Emre Can Bez
Başkaları Gibi Yaşamak
Onlar gibi veya diğerleri gibi yaşamak istemiyorum. Aynı Oğuz Altay'ın dediği gibi. Bir kara sinek gibi yalnız ve sessiz bir halde yaşamak. Herkesin hayatı farklı, herkes birbiriyle aynı huylara sahip değil, herkesin aynı özellikleri var diye de bir düşünce yoktur hayatta. Geceleri sokaklara bile seslenemiyorum. Ben yanlızım, sokaklarda yalnız bir halde. Karanlığa gömülmüş bir haldeyim, içine kapanık ve çulsuz bir halde. Belki sizler de benim gibi düşünüyor veya düşünmüyorsunuz ama ben başkaları gibi yaşamak veya diğerleri gibi olmak istemiyorum. Sen bilir misin arkadaş, herhangi bir öğrencinin en arka sırada oturup ve ona kimse arkadaşlık etmemesi, bir ucube gibi yaşamasını, onunla konuşmanın bile boşa sallamak gibi, vaktini harcamakcasına bir davranış sergilemesini. Hayır! Bence bilemezsin. Bunu yaşayan bilir arkadaş.
Başkaları gibi yaşamak, onlar gibi olmaktır. Örneğin bir zenginin, fakirlere varoşcasına davranması veya fakir bir insana yardım etmemekle kokuyor diye evine bile almaması. Bunlar yaşanmamış olaylar değil, bunlar hayatımızda yaşanılan ve hala devam eden, var olan olaylardır. Zengin bir aile kızının fakir bir olanı sevmesi gibi, zengin kızın ailesi oğlanın fakir olduğunu görünce, kızına bu çulsuz veya varoşu nerden buldun bizim aileye uyum sağlamıyor kızım,bizi rezil mi ediceksin? diye kızına bir cevap sergilemeleri. İşte ben bu sebeple onlar gibi yaşamak istemiyorum.
Bir şirket müdürüsün ve toplantın var. Toplantıya hazırlanmak için takım elbise ve kravat takmak zorundasın ama takmayı sevmiyorsun. İşte müdürsün ve mecbursun toplantı da gelen misafirlere iyi görünmek için. Ne olursan ol kendin ol! diye bir söz var. Sen kendin gibi yaşamak istiyorsun. Ama öyle yaşayamıyorsun. Çünkü başkaları gibi yaşamak zorunda kalıyorsun. Anlattığım örnekler himayeler gibi. Serbest ve kendin gibi yaşamak ve hayatta her zaman kendin için yaşayacağını söylemeyip başkaları için de yaşamak ve yardım etmek sebebiyle bir düşünce sahibi olmak daha da önemli bir fikir ve duygudur. Kendini tanımak ve anlatmak için kendin gibi yaşaman gerekir. Geceleri sokaklar da yürürken bile sokaklara ve duvarlara kendini anlatıp içini boşalt, onlarla dertlerine paylaş. Çünkü sokaklar bile en iyi arkadaş, aynı sokakta kalmış bir çocuğun her zaman yalnız ve sokaklarla daha iyi anlaşması gibi. Çünkü onun artık hayatı orda. Benim de en iyi arkadaşım sokaklar, duvarlardır. İnsanlara konuşarak dertlerini anlatsan bazıları senin yüzüne vuracak laflarını, bazıları ise duygularınla oynayacak. Ama sokaklara anlatsan derdini, onlar hiç olmazsa konuşamıyor, yüzüne vurmuyor sözlerini, Hiç olmazsa bir şeylerini belirterek anlatmak istediklerini anlatıyorlar. Gezdiğim caddelerde gezerek beni götürdüğü sokağa götürene kadar yolu uzun bir şekilde uzarcasına düşüncesiz bir halde sadece gittiğin yere kadar gidiyorsun ve çıkmaz sokağa ulaşınca kapalı bir dünyanın içinde olduğunu anlıyorsun. Peki için huzurla ve dürüstlükle kaplıysa zaten sana çıkmaz sokak değil de açılan bir kapı olur arkadaş.
Şairin de şiirinde anlattığı gibi;
Ey çelik kanatlı sürüngenler,
En hafif esintide bile,
Karasinekler gibi sinerek,
Yaşamayı öğrendim ben.
Ve gördüm ki öğrenmişsiniz siz de,
Yaşamayı sürünerek gökyüzünde.
Bakalım becerebilecek misiniz yarın,
Yerin altında çelik kanatlarla uçmayı?