Süleyman PEKİN
ANKARA’DA 7,5 ASIRLIK CUMHURİYET MÜCADELEMİZ
5 bin yıllık Türk tarihinin Ankara eksenli iki sayfasında cumhuriyet yani halk idaresi vardır: Biri Âhi Cumhuriyeti (1290-1354), diğeri Türkiye Cumhuriyeti (1923 –> ).
Birincisini Âhi Evran kurmuştur, ikincisini Mustafa Kemal Atatürk. İlkinde Moğol zulmü ve sonrasındaki iç karmaşa ana etkendir, ikincisinde de Balkan Savaşları ile Büyük Dünya Savaşı sonrasındaki işgaller ve iç karışıklıklar.
İlki, sosyal yönü kuvvetli, silahlı bir derviş esnaflar hareketiydi; ikincisi, topyekûn bir milletin diriliş ve kurtuluş hareketiydi. İlki ancak Ankara ve Kırşehir havalisinde etkili oldu, ikincisi ise Ankara merkezli olarak tüm yurtta.
İlki 64 yıl sürebildi, 3 cumhur(halk)başkanı görebildi ve kurucusu o yıllara yetişemedi. İkincisiyse 96 yıldır hükümferma ve 12’nci cumhurbaşkanıyla yoluna devam ediyor. İkincisini cephelerde kuran adam aynı zamanda sosyal, siyasal, iktisadî, hukukî, dinî ve fikrî alanda da bir büyük organizatördür / teşkilatçıdır.
Her ikisinde de Anadolu insanı kadınlar, erkekler, gençler, dervişler olarak ayrı ayrı teşkilatlanmıştır ve tamamı kahramanlık organizasyonlarıdır. İlki, ordusuz bir halkın ordulaşarak devletleşme deneyimi ve ikincisi; orduları dağıtılmış, tersanelerine girilmiş ve vatanının neredeyse her köşesi bilfiil işgal edilmiş bir milletin namus mücadelesidir.
İlki muvakkatdi, geçiciydi; millî birlik ve beraberliği sağlayacak yeni bir devletin kurulması için ana rahmi görevi üstlenilmekteydi. Nitekim Osmanlı’nın kuruluşuna ana katalizörlerden biri olarak katılarak vazifesini sonlandırmıştır.
İkincisi ise mucizevîdir, benzersizdir; ‘bitti’ denilen perperişan bir milletin küllerinden yeniden dirilme hikâyesidir. “Örnektir milletlere açtığımız yeni iz / İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz.”
İlkinin hem Osmanlı Devleti’ne hem de Türkiye Cumhuriyeti’ne doğrudan yada dolaylı etkileri var. Âhilerin Osmanlı’ya ikramı Şeyh Edebalî, Türkiye’ye ise ‘Sarı Paşa’ lâkaplı Gazi Mustafa Kemal ile silah arkadaşı ve ‘Galip Hoca’ lâkaplı Celal Bayar. (Bkz: Âhilik ve Atatürkçülük)
Âhiler kurdukları halk idaresinde vatandaşın güvenliğini sağlamak, misafir ağırlamak, yoksullara – kimsesizlere kol kanat germek, üretim ekonomisini canlandırmak, ahlâkı yücelterek hayırda yarışı esas almak ve tabiî ki düşmanla cenk etmek, zalimle yaka paça olmak işlerini tüm teşkilatçılık hünerleriyle yerine getirirken birileri sosyete sofralarından kalkmıyordu.
Elbette ‘Mevlâna’ lâkaplı Celâleddin Rumî / Konyalı Celalettin de bir değerimiz. Ama o şiirler, o Şems muhabbetleri, o dönmeler / semalar, o neyler – kudümler Moğol idaresindeki kukla Selçuklu Hükümeti’nin başkenti Konya’da zulmü es geçmeye ve haksızlıklar karşısında dilsiz kalmaya yarıyordu.
Âhi Evran ve eşi Fatma Bacı’dan (Kadıncık Ana) başlayarak tüm Âhiler kendilerini Anadolu’yu İlhanlı zulmünden kurtarmaya adamışken Mevlâna Moğollarla işbirliği halinde ve Saray’ın gözdesi olarak Farsça şiirler yakıyor, bugünkü sıra gecelerine benzer lüks eğlenceler tertipliyordu.
Tıpkı I.Dünya Savaşı’nın işgal yıllarında ve Kurtuluş Savaşımız esnasında İngiliz – Fransız işgalindeki İstanbul’un ve İstanbul Hükümeti’nin Saray züppeleri gibi. Sonradan Cumhuriyet’e lâf atan, taş atan, iftira atanların çoğu Anadolu bir uçtan bir uca zulümle kavrulurken gâvurlarla iş tutan tipler. Şimdi yaptıkları da eski tripler..
Belki yine Cumhuriyet Bayramı’nın kutlanmasından rahatsız olacaklar çıkacak ama unutmayın ki kurucusunun kemiklerini bile sızlatabileceğiniz 96 yıllık bir Cumhuriyetiniz var.
Ve biz Âhi Evran & Mustafa Kemal tayfası olarak buradayız, unutmayın.
(Not: 4 yıl önce bugün yazılmış, 4 yıl sonrasında ise sadece güncellenmiştir.)