Bin yıldır aynı coğrafyada yaşayan Türklerle Arapların ilişkileri İslam öncesine kadar gider. Cahiliyye dönemi Arap şiirlerinde, Türklerin askeri yönlerini, kahramanlıklarını anlatan şiirlere rastlamak mümkündür. Tarihi süreçte özellikle komşuluk ilişkilerinin sürdüğü ülkelerde hep görüle gelen, Araplarla-Türkler arasında da benzerleri yaşanan sıkıntılar batılı ülkelerce bilinçli ve sürekli olarak kaşınmış, abartılmış, iki toplum birbirlerine düşman edilmeye çalışılmıştır.
Batılı emperyalist ülkelerin, Türkiye’de Arap düşmanlığını körüklemesi, Arap ülkelerinde de Türk düşmanlığı için çaba göstermesi, bilinen acı gerçeklerdendir. Maalesef bu konuda oldukça başarılı da olmuşlardır. Türkler ve Araplar Ortadoğu’nun, dindaş iki önemli unsurudurlar. Bu iki toplumun birlikte hareket etmesi, bütün dünyada güç dengelerini sarsacağı için özellikle Batılı ülkeler tarafından son birkaç yüzyıldan beri araya nifak tohumları atılmaktadır. Özellikle Türklerde oluşturulmaya çalışılan Arap düşmanlığıyla ilgili bir diğer husus da, maalesef benliğinden, kültüründen uzaklaşmış/uzaklaştırılmış sözde Türk aydınlarının, dine ve İslama olan karşıtlıkların “Arap düşmanlığı” adı altında yapmalarıdır.
Osmanlı bizi sömürdü! Araplar bizi arkadan vurdu!
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu parçalandı. Arapların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde kurulan Arap devletlerinde “ Osmanlı bizi sömürdü” düşüncesi özellikle pompalandı. İşgalci devletler bile kutsanırken, Osmanlı ve Türk düşmanlığı sürekli körüklendi.
Özellikle Batı’da eğitim gören Arap kökenli bilim adamlarında bu düşüncenin yaygın oluşu manidardır! Doğal olarak bu yöndeki düşünceler emperyalist merkezler tarafından bilinçli olarak körüklenmekte ve teşvik edilmektedir.
Ülkemizde de aynı merkezler etkili oldu. “Araplar bizi arkadan vurdu!” teması sürekli işlendi. Türkler ve Araplar arasında yapay sorunlar yaratıldı. Büyük ölçüde aynı kültürü paylaşan, aynı coğrafyada yaşayan, aynı dinin mensupları milletlerin düşünce ve duygu dünyasında demir duvarlar örüldü.
"Araplar bizi arkadan vurdu" denilerek Araplarla aramız açılırken, bizi Çanakkale’de, Kurtuluş savaşında vs.“önden, doğrudan” vuran, işgal eden, topraklarımızı paylaşan”!
İngiltere, Fransa, İtalya ve diğerleri Batı ülkeleriyle müttefik edilmeye çalışıyoruz.
Osmanlının Arapları maddi olarak sömürdüğü iddiası tam bir hezeyandır. Osmanlının fethettiği yerlere bayrağını ve valisini gönderdiği, sömürmek bir yana fethettiği bölgeleri korumak ve kollamak için bütçesinden ciddi kaynak ayırdığı bilinen durumlardır.
Avrupalı ülkeler tarafından gerçek manada sömürülen birçok Afrika ülkesinin ana dili gibi batı dillerini konuştukları bilinmektedir..Osmanlı bayrağı altında asırlarca yaşayan günümüz Arap dünyasında Türkçe konuşan hiçbir bölge mevcut değildir ki bu da Arapların biz Türkler tarafından kültür sömürüsüne maruz kalmadıklarının en belirgin göstergesidir.
Türk Arap düşmanlığını körükleyen Batı emperyalizminin amacı ne?
Uluslar arası ilişkilerde tema, genelde ticari çıkar ilişkileridir. Hele ki Batı dünyası gibi insanilik, hümanizm vb. söylemlerin sadece sözde olduğu ülkelerde bu daha da belirgindir.
İlişkilerini bozduğu ülkeleri bölüp parçalamak, Irak’ta, Suriye’de,Libya’da örnekleri görüldüğü üzere, varlıklarını sömürmek, emperyalist çıkarları doğrultusunda o bölgeyi kullanmak, insanlarını katletmek oldukça kolaylaşmaktadır. Ayrıca yapay düşmanlıklarla, komşularımız Arap ülkelerinden bizi uzaklaştıran Batı, Araplarla ticareti kendisi yaptı. Araplardan ucuz petrol aldı, ürettiği sanayi ürünlerini de Araplara yüksek fiatlarla satarak zenginliğine zenginlik kattı.
Arap düşmanlığı mı? İslam düşmanlığı mı?
