Süleyman PEKİN
CUMHURİYET DÖNEMİNİN İKTİSADÎ ARAYIŞLAR TARİHİ – XI
(Madem seçimler şimdilik bitti, artık ekonomiye geri dönebiliriz; geride bıraktığımız tecrübelerle..)
Celal Bayar’ın ifadesiyle “mukaddes bir emanet gibi sakladıkları” sanayiyi teşvik kanunundan sonra Yazarımız ‘Birinci Beş Yıllık Sanayi Programı’nın hazırlanması ve uygulanmasını konu alacaktır. 1934’te yürürlüğe giren plan kısmen Sovyet uzmanlarının kısmen de Amerikalı uzmanların raporlarıyla verimlilik esasında gizli Bakanlar Kurulu kararı işletilmiş ve Yahya S. Tezel’in doktora tezi çalışmaları sırasında Şevket S. Aydemir’den alınarak işbu kitapta yayınlanmıştır. Bu bağlamda sadece alt başlıkları sunmak bile bir fikir verebilir: Pamuklu mensucat, Kendir-keten, Kangarn (Merinos yün ipliği), Demir, Sömikok, Bakır, Kükürt, Selüloz-kâat ve sunî ipek, Seramik, Kimya, Sünger, Gülyağı, Elektirifikasyon, Altın ve petrol.[1]
Birinci Beş Yıllık Sanayi Programı’nın öngörülen 5 yıllık sürede yani 1938’in sonunda büyük ölçüde uygulandığını belirten Tezel; Bakırköy Pamuklu Fabrikası Ek Tesisleri, Bursa Merinos Yün İpliği Fabrikası, Gemlik Sunî İpek Fabrikası, Malatya Pamuklu Kombinası, İzmit Birinci Kâğıt Fabrikası, İstanbul Paşabahçe Şişe ve Cam Eşya Fabrikası, Isparta Gülyağı Fabrikası, Keçiborlu Kükürt Tesisleri, Zonguldak Semikok Fabrikası, Karabük Demir-Çelik Fabrikası, Kayseri Kumaş Fabrikası, Aydın Nazilli Pamuk İpliği Fabrikası, Konya Ereğli Kumaş Fabrikası, Sivas Çimento Fabrikası, İzmit İkinci Kâğıt Fabrikası ve Kaolin Fabrikası, Süngercilik Fabrikası örneklerini vermektedir.[2]
Birinci programdan sonra daha çok ihracat maddeleri endüstrilerine ağırlık veren ‘İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı Projesi’nin 1938’de yürürlüğe konduğunu söyleyen Tezel; Madencilikte 10 tesis, Metal ürünleri sanayinde 8 tesis, Kimya sanayinde 15 tesis, Toprak ürünleri sanayinde 2 tesis, Gıda sanayinde 16 tesis, Elektirik enerjisinde 2 santral ve Ulaştırma alanında 2 liman, 1 serbest bölge ile 28 gemi alınması projelerini detaylandırmaktadır. Celal Bayar’ın Başbakanlık’tan istifası ve gelen raporlar doğrultusunda yeni oluşan Refik Saydam Hükümeti’nin 1939’da çıkardığı gizli bir kararname ile iptal edilen 1938 Planı Yazara göre 1944 sonlarında doğru Savaş Sonrası için yeniden yapılandırılmıştır.[3]
Sanayi Tetkik Heyeti Başkanı sıfatıyla planı ‘Öz Rapor’ adı altında özetleyen Ş.S.Aydemir’in kuzeyde sosyalistleştirilmiş olan ekonominin Doğu ve Orta Avrupa ile Balkanlar’a yayılacağı, Batı demokrasilerin ise ekonomik yöntemlerini yenileyerek süper kapitalizm evresine geçecekleri öngörülerini paylaşan Y.S.Tezel; akabinde ‘Savaş Sonrası Planı’, ‘Geniş Plan Taslağı’, ‘İvedili Plan’ adlarını alan ve “Türkiye’ye ithal edilen her şeyi yurtiçinde üretmek” maksatlı proje Kabine değişikliği, lira devalüasyonu ve liberal demokrasiye geçerek II.Dünya Savaşı’nın en büyük galibi Amerika’nın yardımını alma gibi durumsal kararsızlıklardan ötürü uygulanamadığını beyan etmektedir.[4]
Türkiye’nin dış ve iç siyasî dengelerinin değişmesiyle 1947’de yepyeni bir planlamaya geçildiğinin bilgilerini veren Yazar, başta Millî Şef İsmet İnönü olmak üzere tüm çevrelerde liberal bir ekonomi ve özel sektörcü bir kalkınma modelinin benimsenerek tartışıldığını yazmaktadır. Tezel’e göre, Türkiye’ye gelen Amerikalı uzman Thornburg’un son sanayi planını “devlet sosyalizminin aşırı bir ifadesi olarak nitelemesi” ve ABD’den istenen 615 milyon dolarlık yardımın kabul edilmemesi üzerine İktisat Bakanlığı Başdanışmanı Kemal S. Vaner’in soyadını alacak liberal bir yeni plan hazırlama yoluna gidilecek fakat bu da kabul edilmeyecektir.[5]
1948 ile 1952 arasında 4 milyar liralık bir yatırımı kapsayan Vaner Planı’nı da çöpe atan Türkiye’nin son olarak Nisan 1948’de tamamen Amerikalı uzmanlıların isteklerine uygun, çok daha mütevazı ve ziraat ağırlıklı bir kalkınma planı hazırlayarak 4 ay sonra imzalanan Marshall Planı uyarınca ABD’den borç ve yardım almaya muvaffak olduğunu anlatan Yazar; öbür yandan hem 1945-1946 İvedili Plan’daki bazı yatırımların tamamlandığını, Devlet sanayi programlarını uygulayan Sümerbank (1933) ve Etibank (1935) gibi kamu kuruluşlarının da 1950’ye kadar sermaye ve çalışan anlamında 7,5 ilâ 11-12 kat büyüdüğünü paylaşmaktadır.[6]