Neslin İnşa Sürecinde Büyük Risk “RİYA” başlıklı yazımızda, eğitim sürecinde farkında olmadan yaşadığımız bazı hususlara dikkat çekmiş;
Çocuklarımız hızla büyürken, çıkar odaklı, olduklarından farklı görünmeye yönelen bir şahsiyet kazandıklarının “Farkında mıyız?” demiş;
Yaptıkları bazı iyi halleri, iyi davranışları dahi, birilerinin beklentisine dönük, gönül dünyasının inanmışlığından kaynaklanmak yerine, "Hakikatte olmadığı halde iyi görünmek" şeklinde garip bir hale dönüştüklerine;
İş, söz ve davranışlarda gösterişe yer verme; bir iyiliği veya salih bir ameli Allah'ın rızasını kazanmak niyetiyle değil, insanların beğenisi için yapma şeklinde yaygın davranış kalıbına giren bu halin, eğitimde çözümlenmesi gereken en temel sorunumuz olduğuna dikkat çekmiş,
“İş, söz ve davranışlarda gösterişe yer verme; bir iyiliği veya salih bir ameli Allah'ın rızasını kazanmak niyetiyle değil, insanların beğenisi için yapma” davranışı, en yalın açıklamasıyla “RİYA” değil mi?,
Peki, hayırlı ameller Allah için yapılacakken dünyevî bir menfaat için yapılınca, o menfaat Allah yerine konmuş olmuyor mu? Sorularını yöneltmiş;
Rasûlüllah Efendimiz;
Muhakkak ki, sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirk, yani riyadır, " (Tirmizi, Hudut, 24) buyurduğu hususuna işaret etmiştik…
Bu bağlantı devamında, “ŞİRK” olgusunu bağımsız ele alacak olursak;
Şirk kelimesi Arapça da “Ortak olmak” manasına gelen “Şe-Ri-Ke” fiil kökünden bir mastardır.
“Şirk” kelimesi; ortak koşma, ortak tanıma anlamına gelir. Istılahı anlamı ise; âlemlerin Rabbi olan Allah (c.c) zatında ve sıfatlarında eş koşmak veya Allah’a ortak isnat etmektir. Allah’a eş veya ortak koşmayla ilgili bütün fiillere “şirk” denildiği gibi, bu fiillerin faillerine “müşrik” denilmektedir.
“Şirk” kavramı, Allah’a eş koşmak veya Allah’a ortak isnat etmek manasına gelmesine rağmen, günümüzdeki toplumun anlayışa göre genel olarak, Allah’ı inkâr manasında kullanılmaktadır.
Gözden kaçan bir husus da var ki; Allah’a “Şirk” koşanların tamamı dindar insanlardır! Namaz kılarlar, oruç tutarlar, dış görünüşlerinden, Müslüman görünürler…
Oysa İslam’la mükellef olan bir insan yaratılışla ilgili bazı olaylara, görerek ve tefekkür ederek; “Allah vardır” dese, sadece bu ikrar ve inanç o insanı Müslüman yapmaz. Bilindiği gibi müşrikler de yaratıcı olarak Allah’ın varlığına inanmaktadırlar.
Müşrik olmanın ilk şartı, Allah’a iman etmektir. Allah’a iman etmeden, neyi/kimi Allah’a ortak koşacaksınız ki…
Nitekim müşriklerle ilgili Kur’an’ı Kerimde şöyle buyrulmaktadır: “Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?” (Ankebut 61)
“Andolsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. De ki: (Öyleyse) hamd de Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.” (Ankebut 63)
Kuran’ı Kerim de zikredilen bu gibi ayetler meseleye açıklık getirmektedir. Müşrik, Allah’a inanmasına rağmen Allah’a eş koşan insandır. Allah (c.c.) Yusuf Suresinde; “Onların çoğu şirk koşmadan Allah'a iman etmezler (imanlarına az çok bir şirk karıştırırlar.)” (Yusuf 106). diyerek hepimizi uyarmaktadır…
Allah’a eş koşan insanın, Allah’ın varlığına olan imanı ister taklidi iman, ister tahkiki iman olsun bu insan “müşriktir” ve İslam dairesinde olmadıkları da gözden kaçan, vahim bir durumdur...
Günümüz insanlarını müşrik durumuna getiren ŞİRK olgusunu, “itikadi” ve “ameli” şirk olmak üzere iki ana eksende mütalaasını bir başka yazımızda ele alalım diyor en kalbi duygularla saygılar sunuyorum.