Yurttaş olarak gündelik yaşamımız içinde umut veren gelişmelere şahit olduğumuz gibi umutsuz gelişmelerle de karşılaşıyoruz. Tabii ki mutsuz gelişmelerle daha çok karşılaşmak daha da mümkün.
Milli gelirin düşük olduğu kadar milyonlarca ifade edilen yoksulun bulunduğu bir ülkede ekonomik ve kendini gerçekleştirme bakımından iyi durumda olduğumuz söylenemez.
900 kişiye bir doktorun düştüğü, 66 bin 300 sağlık ocağı var; 60 bin kişiye 1 hastanenin düştüğü sağlık sektöründe yurttaşlarımız mutlu olabilir mi?
Türkiye’de 67 bin okul var. Eğitim Sen’e göre Türkiye’nin 200 bin açığı var. Türkiye’de 1436 kütüphane var. Almanya’da 11 bin. Böyle bir eğitim sisteminde mutlu olunacağını kim söyleyebilir?
Kuşkusuz, siyasi ekonomik, hukuksal alanlarda iyileşmelere gidileceği gibi en önemlisi eğitim alanında olumlu gelişmelere imza atmak gerekir.
Çünkü, kalkınmanın anahtarı eğitimden geçmektedir. Okul, derslik laboratuvar sayısının arttırılmasının yanında teknolojinin yoğunluk kazanmasına hız verilmelidir.
Diğer taraftan, eğitim sistemimizde şu iyileşmelere gidilmelidir.
1- Kırsal, kent ve bölgeler arasındaki eğitim eşitsizliğine son verilmelidir.
2- Öğretmen açığı kapatılmalı, sözleşmeli, ücretli öğretmenliğe son verilmelidir.
3- Sınav odaklı eğitim sistemine son verilmelidir.
4- Ezber eğitimden vazgeçilmelidir.
5- Öğretmenlerin hizmet içi eğitimine önem verilmelidir.
6- Okul yöneticiliği atamalarında bilimsel esaslar izlenmelidir.