Lisansüstü öğrenim, öğrenim sürecinin bir parçası olarak her daim önem arz eder olmuştur. Bilhassa gelişmiş ülkeler için daha fazla önem teşkil eden bir öğrenim basamağıdır, lisansüstü öğrenim...
Bu günlerde üniversitelerde, lisansüstü öğrenim yapmak isteyen vatandaşlarımız için duyurular yayımlamaktadır. İlgili vatandaşlar istedikleri üniversitelere, konuyla ilgili duyuruları takip ederek üniversiteler tarafından belirlenen başvuru tarihleri arasında 2017-2018 Eğitim-Öğretim Yılı Güz Dönemi lisansüstü eğitimine başvurmaya başladılar. Hatta bazı üniversitelerde başvurular bitti, bazı üniversitelerde ise bu ay ve önümüzdeki ay içerisinde başvurular alınıp değerlendirmeler yapılacak. Elbette buraya kadar bir sorun yok. Ama ÖĞRETMENSENİZ bir sorun var...
Bir öğretmeninin alanı ile ilgili ya da eğitimle ilgili bir alanda ihtisas yapması sorun teşkil etmemelidir. “Eğitimcinin, Öğrenim Özrü” Hakkı kabul edilmeyerek bilhassa da YÖK’ün aldığı karara bağlı olarak 20 Nisan 2016 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak kesinleşen Lisansüstü Eğitim Süre Sınırı ile Lisansüstü Eğitim yapmak ya da Akademisyen olmak isteyen birçok öğretmen ne yazık ki büyük bir sorunla karşı karşıya bırakılmıştır. Üstelik Anayasamızın 42. Maddesinde “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” şeklinde bir ibare olmasına rağmen...
Peki eğitim-öğretim hakkından yoksun bırakılan eğitimcilerin suçu nedir? Akademik anlamda ilerleyerek kendini daha iyi yetiştirmek istemesi midir? Eylül 2016 itibarıyla YÖK’ün almış olduğu süre sınırlamasına ilişkin karar işlemeye başlamıştır. Bu yüzden daha fazla gecikmeden öğretmenlerimizin öğrenim hakkı iade edilerek Anayasaya riayet edilmelidir. Şuan üniversitede kayıtlı olup da öğrenim özrü vermedikleri için eğitiminden yoksun kalan öğretmenlerimizin kariyeri tehlikededir. MEB, bu hakkın istismar edildiği için verilmediğini ifade etmektedir. Lakin istismarı engellemek için gerekli düzenlemeleri yapmak MEB’in görevidir. Ayrıca söz konusu istismar diğer özür grubu tayinlerde de yaşanmaktadır. Bu işin çözümü Anayasal bir hakkı engellemek değil, öğretmenlerimizin bu hakkıyla ilgili istismarı önleyecek şekilde gerekli düzenlemeleri yapmak olmalıdır. Adında “Eğitim” kelimesinin geçtiği bir Bakanlığın “Eğitim-Öğrenim Hakkı” vermemesi hukuk devleti ilkelerine uymamaktadır.
Konuya ilişkin olarak her şehirde üniversite bulunduğunu ve eğitimcilerin görev yaptıkları yerdeki üniversitede eğitim yapmalarını savunanlara ise şunu belirtmeyi zaruri görüyorum. Unutulmamalıdır ki, her bölüm/program her üniversitede yoktur. Ayrıca öğretmenimizin alanı ile ilgili bulunduğu şehirdeki üniversitenin lisansüstü programı bazen bulunmamakta, bazen de bulunsa dahi başvurulardan sonra MÜLAKAT denen “Adaletsiz, haksız ve eşitliğe aykırı torpil dayatması sistemin” kurbanı olarak mülakatta elenebilmektedir. Bütün bu savunmalar anayasal hakkın gasp edilmesini haklı kılmaya yetmemektedir. Ama herşeye rağmen öğrenim gördüğü üniversite, çalıştığı kuruma yakın mesafede olan öğretmenlerimiz ise Milli Eğitim Bakanlığı Personeli İzin Yönetmeliği’nin “Öğrenim İzni” kısmındaki ifadelerin açık uçlu olmasının yarattığı birçok mağduriyete rağmen bu öğrenimlerini sürdürmeye çalışmakta lakin birçok mağduriyet yaşamaktadırlar. Bu mağduriyetlerin daha fazla yaşanmaması için acilen yeni bir düzenleme ile bu iznin tanzim edilmesi zaruri bir ihtiyaç haline gelmiş bulunmaktadır. Şöyle ki;
2013 yılında yapılan yeni bir düzenleme ile “Haftada iki yarım gün” şeklindeki ifade aşağıdaki gibi değiştirilmiş idi.
MADDE 18- (1) Memurun kullanacağı diğer izinlere ilişkin uyulacak hususlar şunlardır:
b) Memurlardan Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsüne devam edenlere, eğitimleri süresince aylıklı izin verilir. (Mülga ibare: 05/04/2013-485808 Bakan Onayı).
d) (Ek: 05/04/2013-485808 Bakan Onayı) Memurlardan lisansüstü öğrenime devam edenlere, görevlerini aksatmamak şartıyla izin verilmesi hususunda gerekli kolaylık sağlanır. Öğretmenlerin ders programları, lisansüstü öğrenimlerine devam edebilmelerine imkan verecek şekilde düzenlenir.
Göreve gelen Milli Eğitim Bakanlarımız lisansüstü eğitimi desteklediklerini belirtseler bile, çalıştıkları il dışında lisansüstü öğrenim gören öğretmenlerimiz için yönetmelikte gerekli maddelerin yer almaması sebebiyle lisanüstü öğrenim gören öğretmenlerimiz zor durumda kalmaktadır ve bu konuda birçok mağduriyet yaşanmış ve yaşanmaya da devam etmektedir.
Lisansüstü öğrenim yapan öğretmenlerimiz yüksek lisans ya da doktora derslerine gidebilmek için okul idaresinden izin alırken sorun yaşamakta ve keyfi uygulamalarla mağdur olabilmektedir. Anayasal bir hak olan Öğrenim Özrü konusunda Öğretmenlerimiz daha fazla mağdur edilmemelidir.
Ayrıca Eylül 2016 itibarıyla başlayan yeni süreçle ilgili (Lisansüstü Eğitime Süre Şartı ile ilgili) yeni süreçte mağdur olan eğitimciler için MEB ile YÖK ara bir formül bularak Eylül 2016 itibarıyla başlamış olan süre sınırını eğitimcilerin mağdur olmaması için kaldırmalı yada eğitimcilere bununla ilgili normal sürenin dışında ek bir süre daha vermelidirler. Başka bir çözümde öğrenim süresi için yüksek lisansa 3 yıl, doktoraya 6 yıl süre verilerek öğretmenin öğrenim göreceği şehre geçici olarak tayini verilmeli ve öğrenimi bittikten sonra esas görev yerine tekrar dönmelidir ya da zorunlu hizmet yükümlüsü ise zorunlu hizmet için tercih yapması istenmelidir. Lakin bu eğitim hakkı engellenmemelidir.
Çözüm bu hakkı kaldırmak değil, bu duruma gerçekçi anlamda çözüm odaklı yaklaşılmasıdır. Öğretmenlerimiz de diğer vatandaşlar gibi anayasal haklarını kullanabilmelidir. Kanayan bir yara durumunda olan “Öğrenim Özrü” ile ilgili gerekli düzenlemelerin üniversitelere başvuruların yapıldığı bu günlerde biran evvel yapılması temennisiyle saygılarımı sunarım.