Süleyman PEKİN
NATO’YA PAPATYA FALI MUAMELESİ
15 Temmuz sürecinde şoklananlar için “Her aşkta hüsran oldu gönül, Bilmem bu kaçıncı / Halime bak dertli çal; Kemancı, başımın tacı” şarkısı çalıyordu. “Soranlara, sormayanlara” hep dediğimiz üzre Türkiye NATO’ya girdiyse NATO da Türkiye’ye kurum kurum girdi. Sonuç; 65 yıllık bir acı..
Ne var ki bu tip derin askerî paktlara girmek - teşbihte hata olmasın - Mafyaya girmek gibidir; giriş serbest, çıkış izli mermi. Dolayısıyla göç yolda düzülmez zira bu ticaret kervanı değil, dış politika. Bu işler el yordamıyla olmaz; yüzlerce-binlerce aklın ortak gayreti ve birikimiyle olur.
Ne Özal’ın KEİB’ine adam gibi işlerlik kazandırmayı düşündünüz ne Erbakan’ın D-8’ine cansuyu verdiniz. Ne Atatürk’ün orijinal Balkan – Sadabad Paktı çabalarına ne de o özgünlük yolundaki yerli ve millî çalışmalara (Örn. Afrasya) göz attınız. BOP ve Medeniyetler İttifakı eşbaşkanlığı gibi hep NATO-cul organizasyonlara omuz verdiniz.
İmdi, bir-iki senedir doğru yolu bulmuş gibisiniz ve fakat ülkemiz de Nasrettin Hoca’nın Türbesine dönmüş gibi; giriş kapısı zincirle kilitli ama yedi tarafı açık. Hele hele Acemistan’lı Zarrap üzerine “Al papazı, ve kızı” yada “Oğlan bizim, kız sizin” sadedine nota döktüren Dışişleri’miz tecdit-i iman eylese yeri var.
Hiçbir zaman iyi bir takım taraftarı olamadım; itiraf ediyorum. Hep küçük parçalardan bütünün resmini görmeye ve şüphematik sorgulama eksenli analizlerle gelecek yılların hava tahminlerini vatandaşın alması gereken tedbirlerle beraber yazıp çizmeye / konuşup anlatmaya cehdettik.
Gene diyesim geldi: NATO’nun yaptığı yanlışa gösterilen tepki orantısız güç kullanımı tonunda. Sanki yeni bir aşamaya geçişin bahanesi gibi. Ve sanki Atatürk ile Erdoğan kombini üzerinden başka bir şeylerin hazırlığı var. Eğer Avrasyacılık seçeneğine de demir atıldıysa Siyasal İslamcılar bilsin ki yedek gemiyi bırak, filika bile tasarlamadan yapılacak hamleler ancak denize düşen ve sarılacak yılan arayan adam filmine geri götürür bizi.
Dahası Ulusalcı taban, ‘NATO bahane İtirafçı Rıza şahane’ replikli Amerikan karşıtlığında yerini muhtemelen eylemsel olarak alacaktır. Amma velâkin İslamcı mı dersiniz, mütedeyyin mi dersiniz yoksa en geniş anlamıyla muhafazakâr mı dersiniz; onların Amerika gibi Süper Güçlerle dövüşme vaziyeti alacaklarını asla beklemeyin, o moddakilere oy bilem vermezler. İsterseniz son bir asrı on, on inceleyin.
Ha, bizim milliyetçi cenaha Sefer Görev Emri de yeter; isterse Yel değirmenlerine olsun farketmez. Bizim için can vermek para vermekten kolaydır. Bu saatten sonra Atatürk diyebildiniz diye de Atatürkçü kanadın sizin peşinizden gideceği olsa olsa “Öküzüm torbadan düştü, gördün mü?” tiridine banmaktan başka bir anlam ifade etmez. Öyleyse Enverist maceralara tevessül etmeyin.
NATO’nun alternatifini oluşturmadan, Gladio – Stay Behind – Sword – Gehlen – Schwet – Gal – Sdra – Sheepskin gibi derûni örgütlenmeleri çözmeden, TÜRKİYE hem tam üye olduğu hem de veto hakkı olduğu bir kurumdan Ortadoğu bataklığında Suud’u İran’ın üzerine saldırtmalarının an meselesi olduğu bir konjonktürü hesaplamadan ayrılma adımı atarsa masat elimizde kalır; benden söylemesi.
Zen Türkler “Bu ABD ile savaşırız, ‘yokum’ diyen şimdiden gitsin” dese de onlar değil biz savaşırız; ihale bizde. Ama önce akılla savaşalım; akılsızlığımız mezarlıklar doldurur.