Çin'in Vuhan kentinde başlayan ve dünyaya yayılan Kovid-19 salgını sosyal hayatımızda başlattığı büyük değişiklikleri ile devam ediyor…
Normalleşme sürecine dönük, alınan tedbirlerin, sağlanan imkanların topluma olan yansımalarını, bu yansımaları psikolojik boyutlarıyla anlamaya çalışmanın, avantaj sağlayacağını düşünüyoruz.
Salgını önlemek için hayatımızın rutini olarak kabullendiğimiz ve savunmaya başladığımız kurallar nedeniyle, alıştığımız birçok şeyden mahrum kaldık.
Kovid-19 sürecinde hoş geldin diyerek karşıladığımız Ramazan- Şerifi, elveda diyerek, uğurlarken, bayrama eski alışkanlıklarımızdan uzak girmenin, psikolojik dalgalanmalarını da yaşıyoruz.
Bayramlarımız, mutlulukların paylaşıldığı, birlik, beraberlik, kardeşlik, dostluk duygularının güçlendirildiği, dargınlık ve kırgınlıkların unutulduğu, insanların kaynaşmasına ve huzurlu yaşamın tesisine vesile olan müstesna günler olduğu düşündük.
Bu duygu ve düşüncelerle, 4 gün boyunca sokağa çıkma kısıtlaması, alınan karar gereği bayram namazının kılınamayacak oluşu, aile büyüklerinin ellerinin öpüldüğü, gönüllerinin hoş edildiği bayram ziyaretleri gerçekleştirilemeyecek oluşunu irdeledik.
Ancak, bu sürecin arka planında dünden gelen bayramın mana derinliğini yaşamaktan kopuşumuzu da irdelemenin, ciddi bir özdeğerlendirme ile anlamlı kılmanın yarına dönük en büyük kazancımız olacağını düşünüyoruz.
Yaşayacağımız bu bayram; salgın öncesi, bayram kutlamalarımızda, bayramın coşkusunu Sıla-i Rahim kılmak açısından fırsat görmekten kopuşumuzu, akraba komşu ziyaretlerinin yerini, maddi imkan ölçüsünde, yurt içi/yurt dışı tatil imkanı gören anlayış değişimlerimizi, bayramlarda ziyaretlerin yerini, telefonla bayram kutlamalarına evrildiğinin muhasebesini yapmamız açısından fırsat olmalı…
Salgın sonrasında unutmamalıyız ki;
Bayramlarda, İslam’ın insanlığa rahmet olan değer ve ilkelerini, Müslüman olmanın şeref ve sorumluluğunu bir kere daha ve daha derinden hissederiz.
İmsakla nefsinin zaaflarına dur diyen inananlar için bu bayram, iftarla gelen büyük bir armağandır.
Bayram, maddi ve manevi kirlerimizden arınmanın, yaradılışımızda masumiyetimize, fabrika ayarlarımıza dönüş, özümüze yöneliştir.
Bayram ibadettir, selâmdır, duadır, sıla-i rahimdir, ülfettir, kardeşliktir.
Bayram, dünya telaşından, kimi zaman ihmal etiğimiz büyüklerimizi, akrabalarımızı, dostlarımızı ve komşularımızı hatırlamaktır.
Bayram, yetimlerin başını okşama, kimsesizlerin kapısını çalma, muhtaçların yüzünü güldürme, hastalarla hemhal olma zamanıdır.
Bayram, şeker için komşularının ya da hiç tanımadıklarının kapısını çalan çocukları sevindirmek, minik yüreklerine dokunmaktır.
O Bayram ki; kırık kalpleri ve solgun yüzleri sevindirmektir.
O Bayram ki; büyüklerimizin hayır dualarını alıp, küçüklerimizi sevindirmektir.
Bayram; imanla yaşamak, imanla ölmek ve Rabbinin huzuruna imanla çıkabilmektir.
Bayram; Allah için sevmek, Allah için sevilmek ve Allah için sevinmektir.
Ümit ederiz ki Cenab-ı Mevlâ’mız; özdeğerlendimemiz sonrasında hatalarımızı fark edip, hatalardan uzak kalma yönünde bizi biz kılan değerlerimizi yeniden kazanmamızı, bu dilek ve temennilerimizdeki bayramları gösterecektir inşaallah.
Sıraladığımız hususiyetler dahilinde, Bizi biz kılan değerlerin mana derinliğinde, bir bayram yaşanması dilek ve dualarımızla, şahsım ve Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu ve üyelerimiz adına kutluyor, Rabbimden idrak ettiğimiz mübarek Ramazan Bayramımızı hayırlara vesile kılmasını ve gönüllerdeki bayramları nasip eylemesini niyaz ediyorum…