Atanamayan öğretmenleri ilgilendiren Meclis Araştırma Önergesi TBMM'de reddedildi
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; üniversitelerimizin eğitim fakültelerinden mezun olan ve ataması yapılamayan öğretmen sayılarındaki artışın sebepleri ve bu hızlı artışın ortaya çıkardığı etkilerin ve sonuçların tüm önleriyle araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesi hakkında partim İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
“Ben öğretmen olmak istiyorum/Ben şairimin mısralarında dil/Genç kızımın gergefinde nakış nakış gül/Aşığımın sazında tel/Öpülesi bir el olmak istiyorum/Ben öğretmen olmak istiyorum/’Ben öğretmen olmalıyım’ diyorum/Çünkü inanıyorum Allah’ıma/İnanıyorum ‘Beşikten mezara kadar oku’ diyen Peygamber’ime/İnanıyorum ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen Atatürk’üme.”
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde 70 değil, 700 değil, 7 bin değil, yaklaşık 700 bin öğretmen atama bekliyor. Şimdi, bir ana olarak, bir baba olarak empati yapalım: On iki yıl boyunca ilkokul, ortaokul, lise; çocuğunuzu her türlü fedakârlığı yaparak okutuyorsunuz, neticede yarış atı gibi yarıştırdığınız evladınızın, soktuğunuz üniversite seçme sınavları sonucunda bir üniversitenin sosyal bilgiler öğretmenliği bölümünü kazandığını sevinçle duyuyorsunuz, hissediyorsunuz. Yine, o üniversite hayatı boyunca bir anne olarak, bir baba olarak yemiyorsunuz, içmiyorsunuz, giymiyorsunuz; çocuğunuz gurbet ellerde perişan olmasın, aç susuz kalmasın diye yeri geliyor siz aç susuz kalıyorsunuz, çocuğunuzun okumasını sağlıyorsunuz. Dört sene başarılı bir şekilde eğitim öğretim hayatını tamamlayan genç, bu üniversiteden mezun olduğunda “Hayır, benim sana ihtiyacım yok.” diyorsunuz.
Bir de atanamayan öğretmenin yerine kendimizi koyalım: Gençliğini, çocukluğunu dört duvar arasında geçiriyor, netice itibarıyla yaptığı hazırlıklar sonrasında girdiği üniversite sınavında başarılı oluyor ve demin söylediğim gibi güzel bir üniversitenin sosyal bilgiler öğretmenliği bölümünü kazanıyor. Dört yıl boyunca öğretmenlik üzerine türküler diziyor, şiirler söylüyor, hayaller ve düşler kuruyor. Dört senenin sonunda başarıyla okulunu bitirdiğinde de önüne Çin Seddi gibi bir duvar “Hayır, sen öğretmen olamazsın.”
Bakın “Yahu bir sürü öğretmenimiz var, boşta geziyor; resim öğretmeni matematik, müzik öğretmeni beden eğitimi dersine giriyor. Öğretmen ihtiyacı var ama bakın ki siz bunları sınavla alıyorsunuz, o zaman niye okutuyorsunuz? Bu öğrencilere yazık değil mi? ‘Öğretmen almıyorum.’ de, bu evlatlarım okumasın boşuna ama biz iktidar olunca boşta öğretmen adayı kalmayacak.” “Sisteme bak, 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun, hangi akla hizmet ediyorsun, bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın; önüne neden engel koyuyorsun? İnşallah, biz hükûmeti kurduğumuzda bütün öğretmenleri göreve başlatacağız, bu öncelikli eğitim sorununu çözeceğiz.”
“Buradan sözüm tüm genç öğretmen adaylarına: Siz merak etmeyin, biz geldiğimizde üniversiteyi bitirdiğinizde ‘Sınavı kazanamazsam ne yapacağım?’ korkun olmayacak çünkü sınav olmayacak.”
“Birçok gencimiz, özellikle öğretmen adaylarımız işsiz kaldı. Ülkede eğitim çökmüş, köy okulları kapanmış, merkezdeki okullar bile ‘öğretmen’ diye can çekişiyor, sen sınavla öğretmen almaya çalışıyorsun. Bıraksana genç öğretmenlerimiz gitsin çalışsın. O kadar sene beklet, sonra al, o adamda artık heves mi kalır, öğretmenlik yapabilir mi? Ama inşallah, biz iktidar olunca öğretmenler okulun bittiği gün hazırlıklarını yapacak, ertesi gün görev aşkıyla okuluna gidecek, hiç merak etmeyin.”
