Süleyman PEKİN
İKİ SEÇİM – İKİ ÜLKE VE İKİ ENDİŞE
16 Nisan Halk Oylaması sürecinde Evet & Hayır üzerinden eskinin Sağ & Sol’u gibi bir ikilem hortlatılırken 18 maddelik değişiklik üzerinden yaşadığımız gerilim ülkemiz sınırlarını çoktan aştı ve neredeyse Avrupa’nın sorunu olmaya başladı. Dün Hollanda’da olanlar yarın başka yerlerde de yaşanacak gibi.
Osmanlıcadaki tabirle Felemenk ülkesi zaten 1,5 asır boyunca sömürdüğü ve giderayak 70 yıl önce yaptığı katliamlarda öldürdüğü onbinlerce Endonezyalıdan sabıkalı. Hele hele Hollandalı askerlerin 22 yıl önce Bosna - Hersek’in Srebrenitsa Kentinde 8.372 Müslüman’ı Sırplara öldürtmesi halen kanayan yaramızdır.
Bunun üzerine son yaşanan Rotterdam hadiseleri de yüklendi. Atlı – itli, TOMA’lı – coplu şiddet ve Türk Hükümet temsilcilerine gösterilen şirret muameleyi de eklemek lazım. 9 kusurlu hareketin 8’ini yapmış durumdalar fakat pozisyon bence penaltıdan öte. Dutlar Vadisi’nden komplo teorisi dikizleyerek replik çalan halkımız için işi kolaylaştıralım.
Bir: Hollanda Başbakanı Rutte bu hafta gireceği seçimde başabaş yarıştığı ırkçı Wilders’i geçmek için “Irkçılıksa da biz yaparız nitekim” rolünü kuşandı. Bir yandan da ırkçı politikaların ülkeyi nasıl karıştıracağını uygulamalı olarak gösterdi.
İki: İktidar Partisi’nin bir Bakanının “Hollanda’nın tavrı kararsızların tavrını evet yönünde netleştirdi” ve bir Milletvekilinin “Evet’ler 2 puan arttı. Hollandalılara kızmayalım, belki azıcık teşekkür de etmeliyiz” dediğine bakılırsa maçta ‘win – win’ söz konusu.
Acaba çift taraflı saadet zincirinin oluşmasında Petrol Ofisi’nin el değiştirmesinin bir etkisi oldu mu? Yeni sahip Vitol Grup’un Rotterdam merkezli olmasının Rotterdam olaylarında rolü var mı? 16 Nisan’dan sonra Hollanda’yla ticaretimiz Davos Krizi’nden sonraki süreçte İsrail’le olduğu gibi artacak mı?
Yarım asırlık bir Siyasetçinin “Avrupa ağır hastadır, Hollanda komadadır ve kriz üstüne kriz geçirmektedir” ile “Kral ve kraliçelerin elinde bulunan Avrupa ülkelerini korku sarmıştır. Belçika, Danimarka, İspanya, Norveç, İsveç ve de içten içe Birleşik Krallık Türkiye’nin kendi iradesiyle sistem değiştirmesinden ürkmüştür” ve “Türk Milleti evet dedikçe, Avrupa ülkeleri titreyip tökezliyor. Tahtlar sallanıyor, taç giyenlerin yüzleri sararıp yüreklerine korku düşüyor” sözleriyle bu referandumun ilgisini kurabilen varsa beri gelsin.
Son 10 yıldır yazdıklarının ve yaptıklarının yüzde doksanı doğrulanmış biri olarak ben de diyorum ki Edward Snowden’in meşhur “Hornet’s Nest” yani ‘Eşek arısı yuvası’ tespitiyle Avrupa’nın iti-kopuğu, serserisi nasıl Ortadoğu’da yuvalandırıldıysa yabancı göçmenlerle şişen Avrupa ülkeleri bu münakaşalar vesilesiyle kısmî kusmalar yapabilir.
17 milyonluk Hollanda nüfusunun 4’te 1’i yabancı. Yarım milyona yakın Türk nüfusunun ancak yarıya yakını Hollanda vatandaşı. Bu demektir ki diğer yarısının gurbet yaşantısı daha zora girecektir. Almanya’daki 3 milyon Türk’ten ora vatandaşı olansa 1 milyonun altında. Bu Avrupalılar bağırıp çağırmazlar; oyun kurarlar. İngiltere’nin çıkışının sarstığı AB, ekonomik tedbirler alma adına bizim Türkleri bizdeki ‘zoraki misafir’ Suriyeli derekesine düşürüp kapı önü süpürme işlemi yapabilir. Hem de bizim yüzümüzden..
Dahası ve en tehlikelisi Avrupa; Türkiye’deki hamaset rüzgârına tersinden katkı vererek önce ‘evet’leri yükselterek Cumhurbaşkanı’nın ilâveten bir de Başbakanlık yetkilerine sahip olmasını, ardından da hukukî durumu diktatoryal yönelime mesnet kılarak Türkiye’ye yaptırım moduna girebilir. Daha ötesini düşünmek bile istemiyorum.
Alanya portakalını sıkanların Belediyelerin lâlelerine dadanacağından korkuyorum.