“Güçlü Yarınlar İçin 2023 Eğitim Vizyonu” açıklandı. Elimizde artık, mevcut eğitim sistemimize dair köklü değişiklikler getireceğini vadeden bir belge var. “Eğitim için kıyameti koparmamız lazım.” diyerek hazırlanmış bu belge bize ne diyor?
Bu belge bize; yeni bir paradigmadan bahsediyor. Eğitimin felsefi temellerini sorguluyor ve ortaya yeni bir yaklaşım koyuyor. Toplumumuzun, eğitimden ne anladığını sorgulayarak, bugün neye ihtiyaç var sorusuna cevap arıyor. Böyle yaparak MEB, yıllardır yapılmayanı yapıp ilk düğmeyi doğru iliklemiş oluyor aslında.
“Sanayileşme, makineleşme, eğitimin sadece sanayinin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmesi, insanın kendine yabancılaştırılması, acımasız rekabet, körüklenen tüketim toplumu, bencillik ve benmerkezcilik…” gibi kavramları sorgulayarak bir medeniyet sorgusu ile işe başlıyor. Bu kavramların hakim olduğu dünyamızda; terör, ırkçılık, küresel göçler, savaşlar, çevre ve sağlık sorunlarının insanlığı tehdit ettiği tespiti ile çözümü eğitime getiriyor.
“Bizim medeniyetimizin insan tasavvuru, sadece maddi mükemmeliyeti benimsemez; gönlü ve bilimi, mana ve maddeyi, talim ve terbiyeyi birlikte ele alan bir bütünden beslenmektedir.” denerek oluşturulan zemin, eğitimde yeni umudumuz olabilir. Bu bakış açısıyla vizyon belgesinin, insanımızın ortak paydası dediği çocuklarımızı, çocuklarımızın mizacını, öğretmenin eğitimdeki önemini ve zıtların çatışmasından ulaşacağımız, “Hepimiz aynı takımdayız.” uzlaşmasını, “Eğitim millet ödevdir.” tespitini, umutlanmamız için yeterli görüyorum.
Günümüzde toplumumuzun eğitimdeki başarı olarak gördüğü, “sınavları kazanarak sahip olunan diplomayla, iyi para kazandıran meslek edinme” olarak algılanması yanlışının yerine, akıl ve kalp birlikteliği ile çift kanatlı bir eğitimle, iyi insan yetiştirme hedefi koyan bir vizyon belgesi önemlidir, desteklenmelidir, parti veya hükümet politikası değil, devlet politikası olmalıdır.
Açıklanan vizyon belgesinden, güncel sıkıntılarına hemen çözüm arayan kesimler, hayal kırıklığına uğramış olabilir. İçeriği değiştiren reformların, yapısal ve yüzeysel reformlara göre etkilerinin daha uzun vadede ortaya çıkacağını öngörerek sabırlı olmak gerekir. Vizyon belgesinden; 3600 ek gösterge, sözleşmeli öğretmenlerin özür atamaları, sınavsız gidilen başarılı liseler, akşamdan sabaha çözülmüş yabancı dil eğitimi, anında güçlendirilmiş meslek liseleri, erken emeklilik gibi problemlerin hemen çözümü bekleniyorsa, biraz sabır demek mantıklı olacaktır.
Bürokrasideki bazı tercihlerini eleştirsem de iki binli yılların başında, “ezberci değil soran sorgulayan birey, bilgiyi depolayan değil bilgiye ulaşma yollarını bilen, öğrenmeyi öğrenen, çoklu zekâ kuramı ile öğrenciye göre eğitim…” gibi kavramaları eğitim sistemimize kazandıran Ziya SELÇUK’UN başında bulunduğu bakanlığın açıkladığı vizyon belgesinde; sınav sistemleri, kademeler arasındaki geçiş, meslek liselerinin güçlendirilmesi, Öğretmenlik Meslek Kanunun çıkarılması, öğretmenlerin özlük haklarının güçlendirilmesi, okulların imkanlarının artırılması gibi konuların belirlenen vizyona destek olan etkenler; andımız gibi suni gündemlerin de ayağımıza dolaştırılmak istenen engeller olarak görülmesini doğru buluyorum.
Öğretmenlik Meslek Kanunu gibi, veriye dayalı okul yönetimi gibi uzun vadede gündeme gelecek konularda söz söyleyecek çok zamanımız olacaktır. Yeri geldiğinde eleştiri ve önerilerimizle katkı sunmaya devam edeceğiz ancak şunu tekrar söylemeliyim, VİZYONUN KADARSIN MEB ve BU VİZYONUNLA UMUT OLMAYI BAŞARMIŞ DURUMDASIN. Gerisi ülke olarak hepimizin ortak performansı olacaktır. Sonunda hep eleştiri yazısı yerine, bir destek yazısı yazabilme imkanına kavuşmuş olmak bile anlamlı oldu.