Bir Garip Promosyon Meselesi

Toplu sözleşmelerde atılan plansız, hesapsız, öngörüsüz imzalar promosyon sözleşmelerinde de öğretmenlerin sırtında yük olmaya devam ediyor. 

Sözleşme masalarında ilginç süreçler yürüyor. Kamu bankaları teşekkür mektubu verip çekiliyor. Özel bankalar tuhaf teklifler veriyor.

Tek bir emekli maaşını bünyesine dahil edebilmek için kampanyalar düzenleyen, emeklilerin peşinden koşan bankalar binlerce öğretmenin olduğu illerde/ilçelerde ihaleye bile katılmıyor. 

Farklı kurumlarda çok az memur sayısı ile 30 binlere atılan imzalar, onbinlerce öğretmenin olduğu il/ilçelerde komik tekliflerle gündem oluyor. 

Sözleşmelerde imza yetkisi olanlara sormak gerekiyor: 

Toplu sözleşmelerde öngörüsüz, hesapsız, plansız atılan imzalar, promosyon sözleşmelerinde de mi atıldı? 

Tek bir emeklinin bile peşinden koşan, kampanyalar düzenleyen bankalar neye bu kadar güveniyor da teklif dahi vermiyor? 

Teklif veren bankaların komik rakamlar teklif etmelerinin dayanağı nedir? 

Misal; Şırnak’ın hatta Türkiye’nin en büyük ilçelerinden biri olan Cizre’de öğretmenlerin maaş aldığı kamu bankası neye güvenerek sözleşme masasına dahi oturmamıştır? İlçenin mevcut kamu bankaları niçin tuhaf rakamlar teklif etmiştir? Silopi ilçesine 16.600 TL teklif veren Denizbank, daha çok öğretmeni olan Cizre ilçesinde neye güvenerek 10.000 TL teklif vermiştir? 

Kısa süreli sözleşme yapıp, gelişen mali süreçlere göre sözleşmeyi güncelleme imkanı mevcutken öğretmenler neden 5 yıl bir bankaya hapsedilmiştir? 

Atılan hesapsız, plansız, öngörüsüz imzaların ceremesini neden hep öğretmenler çekmektedir? 

Bakanlık, bu promosyon adaletsizliği kararlarına ne zaman müdahil olacaktır? 

Bankaların bu umarsız, kayıtsız tavırlarında kredi kartı kapatma, otomatik ödeme iptali gibi “eylem yapmış olmak için eylem yapma süreci”nin bir etkisi var mıdır? 

Öğretmenlerin en alt gelirle çalışan kesim haline gelmesinde hatta asgari ücretle çalışır seviyeye gelmesinde sorumluluk hissediliyor mu?

Eğitim-öğretimle madden/manen yıllarını heba etmiş bir eğitimcinin açlık/yoksulluk sınırının altında maaş almasının sorumluları kimlerdir? 

Tarihi kazanım afişleriyle “Yoksulluk” hatta “açlık” sınırının altındaki oranlara niçin imzalar atılmıştır? 

Öğretmen/öğrenci/veli bileşeninde “öğretmen”in günden güne değersizleştirilmesinin sorumluları kimlerdir? 

Öğretmenin merkezde olduğu hususlarda, süreç niçin hep öğretmenler aleyhine yürüyor? 

Memurlar enflasyon verileri altında ezilirken “memuru enflasyona ezdirmedik, refahtan payımızı aldık” açıklamalarıyla kamuoyunda kimler boy göstermiştir?

Tek maaşla aile geçindiren öğretmenler; niçin çift maaşla ev kirası ve faturaları ödeyemez hale gelmiştir? 

Öğretmenlerin mali refahı, itibarı; somut bağlamda ne tür adımlarla iyileştirilecektir? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mehmet GÜLER Arşivi