Bu sözlerin altına burada bulunan tüm vekillerle birlikte 82 milyon milletimiz imza atar.
Kime ait bu sözler? Bu sözler, 2002 yılında, Gaziantep’te, Samsun’da, İstanbul’da ve İzmit’te seçim öncesi konuşmalarını yapan bugünkü Sayın Cumhurbaşkanımıza ait.
Ben de şimdi buradan soruyorum: Mademki ihtiyacınız yok, niçin beş sene bizim gençlerimizin hayalleriyle, düşleriyle oynuyorsunuz, onların hayallerinin katili oluyorsunuz? Yazık, günah değil mi? Her ile üniversite açmak marifet değil, marifet üniversiteden mezun ettiğiniz gençlere iş bulabilmek. Ne yapsın bu çocuk? Ne yapsın bu genç?
Sayın Hocam, siz öğretmensiniz. Öğretmen olma hevesiyle, öğretmen olma düşüyle, öğretmen olma ülküsüyle…
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, AKP döneminde belki de en sıkıntılı alanlardan biri eğitim sistemindeki keşmekeşlik. Bakın, AKP’nin iktidarı boyunca 7 Millî Eğitim Bakanı değişti ve her gelen sistemin sorunlu olduğunu, yapboz tahtası gibi, kökten değişime ihtiyaç olduğunu söyledi ama bugün geldiğimiz noktada maalesef öğretmen yetiştirme politikamız sıkıntılı, öğrencileri eğitme, öğrencileri sağlıklı bir eğitimle geleceğe hazırlama noktasında sıkıntılıyız ve en önemlisi, değerli arkadaşlar, Yükseköğretim Kurulu her şeye karışıyor ama nasıl bir sonuçsa bir türlü bir planlama yapamıyor. Bu ülkenin önümüzdeki dönemde kaç öğretmene ihtiyacı var, kaç mühendise ihtiyacı var, kaç doktora ihtiyacı var, kaç avukata ihtiyacı var ilişkisini kuramıyor. Bir Yükseköğretim Kurulu bunu planlayamıyorsa zaten ülkenin üniversiteleri üzerine bir karabasan gibi çöken bu Kurul daha ne yapacak değerli arkadaşlar?
Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye’de çok ciddi sayıda öğretmen açığı var. Resmî rakamlara göre, 110 bin civarında öğretmen açığı var ama bunun yanında 92 bin civarında ücretli öğretmen alıyoruz. Niye peki? Çünkü daha az ücret veriyoruz, daha esnek koşullarda çalıştırıyoruz. Kendi gençlerimize bu kötülüğü nasıl yapabiliriz?
Değerli arkadaşlar, bugün bu ülkede yaklaşık 700 bin gencimiz üniversiteyi bitirmiş, öğretmen olmayı hak kazanmış ama öğretmen olarak atanamıyor. Şimdi, iktidara sorduğumuzda, biraz önce sayın vekil, iktidar öncesi AKP Genel Başkanının nasıl söz verdiğini söyledi. E, bir de sonrası var: “Herkese iş vermek zorunda mıyız?” diyorlar. İşte, AKP’nin on yedi yılda geldiği nokta budur; önce herkese vaat, arkasından “Devlet herkese iş vermek zorunda değil.” deniyor.
Değerli arkadaşlar, bu gençlerimize daha fazla kötülük etmeyelim. Evet, hep beraber oturup bu ülkede kafa yoralım. Üniversite gençliğinin yüzde 40’ı işsiz kalıyor. Bakın, bu öğretmenlerimize bir gelecek sunalım. Öğretmenlerimiz psikolojik olarak intiharın eşiğinde. Her gün, intihar eden öğretmenlerle, öğretmen adaylarıyla karşılaşıyoruz. Peki, ne yapıyoruz? Bir de sınava tabi tutuyoruz, KPSS sınavına. Eskiden iki yıl geçerliydi, şimdi her yıl yapma kararı aldık. KPSS’ye giren her 100 öğretmenden sadece 16’sı atanıyor.
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum hemen Sayın Başkan.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Geriye kalan 84 kişi başka yerlere kalıyor.
