Eğitim Bir Sen'de kongre öncesi cadı avı başladı!

Eğitim Bir Sen'de kongre öncesi cadı avı başladı!
Şube kongrelerini tamamlayan Eğitim Bir Sen Olağan Genel Kongresi öncesinde gerek 12.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen tüzük tadil kongresi sürecinde üç dönem kuralının kaldırılmasına yönelik eleştirileriyle gerekse şube delege seçimleri sürecinde seçim tarihinin okulların açıldığı ilk haftalara sıkıştırılmasına ve gerek şube başkanları, gerek genel merkez yöneticileri gerek il, ilçe ve okul yöneticileri tarafından üyeler üzerinde baskı oluşturulmasını, seçim sürecinde yeniden aday olan mevcut şube başkanl

EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ SENDİKASI GENEL DİSİPLİN KURULU BAŞKANLIĞINA

KAMUBİZ.COM İnstagram KANALI İÇİN TIKLAYINIZ 
Konu: 11/11/2022 tarih ve 2022/5 sayılı savunma istemi yazınız.
Sendikacılık emeğin, alın terinin mücadelesidir. 
Sendikacılık inanç, ırk, ideolojik ve asabiyet duygularının üzerinde olan hak, emek mücadelesinin adıdır.
Sendikacılık; benden olanın, benim gibi düşünenin, benim inancımdan, benim sempati duyduğum siyasi partimden olanın değil; Rahmetli Akif İNAN’ın dediği gibi düşüncemin zıddı da olsa hakkının aranmasıdır.
Sendikacılık, vesayetlere karşı olup da yapı üzerinde söz sahibi olduktan sonra, mevcut sendikal yapıyı tüzük değişiklikleri ile tahkim ederek emekli olana kadar sendikacılık yapmak hiç değildir!
Akif İNAN,  büyük bedeller ödeyerek kamu çalışanlarının sesi, vicdanı; emeğin, hakkın, adaletin, liyakatin timsali olacak bir anlayışla yokluğun, yoksulluğun, korkunun olduğu bir ortamda ve her şeyden önemlisi 2001 yılında yasalaşan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu çıkmadan önce yasal bir zemini olmasa da duyulan ihtiyaçtan dolayı 1992 yılında ne ironik bir durumdur ki eğitim camiasının birliğine, beraberliğine vurgu yaparak adını tam isabet ettirircesine Eğitimciler Birliği Sendikası diyerek tüm kamu emekçileri adına bu sendikal örgütlenmeyi başlatmıştı.
O günün koşullarında ve sonrasında 2010’lu yılların başlarına kadar okullardaki görevlerini ihmal etmeden hem kamu hem de sendikacılık görevlerini birlikte yaptılar. 
Yasa çıkana kadar sendika aidatlarını kendi ceplerinden ödediler. Kendi arabalarının yakıtlarını yine ceplerinden ödeyerek okul okul, ilçe ilçe, köy köy dolaşarak üye topladılar.
Büyük mücadeleler vererek örgütlenen illerde kiralarını, faturalarını, çay, simit paralarını kendi ceplerinden karşılayan zamanın cefakar ve vefakar öğretmenleri iğne ile kuyu kazar gibi Eğitim Bir Sen’i emaneti ehline vermek şartıyla nesilden nesile teslim ede ede bugünün en büyük sivil toplum örgütü ve sendikası yapmaya muvaffak oldular.
Hepimizin içinde bulunduğu, evrensel değerlere bağlı bir misyon ve vizyon üstlenen, 15 Mayıs 2009 yılından bu yana yetkili olan Eğitim Bir Sen, kamu çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarından önce toplumda büyük travmalara ve mağduriyetlere neden olan kamusal alanda baş örtüsü yasağı ve imam hatiplerde katsayı mağduriyeti meselelerine odaklanarak bu toplumsal sorunların çözümünde büyük roller üstlendi. Bu anlamda elhamdülillah hepimiz gururluyuz.
Özellikle vesayet odakları karşısında mevcut siyasal iktidarın elini güçlendiren eylemlere imza atan Akif İNAN’ın sendikası bu vesayet odaklarından rahatsızlık duyan ve mağduriyetler yaşayan muhafazakâr ve liberal kitlelerin sempatisini kazandı.
Genel yetkili sendika olma süreciyle beraber toplumsal travmalara neden olan sorunların çözümünde göstermiş olduğu kararlı duruşa binaen kamu çalışanlarının ekonomik ve sosyal sorunlarının çözümüne dair beklenti artmış ve sendikamız o süreçlerde kamu çalışanları için bir çekim alanı, adeta çözümün adresi olarak görülmüştü.
