İnsan denilen tür dört tip: aktif iyi ve kötü, pasif iyi ve kötü.
Aktif kötüler sivrisinek gibi; insanın canını yakmaktan hoşlanır ve onun kanını emerek beslenirler. Dahası ya bir kaşıntı hali yada kalıcı bir mikrop; illâki bir iz bırakırlar. Ve bunu yaparken de iç gıcıklayıcı bir ses çıkarmayı ihmal etmezler. Sanki sistem onlar içindir. Koca insanlık bu asalakların sermayesi sanki; o kadar pervasızdırlar. Tek tek vurmakla tükenmezler ancak kimyasal ilaçla engellenebilirler, o da geçici olarak. Neticede kapitalizm gibi bir bataklık varsa üreyeceklerdir ve birbirlerinden cesaret göreceklerdir. Mesele seni cebindeki 1 lira 40 kuruşa indirgeyen ve hakkın olanı sivrisinek a.ş.’lere yediren bu çarkı yerle yeksan etmendir güzel kardeşim, onların haberlerine çeşni olman değil.
Bazı insanlarsa sinek gibidir; kötülükleri pasif bir seyir izler. Bilip bilmeden her şeye konarlar, karınlarını doyurmak için her şeyi yaparlar; bazen tekli, bazen toplu. Görünüşte bir amaçları vardır ve onu için her şeyi mahvetmeyi bile göze alırlar. Gününüzü rezil etmeleri ve yediğinizi içtiğinizi pisletmeleri her zaman mümkündür. Her yer ve mekânda üreyebilmeleri gibi bir yetenekleri vardır. Salakspor olarak niteleyeceğimiz bu tipolojinin asıl tehlikesi sayılarındaki mebzuliyettedir. Sürekli indiragandi vaziyetinde olmak veyahut sineksavar teknolojisiyle sıkımlık silahlar yapmak mümkün ama yediğini içtiğini göstermeden ambalajlaman yada dondurulmuş ortamlarda saklaman çözüm üretir; neticede dünya şartlarının donuklaşması bu tiplerin faaliyetlerini de askıya aldırır. Aslında onları şartlar doğurur.
Bir de pasif iyiler vardır, karıncalar gibi. Ömürleri üst bir tempoda çalışarak yiyecek toplamak ve onu yuvada depolamakla geçer. Saltanatçıdırlar, kraliçeden emir almayı severler. Cangıldaki diğer canlılara yukarıdan bir direktif gelmediği sürece zarar vermek istemezler hatta kimi zaman yardım isteklerine bile sürüsel bir değerlendirmeyle ve toplu hareketle destek verdikleri de olur. Özünde iyidirler ama sadece kendilerine, iyilik de yapabilirler ama zora kalınca. Çalışıp bu dünyalarını kazanmak için o kadar yoğun emek sarfettiklerini – yollar otobanlar geliştirip, tüneller ve metrolardan girip çıkıp – elleri ve sırtlarındaki fileleri ve poşetleri her zaman dolu olarak gözlemlerken zaten onları rahatsız etmeye kıyamazsınız. Ancak çoluk çocuğunuza örnek gösterirsiniz; bak, karınca gibi ol!
Halbuki alınması gereken örneklem ateş böceği gibilerdir. Bilgeliğin ışığını hep başkaları adına kullanandır / kullandırandır o. Bir şeye yaramadığını düşünürüz ama gecemizi veya yolumuzu aydınlatır. Kendi ışığından herkesin istifade etmesini sağlar. Hatta on-yirmisini toplayıp kavanoza koyduğunuzda (ki bunu can hakları ihlâli olarak saydığımızdan tavsiye etmiyoruz) bir fener yada ampul kadar ışık saçabilirler. Pek kadri kıymeti bilinmez, dahası bir böcek türünün bunca ışık üretebilmesi dahi pek önemsenmez. Sayıları ne sinek - sivrisineklerle ne de karıncalarla kıyaslanmaya kabil değildir. Ve fakat aktif iyilik onların işidir. Gerekirse yanarak ve aydınlatarak kendilerini tüketirler. Diğerleri onların bilgi meşalesinde yollarını bulur veya yanlışlarını farkederler. İş onların sayısını arttırmaktır.
Kimbilir sen hangisisin?