Bakın, bugün, gidin, öğretmen olan, asker olan… Öğretmen olan bir kişi, asker olarak, polis olarak veya başka yerlerde çalışmak zoruna kalıyor. Hatta, çoğu inşaatlarda hayatını idame ettirmek zorunda kalıyor. Eğer bu ülke gerçekten çağdaş, medeni ölçülerde bir demokrasiyi kurgulayacaksa, her şeye öğretmenden başlamalı çünkü hepimizi yetiştiren, bir öğretmendir.
Bunun gerekliliği içinde davranalım ve bu gençlerimize gelin, hep beraber bir gelecek hazırlayalım diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Yıldırım Kaya’ya aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Kaya.
CHP GRUBU ADINA YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Madenciler Günü. Hani 301 madenci Soma’da katledildiğinde “Bu işin fıtratında var.” denmişti ya, işte o günü, o madencileri ve binlerce madenciyi rahmetle anıyorum, gün yüzü görmeyen madencilere de buradan selam gönderiyorum.
Yarın 5 Aralık, kadınların seçme ve seçilme hakkını elde ettiği gün; Mustafa Kemal Atatürk’ün Avrupa devletlerinden önce armağan ettiği bir gün. Kadınlara seksen beş yıl önce verilen değer ile bugün Ceren Özdemir’e saplanan bıçak! İşte kadının değerinin ve kadının öneminin seksen beş yıl sonra geldiği nokta budur.
Dün de Dünya Engelliler Günü’ydü. Hepimiz bulunduğumuz her yerde gerçekten yaldızlı sözlerle Dünya Engelliler Günü’nü kutladık ama atama bekleyen 1.250 engelli öğretmenin sorununa bir dirhem çözüm üretemedik. Gerçekten samimi olalım. Dünya Engelliler Günü’nde 1.250 engelli öğretmenin atamasını yapsak ne olurdu, yasal zorunluluk zaten bu atamayı yapmamızı da emrediyordu.
Bugün başlayan bir grev var. Dedik ki: “Okulları özelleştirmeyin. Parası olana özel kolejlerde eğitim olanağı sağlamayın.” Öğretmenlerin maaşları verilemediği için Doğa Kolejinde öğretmenler greve başladı; öğrenci velileri destekliyor, öğrenciler perişan, sonuçlarının ne olacağı belli değil. 2023 Eğitim Vizyonu’nun bir yıllık sürecini Sayın Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk açıkladı. Bir yılda o kadar çok şey yapmış ki atanamayan öğretmen sorununu çözmüş, engelli öğretmen sorununu çözmüş ücretli öğretmen sorununu çözmüş, sözleşmeli öğretmen sorununu çözmüş, “Öğretmenlik Meslek Kanunu”nu çıkarmış, bir de 3600 ek göstergeyi vermiş gibi konuşuyor. Bunların hiçbirinin olmadığını Sayın Millî Eğitim Bakanı biliyor ama Millî Eğitim Bakanı acil atama bekleyen 60 bin öğretmenin sorununu çözmeye dair de en ufak bir şey söylemedi.
Öğrenciler af bekliyor, öğretmenler mesleğe başlamak için ders bekliyor. Şimdi, bu dert küpüyle yanıp tutuşan eğitim camiasının sorunlarını çözemediğimiz müddetçe, bu ülkenin ekonomik sorunlarını çözemeyiz, engellilerin sorununu çözemeyiz, kadın cinayetlerinin önüne geçemeyiz, mahpushanelerde bakılmayan hasta mahpusların sorunlarını çözemeyiz.
Her şeyin başı eğitimden geçiyor. Atanmayan öğretmenler var, atanamayan değil, öğretmen ihtiyacı var ve atanmıyor. Atanan öğretmenlere ne yapılıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILDIRIM KAYA (Devamla) – Şırnak, Silopi’yi bilirsiniz, Anadolu İmam Hatip Lisesi var orada, bir müdür, bir ay önce göreve başlayan bir müdür, 18 maddelik ferman yayınlamış, öğretmenlere “Ne istersem onu yapacaksınız.” diyor. Buna ses çıkarmayan bir Millî Eğitim Bakanlığı olur mu?
