iyi bilirler ki Selçuk Tütak, lafı evirmez, çevirmez. Hakikat neyse onu söyler. Birileri alınacakmış, üzülecekmiş umurunda olmaz. Çünkü Hakk’ın hatırı alidir, hiçbir hatıra feda edilmez.
Şimdi sizlerle sosyal medyada şahit olduğum ve gerçekten zoruma giden birkaç hususu paylaşacağım.
Malumunuz İsrail diye sözde bir terör devleti var. Her sene ne gariptir ki tam Ramazan ayının ortalarında ya Gazze’ye ya da Kudüs’e terör saldırısı gerçekleştiriyor. Çoluk çocuk, genç yaşlı demeden, orantısız güç kullanarak yakıyorlar, yıkıyorlar, oradaki kardeşlerimizi şehit ediyorlar.
İslam Âlemi de maalesef bu zulme seyirci kalıyor.
Aslında İsrail manen diyor ki, en kutsal ayınız olan Ramazanda, en kutsal mabetlerinizden biri olan Mescid-i Aksa’da ben istediğim zaman istediğim gibi zulüm ederim, din kardeşlerinizi asarım, keserim, sürerim ve siz milyonlarca Müslüman hiçbir şey yapamazsınız diye verdiği mesajla hepsini zillete mahkûm ediyor.
Koskoca İslam âlemi Venezuela devlet başkanı Maduro gibi duyarlı ve cesur değil maalesef.
İslam Alemi’nin yaptığı tek şey cılız bir tepkiden ibaret.
Tüm İslam âlemi(!) İsrail’i kınadı. Sonra onları zengin etmek için bol bol ithalat yaptılar. Oruç tuttular ama İsrail hurması ile oruçlarını açtılar.
Oraya para akıtmaya devam ettiler.
Sıcak gündem bitince balık hafızaya sahip İslam âlemine neden İsrail ürünleri kullanıyorsunuz diye sorunca muhabir,
Ama yaaaaaa çok kaliteli... diyorlar.
İnsan bu kadar ahmak olunca semer vuran çok olur tabi.
Dinde lakayt muhakeme-i akliyede kıt bu alemin elemi bitmez.
Ta ki doğru yola tam temessük edene kadar.
Elbet kaderin de bir cilvesi var ancak Allah kuranda şöyle diyor.
Şüphesiz ki bir kavim, kendini değiştirmedikçe; Allah da onları değiştirmez. Ve Allah, bir kavimin fenalığını dileyince; artık onun önüne geçilemez.
Yani sonuç olarak Allah'ın verdiği mühletin dolmasını bekleyeceğiz. Çünkü bu İslam Âleminden bir cacık olmayacak gibi duruyor.
Halk olarak kınamak ve lanetlemek dışında da bir şey yapamıyoruz çünkü bizde de tam iman yok…
Hatta Filistin'i savunurken İsrail buldozeri tarafından ezilerek öldürülen Aktivist Rachel Corrie kadar ne cesaretimiz ne de imanımız var.
Yine de en azından dilimizle lanetleyelim ki belki kurtuluşa ereriz...
Bu mezkur duruma şahit olan birçok meslektaşımın da orada ne işimiz var, zamanında onlar bize ihanet ettiler, çeksinler cezalarını, diye kendilerince söylenip duruyorlar.
Ezberletilmiş sloganları her yerde papağan gibi tekrarlayıp duruyorlar. Keşke okusalar, araştırsalar, işin mahiyetini anlasalardı. Her koşulda ülkelerinin yanında adam gibi durmayı başarabilselerdi. Ancak adamlık herkese nasip olmuyor işte.
İç meselelerde aramızda ayrılıklar olabilir, birbirimize muhalif olabiliriz. Ancak dış meselelerde yan yana, omuz omuza dış güçlere karşı bir duruş sergilememiz gerekirdi.
Aslına bakarsanız TBMM’de grubu olan bütün partiler İsrail’in yaptığı saldırıları sert bir dille kınadı. Buna rağmen hala bahanelerin arkasına saklanıp İsrail’in zulmünü görmeyip hedefe mazlum Filistin halkını koyanların hangi görüşte olduklarını çok merak ediyorum doğrusu.
Bu arkadaşlar güya tahsil görmüş, kendini entelektüel olarak tanımlayan arkadaşlar ama sanırım eski kabilelerden bile daha geriler. Şöyle ki,
‘Zamanın birinde Bedevî aşiretlerinden Hasenan aşiretinin birbirine düşman iki kabilesi varmış. Birbirinden, belki elli adamdan fazla öldürdükleri halde, Sipkan veya Hayderan aşireti gibi bir kabile karşılarına çıktığı vakit, o iki düşman taife, eski adâveti unutup, omuz omuza verip, o haricî aşireti def edinceye kadar dâhilî adaveti hatırlarına getirmezlerdi.’
