Süleyman PEKİN
KIBRIS’TA “ENOSİS”E YOL VERİN GİTSİN !
Türkiye konumundaki ülkelerin içi - dışı bir olduğundan fazla içe kapanarak dış gelişmelere kayıtsız kalınması ciddi bir hata olur. Dış gelişmelerin ise stratejik gerçekliklere göre değil de içerideki algılara göre değerlendirilmesi ayrı bir hata zinciri başlatır.
Kudüs’te İsrail’in uyguladığı faşizan eylemler; 4 Müslümanın ölümüne ve onlarcasının yaralanmasına sebep olan ibadeti engelleyici uygulamalar şiddetle kınanmalıydı. Onun öncesinde IŞİD’in / DAEŞ’in Türkmen kenti Telafer’de sivil 200 Müslümanı katletmesi çok daha önemliydi ve kınanmaktan öte lânetlenmeyi iktiza ediyordu.
Yaz kâtip: Filistin Sorunu Mısır – Suriye – Ürdün ekseninde çözülür. Bu 3 ülkeden 2’si İsrail yanlısıdır; aradakininse 6-7 yıllık bir iç savaşta olduğunu ve bunun İsrail’in acayip işine geldiğini, bizim de bu iç savaşa yol veren günahkârlar safında olduğumuz hatırsamak lâzım. Mısır ve Ürdün kadar olmasa da bizim de İsrail’le ilişki yanlısı olduğumuzu unutmayalım.
Filistin Meselesinde yapılacak iş resmî Filistin Devleti’nin uluslararası kamuoyunda tanınırlık desteğini arttırmak ve BM Kararları doğrultusunda 1967 Sınırları’na doğru genişletilmesini sağlamak. Bu da Arap Ülkelerinin ışındaki devletlerin desteğiyle olur.
Arap Ülkelerinin Katar karşısındaki rüzgârgülü politikaları İsrail’in kuruluşundan beri aynı. Irak’ta Saddam’a, Libya’da Kaddafi’ye ve Suriye’de Esad’a yüklenen Arap Birliği o ülkelerin parçalanmasına epey katkı sağladı; şimdi de dişleri Katar’a kamaştı. Cumhurbaşkanımızın Körfez Turu’nun Katar Krizi’ne katkısından çok ekonomimize katkısı olacağını düşünmekteyim.
Kudüs için 1967 Kararlarını hiç gündeme getirmeyenler, Sorunu çoktan çözülmüş Kıbrıs için hemen 1974 öncesi vaziyeti gündem diye dayatabiliyorlar. Yahu kardeşim, 43 yıllık Devlet’im var, sen de 13 yıldır AB’ne girmişsin; leküm diniküm veliye din, ve’d-devle! Kendi devletimi bozacağım, toprak tavizi vereceğim, askerimi yüzde 10’a çekeceğim dolayısıyla Garantörlük hakkım da öşür olacak; eeeee, ne uğruna!
Böyle dış politika mı olur? Nerdeyse Allah razı olsun diyeceğim, ya Rumlar da razı olsaydı? Aç parantez 1983, kapa parantez 2017. Caber Kalesi’nden (S.Şah Karakolu) sonra ikinci toprak ve statü kaybı. Cumhuriyet, onları zor şartlarda elde edene kadar imanı gevredi. Şimdi bol keseden müzakere..
Takılmışsınız 15 yıldır ‘çözümsüzlük çözüm değildir’ nakaratına, dış politikada yapılmayacak 9 kusurlu hareketin tamamını yarısı bizim bir adada yaptınız da karşı taraf 2’dir aşırı hırstan penaltıyı tribünlere atıyor. Radikal hareketleri sevdiğinizi bildiğim için bu meyanda bedavadan reçete önereyim de iş bitirin:
Güney Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesine (Enosis) izin verin. Kuzey’in de tıpkı Hatay gibi doğrudan TC toprağı olmasını sağlayacak diplomasi yürütün. Türkiye, Meriç’te sınır olduğu gibi Lefkoşa hattında da Yunanistan’la sınır olsun, mevzu kapansın. Ege’de statüsü belirsiz 17 ada ve 1 kayalığı Yunanistan kaptı da ne yapıyoruz; Yunan Adalarına vira yerli turist gönderiyoruz. Kuzey’in zilliyeti bize geçince - bizde yabancı merakı vardır - bizimkiler sürüsüne bereket tarzda Güney’e akarlar. Sırf instagram ve facebook’ta paylaşmak için..
Barzanî Kürdistanı’nın bağımsızlığı için de güzide önerilerim olacak ama iş ucuzlamasın diye tek tek gidelim. Bu arada İstanbul’daki sinagoglarda Türk Musevi vatandaşlarımız için ibadeti engelleyici eylemler üreten Alperen Ocakları’na da Dışişlerimizin “İsrail’le aynı işi yapıyorsunuz” demesi lâzım. LGBT’liler mevzusundan sonra bu onların ikinci kez durumdan saçmasapan vazife çıkarma işi; bir Kıbrıs, bir Kırım için doğu bir şeyler yapın da bir işe yarayın.
Aah, ah! İçi sizi yakar, dışı beni..