Şeref ŞEN
Kavli Dua mı, Fiili Dua mı?
Dua; sözlükte “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” manalarına gelir.
Dinî bir terim olarak ise dua; insanın Allah’a yönelerek maddî ve manevî isteklerini Allaha sunması demektir. Dua aynı zamanda ibadettir, Hz. Peygamber bir hadisinde “Dua, ibadetin özüdür.” (Tirmizî, Deavât, 2) buyurmuştur.
Yapılışı açısından dua kavli/sözlü dua ve fiili dua şeklinde iki kısımda incelenebilir.
Kavli/Sözlü dua, sözle veya kalple yapılan duadır. Bu tür dua; kalp ve dil ile Allah’ı anmak, O’na saygı ifade eden cümleleri okumak, dünya ve ahiret ile ilgili isteklerde bulunmak, af ve mağfiret dilemek şeklinde yapılır.
Kavli/sözlü duaya, Kur’andan şu örnekleri verebiliriz:
“(Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (A’raf, 7/23)
“(Müminler) Rabbimiz! bize dünyada iyilik, güzellik ve nimet ver, ahirette de iyilik, güzellik ve nimet ver ve bizi ateş azabından koru.” (Bakara, 2/201)
Peygamberimiz (s.a.v) de bir hadisinde, “Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabb’inden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin” (Tirmizî, Daavât 149) buyurmuştur.
Fiilî dua; Allah, kâinatta meydana gelecek tüm olayları belli sebeplere bağlamıştır. Evrendeki her şey Allah’ın koyduğu sebep-sonuç (kanun ve kural) ilişkilerine göre şekillenir. Arzu ettiği bir şeyin olmasını isteyen kişi, öncelikle onun sebeplerini de yerine getirmek zorundadır. Fiili dua; insanın sözlü olarak Allah’tan istediği şeyin ön koşullarını yerine getirmesi, zeminini hazırlaması ve Allah’ın koyduğu kanunlara ( sünnetüllâh) uyması demektir. Fiili dua, dil ile istediğimiz şeyler için, gerekli çabayı sarf etmek, isteklerimizin olması için çalışmak, amel etmek, sebepleri yerine getirmek demektir.
Kişi, Allah’tan istediği şeyin gerçekleşmesi için Allah’ın kendisine öğrettiği sebepleri ve kanunları elinden geldiği kadar yerine getirip tamamlar, sonucunu da Allah’tan bekler. Hayvanı hasta olan ve iyileşmesi için sadece dua eden birisine söylenen “Duana biraz da katran ilacı ekle” sözü, fiilî dua için güzel bir örnektir.
Sözgelimi, sağlıklı olmayı isteyen bir kimsenin yemesine içmesine, fiziksel aktivitelerine kısacası tüm sağlık kurallarına dikkat etmesi; sınavda başarılı olmak isteyen öğrencinin, sınava iyi hazırlanması; tarlasından bol ürün almak isteyen çiftçinin, tarlasını, ziraat uzmanlarının tavsiyeleri doğrultusunda hazırlaması, ekmesi dikmesi, sulaması, gübrelemesi vb. gerekir. Trafikte kaza olmasın diye dua eden sürücünün, öncelikle aracının gerekli periyodik bakımlarını yaptırması ve trafik kurallarına harfiyen uyması gerekir. Sağlık kurallarına uymadan sağlıklı kalmayı, trafik kurallarına uymadan kaza yapmamayı, çalışmadan zengin olmayı, iyi hazırlanmadan bir sınavda başarılı olmayı, tarlanın gerekli bakımlarını yapmadan bol ürün almayı istemek Sünnetüllah’a aykırıdır.
“İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır” (Necm, 53/39) mealindeki âyette insanların çalışmaları ile alacakları sonuç arasındaki ilişkiye dikkat çekilmiş ve bu çalışmanın fiilî bir dua manasına geldiğine işaret edilmiştir. Dolayısıyla bir insan, elinden gelen bütün gayretleri gösterdikten, istediği şeyin zeminini hazırladıktan sonra neticeyi dua ederek Allah’tan istemelidir.
Özetlersek, duada asıl olan fiili duadır. Allah’tan istenilen şeyin ön koşullarının yerine getirilmesidir, zemininin hazırlamasıdır, sünnetüllâha uyulmasıdır. Allah, ezelden ebede kadar kâinatta meydana gelecek tüm olayları belli sebeplere bağlamıştır. Evrendeki her şey Allah’ın koyduğu sebep-sonuç (kanun ve kural) ilişkilerine göre şekillenir. Dua, ibadettir, dua; ibadetin özüdür. Dua; acizliğimizin farkında olup “kadir” olandan yardım istemektir. Duanın işlevsel olması için, kavli dua ederken fiili dua ıskalanmamalı, Allah’ın koyduğu kanunlara (sünnetullah) uyulmalıdır, sözlü olarak Allah’tan istenilen şeyin zemini oluşturulmalı, ön koşulları mutlaka yerine getirilmelidir. Aksi halde sözlü duadan sonuç beklemek beyhude olur.