Ancak bize göre başından beri yanlış ama bazılarına göre(!) doğru bir uygulama olan ve sendika üyeliğinin önünde en büyük engel olarak görülen sendika aidatının devlet tarafından ödenmesi yönündeki girişimlerin karşılık bulması memur sendikacılığını resmen giyotine götürülmesine zemin hazırladı.
Emeğin, alın terinin kayıplarını; aidatın devlet tarafından ödenmesine mahkûm edilmesi yüzünden aranamaz oldu. Birileri üzülmesin ama benim öğretmenim üzülürse de üzülsün diyerek otorite karşısında boynu bükük kalındı.
Yetkinin el değiştirdiği Mayıs 2009’dan sonraki Temmuz’da 9/1’i bir öğretmen aldığı 1452 TL maaşı ile 31,5 gram altın alabiliyordu. 
İlk derse girmeme eylemi yapılan 1 Kasım 2022 tarihi itibariyle 9/1’i bir öğretmen 9388 TL maaş ile sadece 9,5 gram altın alabiliyor.
Bazı sendika şube ve genel merkez yönetimleri kamuoyu baskısı yüzünden sendikal çalışmalar nedeniyle aldıkları maaşların bordrolarını boy boy yayınlarken üyesi bulunduğumuz Eğitim-Bir-Sen’in  şube ve genel merkez yönetimleri her nedense büyük bir sessizlik içinde kalmayı tercih etiler ve biz de tabandan gelen bu talep için zaman zaman yazılarımızda alınan maaşların açıklanmasını ısrarla dile getirdik!
“Kamu çalışanlarının haklarını savunduğumuz için(!), emek harcadığımız için(!) aldığımız ücretler en doğal hakkımızdır” denilebilir ama eğitim çalışanları her geçen gün biraz daha yoksullaşırken ister istemez sendika aidatlarıyla ödenen bu maaşları artık hak etmiyorsunuz deme hakkına sahip değil miyiz!!?
Akif İNAN emeğin, hakkın, adaletin kutsallığına inanarak büyük bir dava şuuru ile bu sendikayı kurarken bugün ki lüksü, şatafatı, konforu sizce bir ihtimal olarak dahi hayal bile edebilir miydi!!?
Akif İNAN’ın lüksten, şatafattan, konfordan kastı neydi biliyor musunuz?
Birileri haksızlığa uğradığında, emeği çalındığında bıçak gibi soğuk, kırk-kırkbeş derece sıcak meydanlar ve alanlardı.
Sanırım biz gücün, paranın, konforun, makamın, şöhretin parıltısına kapıldık.
Kurucu Genel Başkan Akif İNAN, bizlere bıraktığı emanetin iliklerine kadar siyasallaştığını görseydi ne derdi acaba, hiç düşündünüz mü!!?
Ya da genel merkez ve şube başkanlarının aldığı astronomik maaşların bir öğretmen maaşının birkaç katı olduğunu!
Bizim itirazımız sendika yöneticilerinin siyasi bir fikre sahip olmasına değil, bir sendikacının bir siyasi partiye sempati duymasına değil; bizim itirazımız; bir sendika yöneticisinin taşıdığı sendikal kimlikle bunu kamuoyuna karşı aleni bir şekilde ve sendikanın imkânları ile yapmasınadır!
Hani vesayete karşıydık?
Hani otoriterleşmeye karşıydık?
Bu erdemliler hareketi değil miydi başörtüsünün ve imam hatiplerde katsayının önünde duran YÖK, bürokratik vesayet, ordu içindeki darbeci vesayet karşısında her şeye rağmen mücadele eden!!?
Sahi, bizi böylesine değiştiren, bize böylesine geçmişteki dava(!) şuurunu unutturan şey neydi?
Yoksa bizi çevreleyen ve kuşatan; hakikati görmenize engel olan şahıslara mı teslim olduk?
Sendika kongre süreci tamamlanmak üzere.
Sendikanın geleceğinden kaygı duyan tabanın sesi olarak bizler önümüzde iki seçenek olduğuna inanmıştık!
Ya mevcut genel merkez yönetiminin yerine sendikanın kurucu değerlerine bağlı, her kademedeki görevin en fazla iki dönemle sınırlandırıldığı adaleti, liyakati esas alan bir tüzükle, vicdan sahibi ve bir o kadar da entelektüel bilince sahip bir yönetimle yeni bir başlangıç yapılması ki artık bunun da şube kongrelerindeki delege seçimlerinde yaşanan gerçeklerden yola çıkarak mümkün olmadığına da inanıyoruz!
Ya da antidemokratik anlayışları ve uygulamaları görmezden gelip yapmacıkta olsa alkışlamaya devam etmek.
Tabi ki biz birincisini tercih ettik ve dilimizin döndüğünce edebi bir dille, üslup hatasına girmeden  demokratik olmayan uygulamaları eleştirmeye, yanlışları dile getirmeye, muhataplarımızı uyarmaya gayret ettik.