Şimdi, biz diyoruz ki: Çöplerden yiyecek toplayanlar var. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı çıkıyor, diyor ki: “Bu sahte.” Şimdi, bu, on yedi yıldır atanmayan bir fizik öğretmeninin dramı. Ankara’da Çankaya sokaklarında kâğıt topluyor oğluyla birlikte, bu da diploması. Eğer buna inanmıyorsanız “Sahte.” diyorsanız, dersiniz. Ben size söyleyeyim, Ramazan Gezer, İnönü Üniversitesi Fizik Bölümünden mezun olmuş, 4 çocuğu var, çocuklarıyla birlikte geçimini sağlamak için kâğıt topluyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna sesleniyorum: Eğer gerçekten Engelliler Günü’nü kutluyorsanız, öğretmen sorununa sahip çıkıyorsanız gelin bari bu önergeye “kabul” oyu verin de yarın veto yediğinizde alkışlamayın veto edeni çünkü veto eden de sizin Genel Başkanınız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Siirt Milletvekilimiz Sayın Osman Ören’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Ören.
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN ÖREN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubunun vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, kamusal ihtiyaçlar kişilerin tek başlarına karşılayamadıkları ancak karşılanması zorunlu olan ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçlar devlet eliyle yerine getirilmek durumundadır. Devletin bu hizmetleri yerine getirebilmesi için birtakım harcamalar yapılması, bu harcamaları karşılayabilmesi için de gelir toplaması gerekmektedir. Devlet, bu hizmetleri yaparken hangi ihtiyaçlar için ne kadar harcama yapacağını, harcamanın hangi gelir kaynaklarıyla sağlanacağını ve bunların olumlu ve olumsuz sonuçlarını hesap etmek zorundadır.
Bakanlığımızın öğretmen ihtiyacı ilgili yıl bütçe kanunlarında öngörülen kadrolardan Hazine ve Maliye Bakanlığınca kullanım izni verilen kadro sınırında karşılanabilmektedir. Malumlarınız olduğu üzere, en yüksek sayıdaki kadrolar Millî Eğitim Bakanlığına tahsis edilmektedir, bu da eğitime verdiğimiz önceliği göstermektedir. Tahsis edilen öğretmen kadroları illerin alanlara göre öğretmen ihtiyaçları dikkate alınarak il millî eğitim müdürlüklerine dağıtılmakta, il millî eğitim müdürlüklerince atama yapılacak alanlar ile bu alanlara atanacakların istihdam edileceği eğitim kurumları belirlenmekte, belirlenen eğitim kurumlarına ilgili mevzuat çerçevesinde yapılan duyurular doğrultusunda başvuruda bulunan öğretmen adayları açısından tercihleri göz önünde bulundurularak atamalar yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim öğretim hizmetleri sınıfındaki mevcut personelimiz hakkında bazı bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum.
2003 yılından 2019 yılına kadar 651.664 öğretmen ataması gerçekleştirilmiştir. Bakanlığımıza bağlı resmî okullarımızda, kurumlarında görev yapan 946.114 öğretmenimiz bulunmaktadır. Hükûmetlerimiz döneminde atanan öğretmen sayımız mevcut resmî öğretmen sayısının yüzde 69’una karşılık gelmektedir. Bu, aynı zamanda, genç bir öğretmen kadrosuna sahip olduğumuzu gösterir. Nitekim, 40 yaş ve altındaki öğretmen sayımız toplam öğretmen sayımızın yüzde 65’ine tekabül etmektedir. Ülkemizin tüm coğrafi bölgelerindeki öğretmen doluluk oranları birbirine yakın bir orana yükseltilmiştir. Coğrafi bölge bazlı norm kadro doluluk oranları Akdeniz Bölgesi’nde yüzde 91,58, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 90,61, Ege Bölgesi’nde yüzde 94,81, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 88,65, İç Anadolu Bölgesi’nde yüzde 95,74; Karadeniz Bölgesi’nde yüzde 92,73; Marmara Bölgesi’nde yüzde 84,12 olup ülke genelinde ise doluluk oranı yüzde 90,34 seviyesindedir. Örnek vermek gerekirse, kendi ilim olan Siirt 2003 yılında 2.265 öğretmen sayısındayken yüzde 100 artışla 4.493 öğretmen sayısına ulaşmıştır.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sınıflar kaç kişilik?
OSMAN ÖREN (Devamla) – 25-30…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayınız, bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
OSMAN ÖREN (Devamla) – Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un kamuoyunda belirttiği üzere Yükseköğretim Kurulu ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında, öğretmen yetiştiren yükseköğrenim kurumlarının bugünkü ve gelecekteki muhtemel kontenjanları konusunda çalışmalar yürütülmektedir.
Bu duygularla İYİ PARTİ Grubunun vermiş olduğu araştırma önergesini kabul edemeyeceğimizi belirterek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir
Kamubiz.com ÖZEL/ANKARA