“Arap düşmanlığının temelinde İslam düşmanlığı vardır” tespiti, , Türk sosyolojisinin en önemli uzmanlarından ,iyi bir Türk Milliyetçisi de olan merhum Prof.Dr. Erol Güngör’e (1938-1983) aittir ve çok doğrudur. Güngör’ün “Türk Kültürü ve Milliyetçilik“ kitabının son bölümü, “Koptuğumuz Dünya” başlığını taşır. Kültür ve Milliyetçilik meselesini ,“koptuğumuz” / “ koparıldığımız” dünya olan Ortadoğu ve İslâm coğrafyasından “koparılışımızı” tahlil eden Prof.Dr.Erol Güngör;
“…Büyük Harpten sonra İngiliz işgali altında kalan Arap memleketlerinde bütün tarih kitapları İngilizler tarafından yazdırılmış ve böylece Arap okullarında yeni nesillere şiddetli bir Türk düşmanlığı aşılandığı(…)” “Arap düşmanlığının temelinde İslam düşmanlığı olduğu; İslâm dünyasının yan yana yaşayan iki büyük kitlesini birbirine düşman etmek, böylece her birini tek tek Batılılara esir etmek gayretinin olduğu” tespitlerine yer vermiştir.(Prof. Dr. Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik)
Unutmayalım ki, Batılı devletlerin Birinci Dünya Harbinden sonra Ortadoğu’da ekmiş oldukları nifâk tohumları bize de çok tesir etmiştir. Batı kuklası ,İslam düşmanı sözde aydınlarımızın sistemli bir şekilde yerleştirmeye çalıştığı Arap düşmanlığı da buna eklenince, Araplar ve Türkler adeta birbirine düşman edilmiştir.
Son dönem “sol”cu aydınlarımızdan” Attila İlhan’ın (1925-2005) tespitleri de bundan farklı değildi.
“Cumhuriyetin ilk kuşaklarından itibaren, Türkiye’de bir Arap düşmanlığı almış yürümüştür. Temeli de aynı: Birinci Dünya Savaşı sırasında Lawrence’nin dağıttığı altınlar, bunlara satılıp Osmanlı’yı çöl savaşında arkasından hançerleyen Arap şeyhleri! Bunda hiç kuşkusuz gerçek bir yan bulunuyordu, bulunuyordu ama, İngiliz emperyalizminin bölgedeki petrol çıkarlarını güven altında tutmak için Türklerle Araplar arasında sürekli bir düşmanlığı körüklemenin ne kadar yararlı olacağı da açıktı. Bunu ne zaman anladım bilir misiniz, İkinci Dünya Savaşından sonra, ilk tanışmak olanağını bulduğum Mısırlı aydın solcular, bana Türkiye’nin Araplara ihanetinden söz ettikleri zaman! Aaa, adamlar bizim onlara yakıştırdığımız kusurların aynını, bizde buluyorlardı; onları yalnız bırakmışız, terk etmişiz, batılı olmuşuz, gâvur olmuşuz filân! Demek tavşana kaç tazıya tut politikasıyla, emperyalizm amacını bir güzel gerçekleştiriyordu.” (Attila İlhan, Hangi Batı)
Sonuç
Türkler ile Arap toplulukları arasında, kasıtlı olarak köpürtülen, her iki halkın beyinlerine sürekli subliminal mesaj olarak yerleştirilmeye çalışılan suni sıkıntılar dışında ciddi sorunlar yoktur.Batı ve İsrail, Arap ülkelerini bölüp parçalamakta, Arapları acımasızca katletmektedir. Türkler ve Arap ülkeleri, aralarındaki bilinçli bir şekilde oluşturulmuş olan düşmanlıkları yıkarak dostluk ve dayanışma, işbirliği içinde hareket etmeleri hem ülkelerinin hem bölgenin menfaatinedir. Batı’nın belli başlı emperyalist ülkeleri Dünya Savaşlarında birbirleriyle yıllarca savaştılar, milyonlarca insan katledildi. Şu anda Avrupa Birliği içinde çıkarları gereği adeta” tek devlet” gibi hareket ederken, Türkler ve Arapları birbirine karşı sürekli kışkırtıyorlar. Oyun çok açık. Bu oyunu görmemek için kör olmak yetmez, beynin felç olması da gerekir. Bu oyun bozulmalıdır. Türk ve Arap münevverleri, yöneticileri akıllarını başlarına almalı bu oyunu bozmalıdırlar. Güçlü bir Türk-Arap işbirliğinin her iki tarafın da çıkarına olduğu kuşkusuzdur. Günümüzde Katar ile Türkiye’nin yaptığı ortak projeler ve işbirliği bunun en büyük göstergesidir. Şimdiye kadar algılarımızı yalanlarla yönlendiren Batının Araplarla yaptığı ortaklığı, işbirliği ve ticareti, bu günden itibaren Araplarla Türkler yapmalıdır.