Talat YAVUZ
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI BİTTİ!
Dün, I. Dünya Savaşının bitişinin 100. yılı, dünya liderlerinin katıldığı törenlerle anıldı. III. Dünya Savaşının konuşulduğu, ekonominin savaş aracı haline getirildiği bir dünyada, bu anma törenini nasıl anlamak lazım bilmiyorum ancak bu işte bir terslik olduğu çok açık.
Günümüzde devletlerarasındaki çıkar ilişkileri, diplomasi devre dışı bırakılarak, açıkça haydutluk düzeyinde yapılıyor. Silah satışları, en temel insani hassasiyetler yok sayılarak ve üçüncü dünya ülkelerinde savaşlar alenen tezgâhlanarak yapılıyor. Konsoloslukta işlenen insanlık tarihinin en gaddar cinayeti bile menfaatlerin gölgesinde, sahte ve ruhsuz açıklamalarla geçiştiriliyor. Ancak, yüz yıl önce biten bir savaşın bitişi törenlerle anılıyor.
Yemen’de çocuklar açlıktan ölüyor. İran, ekonomik yaptırım kararlarıyla, Yemen’e dönüştürülmeye çalışılıyor. Terör, dünya dengeleri arasında açıkça kullanılan bir araç halini alıyor. Suriye, büyük küçük altmış küsur devletin güç gösterdiğin bir arenaya dönüşüyor.
İnsanlık can çekişiyor. Evrensel değerler söylemi, kimsenin inanmadığı sahte bir hikâyeye dönüşmüş durumda. Demokrasi, büyük devletlerin küçük devletleri bölme, yönetme ve yok etme aracı haline dönüşmüş durumda.
Tarihin akışından esinlenerek anladığımız, insanlık bir finale doğru gidiyor. Bu kadar zulmü bu yer küre daha taşıyamayacak. Bir sesin çıkıp, kitleleri örgütleyip, vicdanları harekete geçirerek, tarihin akışını değiştirecek bir süreci başlatmasına müsait bir ortamda olduğumuzu görür gibiyim. Bir vicdanlı ses ve ona kulak veren inanmış kitleler bu işi çözecektir. Büyük devletleri yöneten küçük gruplara karşı atılacak ilk adım bir fitili ateşlemek ve yol açmak olacaktır.
Dünyada yapılan zulümleri, çıkarılan savaşları, sömürülen emekleri, çalınan alı terini, körüklenen terörü, açlıktan ölen bebekleri ve unutulan insanlık değerlerini, BM’nin kapısına çakma zamanı gelmiş ve geçmiştir.
İnsanlığın kurtuluşu bazen bir kıvılcıma bakar. Bu kıvılcımın ne zaman, nerede ve kimin vicdanında beslendiği bilinmez. Ancak kurum olarak bunu başaracak kadro da yürek de yine ezilmişlerin, zulme uğramışların içinden çıkacaktır.
Neden biz yapmayalım? Neden böyle bir idealimiz olmasın? Kim bilir bir eğitimci, bir sendikacı belki çıkar ve BM’nin duvarına, dünya dengelerini tersine çevirecek bir metin çakar. Neden olmasın?