İşte sözde bu tahsilli arkadaşlar mezkûr iki bedevi aşiret mensuplarının ayağının tozuna bile yetişemezler kanaatindeyim.
Ortada ciddi manada bir zulüm var ve zulme rıza göstermek zulümdür, biliyoruz. Zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır deniliyor, biliyoruz. Peki, zulüm gören tarafa meyil yerine, zulmeden tarafa meyletmek ne ola… Şeytandan daha aşağı bir tedenni söz konusu dostlar!
Cemil Meriç diyor ki: ‘Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur’. Peki, zulmün olduğu yerde zulme taraftar olmanın karşılığı ne ola… Namussuzluktan daha aşağı tabir nedir bilmiyorum. O kısmı size havale ediyorum Boşluğu siz doldurun.
Hele bir kesim var ki aramızda evlere şenlik...
Vay efendim Doğu Türkistan’a sahip çıkmamışlar da, yardım etmemişler de, neden Filistin’e bu kadar sahip çıkılıyormuş da...
Evvela şunu söylemek istiyorum.
Zulüm nerede ve kimden gelirse karşısında durmak ve bunu Allah rızası için yapmak lazım. İnsani bir vazife addetmek lazım. Sorumlu davranmak icap eder. Onun, bunun veya şunun için değil. Birileri yaptı veya yapmadı diye değil. Sadece ve sadece Allah rızası için tepkimizi göstermemiz gerekir.
İkincisi ise,
Sayın Emine Erdoğan bizzat kendisi Doğu Türkistan'a gitmedi mi?
Yardım elini uzatmadı mı?
Yardım tırları gitmedi mi?
Kızılay ve birçok STK seferber edilmedi mi?
Bağışlar toplanmadı mı?
Protestolar, yürüyüşler yapılmadı mı?
Bildiriler Çin konsolosluğu önünde okunmadı mı?
Birilerinin palavraları ve sloganları sizi yanlış yöne sevk etmesin değerli dostlar, dikkat edin.
Amaçları üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olan bu güruhu muhatap bile almayın.
Yani sinsice diyorlar ki,
"Aman ha Filistin’e yardım etmeyin, ne işimiz var orada, bırakın İsrail istediğini yapsın."
Bunu erkekçe söyleyemiyorlar, akıllarınca bir bahane üretip arkasına saklanıp hedef saptırmaya çalışıyorlar. Niyetleri de amaçları da ortada olan bu ahmak tayfanın sloganlarına alet olmayın dostlar. Allah rızası için zulme meydan okuyan ceddiniz gibi ne gerekiyorsa yapın. Bize yakışan da budur...
Milliyetçi hareket deyince akla gelen ilk isim merhum Alparslan Türkeş’tir.
Allah rahmet eylesin mekânı cennet olsun. Bakın koca Reis ne diyor. Kendi cümleleriyle aynen aktarıyorum.
‘İngilizler bize güneyden, Filistin’e taarruza geçmişlerdi. Biz 3,5 yıl Kudüs’ü ki, kendi milletimiz olarak kayıtlarımızda daima Kudüs’ü Şerif deriz. Neden? Çünkü Müslümanlıkta kutsal bir şehirdir Kudüs. Ne var Kudüs’te? Neden kutsal sayıyoruz onu? Çünkü Mescid-i Aksa var orada. Ne var Mescid-i Aksa’da? Çünkü İslam’ın yüce peygamberi, kainatın efendisi miraca çıkarken Medine-i Münevvere ’den evvela Kudüs’e Mescid-i Aksa’ya gelmiş. Mescid-i Aksa’dan burakla arşa, Cenab-ı Hakkın huzuruna çıkmıştır. O bakımdan Mescid-i Aksa İslam’ın kutsal bir camisidir. Kutsal bir yerdir. ’ diye devam ediyor.
Yani netice itibariyle Türkistan’ı öne sürüp bahane üretenler, merhum Alparslan Türkeş’in bu açıklamalarından umarım bir ders alırlar.
Ceddimiz deyince sosyal medyada izlediğim ve tüylerimin diken diken olduğu bir diyaloğu paylaşmak istiyorum.
Muhabir Filistinli bir kardeşimizle röportaj yapıyor. Diyor ki bu kardeşimiz:
‘Siz Sultan Abdülhamid’in torunlarısınız. Kanını, canını Mescid-i Aksa için veren Sultan’ın torunlarısınız. Ertuğrul’un torunlarısınız. Siz hep mazlumların, Müslümanların yanında kanınızı verdiniz, çok can ödediniz. Allah’ın düşmanlarını kızdırıyorsunuz. Hiç konuşmasanız bile onları kızdırıyorsunuz. Allah’ın düşmanları sizin güzel tarihinizi biliyor. Siz 400 sene bize sahip çıktınız. Allah’ın bereketli kıldığı merkez bu… Müslümanların merkezi. Onurun merkezi. Siz buradayken kimse bu mescidin hürmetini çiğnemedi. Fakat siz 1917’de çıkmanızla birlikte sormayın neler oldu bu Aziz Mescide… Bu mescit aziz iken bütün ümmet azizdi. Ne zaman bu mescit zillete mahkûm edildi bütün ümmet zillete düştü. İnşallah en yakında mehterle gelirsiniz.’
