‘Kokuşmuşluk’ yazımızda “Sırf hayatını idame ettirebilmek için özgürlüğünü satana köle, bu şartlar altında satın alana da efendi/sahip denir hatta mâlik; insanı mülk edinen” demişiz. Hayatı, arkası yarın’sız tek bölüm ve ölümü de mutlak yokoluş gibi gören bir insan ancak imza atar böyle bir mukaveleye. Yaşamın putlaştırılması karşılığında her şeyden vazgeçiş.. Hayvanca da olsa yaşayabilmek için insanlıktan çıkmayı kabullenmek..
Kenan Göçer’e kalsa “Kendini kullandırmak veya kullanılmasına müsaade etmek” de insanı köle kılar. Yani insanın kendisinin ürün yada meta olduğu ticarete kölelik diyoruz. Fakat bu ticaretin de nakit-kart, taksit-vade, çek-senet, hisse-tahvil, swap-swift, sigorta-reasürans, dolaylı-dolaysız, kayıtlı-kayıt dışı ve sair oğlu sair türleri/türevleri vardır.
Meselâ bazı insanlar paranın kölesidirler, tek atımlık dünyada tek güç/tanrı hazret-i para’dır; toplu tapınma nesnesi, topluluk mekânlarında.. Bazı insanlar ihtiraslarının kölesidirler; karşı cins tatmini, makam ve itibar tatmini, güç ve iktidar tatmini… Bazıları ise alışkanlıklarının, otomat davranışlarının kölesidir. Değişemezler, değiştiremezler, değiştirilemezler; belgesellerdeki canlılar gibi neyi niçin yaptığını bilmezler, sadece yaparlar.
Kimileri fikir ve ideolojilerin kölesidirler, kimileri sembollerin ve tüzel kişiliklerin, kimileri de din ve inanç öğretilerinin.. Bunların tamamında soyutluk somuta, manâ maddeye indirgenir ve kölelik basitleştirilir. Köle, anlam aramaz; sorgulayanlarda sıkıntı arar zira onun için yaşamsal tehdit sorgulayandır. Derinliği olmayandır köle, meselesi meselesizlik olan..
“Kutsal dâvâmız…”, “Lidere sadâkat…”, “Seyda hazretleri”, “…… Dünyasının lideri”, “Efendi babamız”, “Teşkilat ne derse o”, “Şeyhimizin himmetiyle…”, “Ebedî lider”, “Ulu önder…”, “Sayın ……… tâlimatıyla/tensipleriyle”, “Efendim, siz nasıl uygun görürseniz” gibi klişeler ve sloganlarla kölelik antrenmanları yaptırılır; maç kadroları ve tribünler en ateşli üçlük çektirenlerle doldurulur.
Rusya-Ukrayna Savaşı, benzin zamları, hayat pahalılığı, seçim barajı, mayınlar, şiddet salgını, sokak hayvanları, çevre olayları, tedarik zinciri vb. gündemde konu mu yok da kölelik & hürriyet, ahlâk & ilke diyoruz; kavramlarla ilerliyoruz, varlığımızı anlamlandırma talimleri yapmaya yelteniyoruz?!
Ne ki iş, insanın zihninde bitiyor. Kader, kişinin zihniyetinde beslenip şekilleniyor. Devrim dediğin insan beyninde hücresel bir faaliyet.. Kavgası da kullananlarla kullanmayanlar yada ihtiyaç duymayanlar arasında..
“Depremler oluyor beynimde” diyor ya Yusuf Hayaloğlu ve Ahmet Kaya ile Haluk
Levent. “Dışarıda siren sesi var.” Köleliği, gönüllülük görüntüsüyle kutsayanlardır özgürlüğün tadına varmayanlar. Ve her türlü rezilliğe rağmen sürüden ayrılamayanlar..
Sorsan herkes reşit, herkes yetişkin.. Sayılara ve istatistiklere asker olup, sembollere ve geometrik şekillere mürit olup, kişilere ve kurumlara kul olup, çıkar ve beklentilerine köle olup, kelimelere ve kavramlara işportacı olup, yeme-içme ve temel gereksinimlere bende olup, düzene ve durgunluğa payanda olup, dünya dolusu şeye ve şeyleşmeye mahkûm olup; özgürlük ve irade beyanına düşmanlık edenler, farklı fikirlere ve hak taleplerine kan davası güdenler, seçimde bulunmaktan ve bireysel tercih koymaktan ödü kopanlar için de yazdık.
“Boşa geçmiş ömre yaşam denir mi?” – “Yaz dostum!”