Ancak inceden inceye sadece seçim kazanmaya odaklı bir biçimde tahkim edilen tüzüğü, yönetim anlayışlarını ve yönetimlerin uygulamalarını eleştirenler üzerinde yeni tüzüğün gücüyle bir baskı, bir korku oluşturulduğunu, üyelikten çıkarmaya, dava açmaya varacak kadar ileriye götürüldüğünü gördük.
Bilerek ve isteyerek inşa edilen sendikacılık anlayışı içinde kalmanın eğitim çalışanlarına haksızlık olduğuna ve mevcut yapı içindeki kardeşlik ve aile ikliminin ortadan kalktığı Genel Disiplin Kurulunun harekete geçmesinden de anlaşılıyor.
Bu anlamda bizim gibi düşünen, akleden, soran, sorgulayan, eleştiren, hataları, yanlışları dile getiren bizim gibileri kongrede cezalandırarak belki de ihraç ederek fikrini söyleyen, itiraz eden, demokratik olmayan uygulamalarınızı eleştiren üyeleri hizaya sokma çabası olarak değerlendiriyoruz.
Üyesi bulunduğum şube yönetimi ile ilgilide birkaç şey söylemeden geçersem burada ki üyelerimize de haksızlık yapmış olurum. 
Protesto eylemlerini şube binasının salonunda yapan, ülkenin en düşük promosyon anlaşmasını imzalayan, bir de yetmiyormuş gibi bu sözleşmede bizim imzamız yok deyip adeta üyelerin aklıyla dalga geçen ve sonrasında yazılan resmi bir dilekçeyle sosyal medya hesabından promosyonların güncellenmesi için yazı yazdık diyerek poz veren, sendikanın parasıyla seçim propagandası yapan; din, vatan, millet, bayrak istismarı yaparak sendikal yetersizliğinin üzerini örten, üyeler arasında ayrım yapan, kendisine rakip gördüğü üyeler hakkında –ki kimsenin böyle bir derdi yok-  asılsız iftira ve dedikodu üretilmesine göz yuman, sendikanın imkanlarını şahsi çıkarları için kullanan –ki bu tüzükte üyelikten çıkarma gerekçesidir- bir şube yönetimi Rahmetli Akif İNAN’ın zihnindeki sendikacı profili olabilir mi sizce!!?
Ezcümle;
Biz, kamu çalışanlarının haklarını savunacak yeni, demokratik, siyasallaşmayacak, delege iradesi yerine sadece üyelerin iradesiyle seçilecek ve tam demokratik bir tüzükle değişime açık, merkezde olan ve her kesimi kucaklayan bir merkez sendikaya ihtiyaç duyulduğunun ve eğitim camiasının büyük bir kesiminin de az önce saydığım misyona sahip bir sendikal anlayışın beklentisi içerisinde olduğunun da farkındayız.
Bu anlamda sendikanın uygulamaları ne yazık ki üyeler nazarında bir ayrışmaya, kopmalara ve küskünlüklere yol açmıştır. Bu bölünme ve parçalanmaya neden olan yöneticilerden hesap sormak, eleştirmek, hataları dile getirmek her üyenin görevidir. Biz de tam olarak bunu yaptık. Üslubumuzu bozmadan, yeri geldi önerilerde bulunduk yeri geldi öneriler dikkate alınmayınca eleştirdik.
Eleştiri tahammülsüzlüğü, düşünce özgürlüğü karşıtlığı, eleştireni susturma, eleştireni itibarsızlaştırma çabası, konuşanı, fikrini söyleyeni, yöneticiyi eleştireni örgütten atma tehdidi olsa olsa bir Ortaçağ zihniyetinin zamanımızda yeniden hortlamasıdır ve bu anlayış Akif İNAN’ın kurduğu bir sendikanın anlayışı asla olamaz!
Genel merkez çatısı altında erdemli, entelektüel birikime sahip, duygularla değil sadece akıl, vicdan ve adalet duygusuyla hareket edecek yönetim kurulu üyelerine ivedilikle ihtiyaç duyulduğuna inanıyoruz.
Genel Disiplin Kuruluna Saygıyla Duyurulur.
NOT:Bu savunmanın yapılacak genel kurulda üst kurul delegelerinin huzurunda kürsüde okunmasını arz ve talep ederim.
                                                                                                                                                     21/11/2022
Faruk YILDIZ
  Eğitimci Yazar

WhatsApp Grubumuz İçin TIKLAYINIZ

FACEBOOK SAYFAMIZI TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYINIZ

TWİTTER'DAN TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYINIZ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.