Bakınız biz kim olduğumuzu unutsak bile tarih ve tüm İslam âlemi bunu bize hatırlatıyor, hatırlatacak da zaten. Sadece aramızda anlamayanlar veya anlamak istemeyenler var. Okumadan araştırmadan kendi tarihine, ecdadına düşman olarak yetiştirilenler var. Beyinleri kutlu tarihine, kadim milletine karşı olumsuz algıyla dolup taşanlar var. İşte bunlar İngiliz Kraliyet ailesi söz konusu olunca alkışlayıp hoşamedi yapar ve kendileriyle de apaçık bir şekilde çelişirler. Ne talihsiz bir vaziyet değil mi dostlar…
İslam tarihi profesörü Prof. Dr. Fuat Sezgin: ‘ İslam medeniyetinin büyüklüğünü kendi insanımıza anlatmak batılılara anlatmaktan daha zor’ diyor. Hakikaten de öyle dilimizde tüy bitti ama bir türlü anlamak istemiyorlar.
Fransa için Fransız Olanlar İslam âlemine Neden Fransız Kalır?
Şimdi soruyorum. İnsanlar zulme neden sessiz kalır? Anlamıyorum.
Fransa’da 2 gazeteci öldürüldü. Türkiye’de kıyamet koptu. Biz de makul ölçüde tepki koyduk. Ancak birçok arkadaşım bile o kadar Fransa bayrağı vs paylaştı ki tanımasam bunların dedeleri kesin Fransız diyecektim.
Filistin’de, Türkistan'da, Irakta, Suriye’de ve daha birçok bölgede her gün katliam yapılıyor. Bu nasıl bir duyarsızlıktır.
Çifte standardın sebebi nedir?
İkiyüzlülük mü, korkaklık mı, eziklik mi yoksa aman cebime zarar gelmesin, karşıt görüşlüler bana kota koymasın, yaptırım uygulamasın korkusu mu?
Ya da dünya değişir, asır başkalaşır, güç başkasının eline geçerse ben ne yaparım diye bir algınız mı var?
Yazıklar olsun sessiz kalanlara, bir paylaşım bile yapmayanlara.
Her şeyden önce insan olmak lazım.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Eğer biz bugün kıyam etmez karşı koymazsak mutlaka sıra bize de gelecek. Bize gelmezse öpmeye kıyamadığımız evlatlarımıza gelecek. Öyle rahat döşeğinde yatmanıza izin vereceklerini sanıyorsanız çok ama çok ahmaksınız demektir.
Allah'tan bu ahmak takımı erken doğmadılar, Çanakkale'de, Gelibolu’da, Kurtuluş Savaşında yoklardı. Direk itilaf devletlerinin bayraklarını camlarına asar, balkonlarından sarkıtırlardı. Vatanı öylece teslim ederlerdi.
Size ve sizin gibi duyarsızlara aslında ihtiyacımız da yok...
Allah bize yeter o ne güzel vekildir demek en güzeli.
Bugün bayram...
Bayram da haram oldu.
Zulüm altında can veren o kadar çok çoluk çocuk var ki bu coğrafyada, kefen giyen çocuklar varken biz nasıl çocuklarımıza bayramlık giydirelim.
Biz istesek Allah müsaade etmiyor işte.
Aklımızı başımıza almamız için birçok uyarı geldi. Virüs de bunlardan biri…
Sanmayın ki virüs bilim, milim, laboratuvar vs ürünü... Yaratılan her şey Allah’ın bir abdi ve askeridir.
Tüm bunlara rağmen hala akıllanmazsak korkarım açlıkla imtihan sırası gelecek.
Çünkü insanoğlu eğer hiçbir şekilde yola gelmezse açlık ile yola getirilir.
Cenâb-ı Hak nefse demiş ki:
"Ben neyim, sen nesin?"
Nefis demiş:
"Ben benim, sen sensin"
Azap vermiş, cehenneme atmış, yine sormuş.
Yine demiş: "ENE ENE; ENTE ENTE".
Hangi nevi azabı vermiş, enâniyetten vazgeçmemiş.
Sonra açlık ile azap vermiş. Yâni aç bırakmış. Yine sormuş:
"MEN ENE VEMA ENTE"
Nefis demiş:
"Sen benim Rabb-ı Rahîmimsin, ben senin âciz bir abdinim..."
Yani dostlar zamanımız varken siz biliyorsunuz ne yapacağınızı.
Zulme asla rıza göstermeyeceğiz, milli ve manevi değerlerimiz kırmızı çizgilerimizdir. Ezdirmeyeceğiz. Kanımızın son damlasına kadar savunacağız.
Vesselam.