Kamu Toplu Sözleşme Görüşmeleri Ve Sendikaların Serencamı
Üyeleri hükümet tarafından belirlenen Hakem Heyeti şimdiye kadar verdiği kararlarla, memur kesimini beklentilerini karşılamadığı için, yine bu durumdan pek memnun gözükmüyorlar.
Özellikle sosyal medyada bu memnuniyetsizlik dile getirilirken, üye sayısı yetersiz olduğu için masaya oturamayan sendika yöneticileri ve üyeleri, masadaki sendikaya yükleniyorlar. Amaç üzüm yemek olsa, mevcut toplu sözleşme ve sendika mevzuatı konusunu gündeme getirip düzeltilmesini talep ederlerdi. Gerçi neresini, nasıl düzelteceksin! Bizim sendikacılar masada grev hakkı olsun ama karşı tarafın lokavt hakkı olmasın istiyor. Kamu tarafı da bu işler karşılıklı olur. Grev hakkı istiyorsanız benim de lokavt hakkım olur deyince bugünkü, 'alan razı veren razı' bize özgü sendika yasası çıktı.
WhatsApp Grubumuz İçin TIKLAYINIZ
Amacım sendikaları yarıştırmak, birinin iyi birinin kötü olduğunu ortaya koymak değil. Manzaraya biraz daha dışardan bakıp, mevcut fotoğrafı ortaya koymaktır. İşini biraz da tarihi arka planına dikkat çekerek, genel anlamda sendikaların farklı işlevleri olduğu, gerçeğini de ortaya koymaktır.
Hali hazır durumdan memnun gözükmeyen, masada yer bulamamış sendikacılar, anlaşma sağlanamamasından çok, masadaki mevcut sendikadan memnun olmayan üyeleri kendi taraflarına çekip, üye sayısını çoğaltma derdindeler. Ne kadar çok üye o kadar çok para demek. Bana kalsa al birini vur ötekine. Bir zamanlar bir reklam vardı:" aslında yok bir birimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız" hesabı. Masadaki sendikayı eleştiren, diğer sendikalar da gayet iyi bilirler, mevcut şartlarda kendileri de orada olsa kamu işveren heyetinin dediğinin olacağını. Hatta bazıları 28 Şubatçılarla malum dönemde, beklentilerinin üzerinde ücret artışı vermesine rağmen, o günün hükümetini devirme görevi üstlenen heyette yer alarak, asıl görevlerinin sendikacılıktan da öte bir şey olduğunu ortaya koymuşlardı.
Sendikaların tarihine ve geçmişine bakarsak; kapitalist sistem tarafından çalışan kesimleri kontrol etmek, gerektiğinde bir sosyal/sınıfsal patlamaya meydan vermemek için oluşturulmuş, emniyet sibobu işlevi gören, sosyal/ siyasal oluşumlardır. Komünizmin ana rahmi, İngiltere ve Kıta Avrupası olsa da teorisyenleri doğumun başta İngiltere ve Batı Avrupa'da olacağını söyleseler de -bazılarına garip gelse de- Avrupa'daki sendikalar sayesinde doğum orada değil Rusya'ya ve Çin'de gerçekleştirilmiştir. Bu da kapitalizmin başarısıdır.
Her şeyini batıdan alan, batıyı model olarak gören bizim devletimizin sendikalar konusunda da başka bir örnek aramasına gerek yoktu. Hatta biz bize benzeriz hesabı biraz da kendimize benzettik. Kamuda kimse sendikanın dışında kalmasın diye (...kalırsa ya davulcu ya zurnacı hesabı) sendika aidatlarını bile devlete ödettik. Ödenen bu aidatlar sayesinde sendika yönetimleri yüksek miktarda paralara hükmeder oldu. Öylesine yağlı kuyruklar ki maşallah tutan bırakmıyor. Zavallı üyeler de zaten değiştirmezler. (Bizim ülkemizde değil sendika, değil bir siyasi parti bir cami derneği yönetimini bile kendileri istemedikçe değiştiremezsin. Çünkü mevzuat müsait. Yağlı kuyruğu keşfedenler ya da mevcut kuyrukta tutacak yer bulamayanlar, yönetim kurulu oluşturacak üç beş kişi bir araya gelip yeni bir sendika kuruyor. O yüzden aynı iş kolunda bile çok sayıda sendika vardır.
Instagram sayfamızı takip etmek için tıklayınız
Bir başka konu da sendikaların başkan ve üst yöneticilerinin hatta büyük illerde profesyonel sendikacılık yapanların maaşlarını ve diğer gelir ve imkânlarının ne olduğunu pek bilen olmaz. Gelir durumlarının görüşme masasının karışı (patron) tarafında oturanlardan daha iyi olduğu bile söylenebilir.
Sonuç olarak; büyük bir kitlesel çoğunluk, birileri bizim adımıza, bizim kavgamızı ve mücadelemizi versin, biz uğraşmayalım, bizden bir şey çıkmasın, bize bir zarar gelmesin düşünce ve beklentisinde. Böyle bir anlayışla, böylesine bir yasal mevzuat çevresinde, farklı bir sonuç beklemek çok fazla iyimserliktir. Hayal kırıklığı yaşamak bu gereksiz iyimserlikten olsa gerek.
Kerim Toslak /Hakimiyet